- 647 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
İÇİMİZDEN BİR ERKEK...
Tarık, elindeki sigaranın dumanını üfleyerek dayandı duvara. Salonun ortasına, yere serilmiş yatakta yatan karısına baktı. Yatak odalarının sıcaklığını bahane ederek salonda, yer yatağında yatıyordu. Klimanın kumandası yanındaydı ama klima çalışmıyordu. Sıcak, sadece bahaneydi. Aynı odada, aynı yatakta yatmamak için uydurulmuş bir bahane.
Döndü, mutfağa girdi. Bir bardak soğuk su doldurdu sebilden. Koridordan yürüyerek odasına geldi. Kapıyı kapattı. Başucundaki lambayı yaktı. Artık uyuması mümkün değildi. Yastığını yatağın sırtına dayadı. Yaslanarak uzun oturdu yatağa. Kitabını aldı. Üç-dört sayfa okumuştu ki, okuduklarından hiçbir şey anlamadığını fark etti. Kitabı kapatıp aldığı yere bıraktı. Bir sigara daha yaktı.
…/…
Nurgül’le görücü usulü tanışarak evlenmişlerdi. Karısını ilk gördüğü gün yıldırım çarpmışa dönmüştü. Gözleri. Uzun süre çekememişti bakışlarını gözlerinden. Krem rengi bir kazak, yeşil etek ve aynı tonda ceket vardı üstünde. İlk önce ceketin rengi vuruyor sanmıştı gözlerine. Ama sonra, ceketi çıkarttığında yanıldığını anlamıştı. Balıketindeydi Nurgül o zamanlar. Hatta şişman bile sayılabilirdi. Ama o zaten toplu kadınları beğenirdi. Bu yüzden Nurgül’ün kiloları hiç sorun olmamıştı, aralarında.
Evlilik öncesi ilk cinsel deneyimleri harika geçmişti. Kendisi için bu konu çok önemliydi. Ergenliğe adım attığı günden beri dizginlenemez bir düşkünlüğü vardı, cinselliğe karşı. Nurgül’ün yaşının küçük olması ve aralarındaki yaş farkı onu düşündürse de hem gözlerine hem de bedenine aşık olmuştu bir kere. Karısının ilk tecrübesiydi. Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da acemiydi ama kendisi iyi bir öğretmendi.
Yedi ayın içinde her şey olup bitmiş, evlenmişlerdi. Nurgül’ün ailesi varlıklıydı. Kimselere söylememiş olsa da bu özelliği de etken olmuştu evlenme kararında.
Evlendikten kısa bir süre sonra kayınpederi başka bir yerde çalışmasına gerek olmadığını söyleyip bir iş kurmuştu, onun adına. O da bir tek gün yüzlerini kara çıkartmamıştı, karısının ailesinin. Deliler gibi çalışmış. İşi iyice büyütmüştü. Rahat ve zengin bir yaşamları vardı.
Evliliklerinin birinci yılında oğulları doğmuş, hemen ardından da bir oğulları daha olmuştu. İki erkek babası olarak, keyfine diyecek yoktu Tarık’ın.
Nurgül, kısa zamanda tam bir ev hanımı olmuş, bütün hayatlarının kontrolünü de ele almıştı. Tarık’ın istediği de buydu zaten. Evi düşünmeden sadece işleri ile ilgilenmek istiyordu. Bunun dışında istediği; eve geldiğinde mükellef bir sofra bulmak ve itirazsız, sorunsuz bir cinsellikti.
Başta hiçbir sorunları yoktu. Ama ikinci çocuklarının doğumundan sonra Nurgül’ün sorumlulukları ve günlük iş temposu baya ağırlaşmıştı. Bu durum yataklarına da yansıyordu. Karısı artık daha sık yorgun oluyordu. İki gecelik ara bile Tarık’ı geriyor, kavga çıkartmasına sebep oluyordu. Ve karısı sırf tartışma çıkmasın diye sesini çıkartmıyor ama katılımsız, put gibi yatıyordu. Bu da canını daha çok sıkıyordu.
Zaman ilerledikçe bu sorun büyümeye başlamıştı, aralarında. Nurgül, mükemmel bir anne, harika bir eşti. Arkadaşlarının sadece onun hatırına kendisine katlandıklarının da farkındaydı. Karısı mükemmelleştikçe o geriliyordu.
Sonunda bir akşam “ Ben bu duruma daha fazla katlanamayacağım. Ben erkeğim. İsteklerim var ve yerine gelmesini istiyorum. Boşanalım “ demişti.
Nurgül, hiç duraksamadan “ Tamam, kabul. Ama neden boşandığımızı soranlara, sen açıklama yaparsın “ demiş, blöfünü gayet dik bir şekilde görmüştü.
Karısı gün geçtikçe daha dik durmaya başlamıştı, karşısında. Evlendiği küçük kız büyümüştü. Güçlü, yürekli bir kadın olmuştu. Sürekli okuduğu için inanılmaz kültürlü, bilgili bir kadındı. Girdikleri her toplulukta önce güzelliği sonra aklı ile dikkatleri üzerine çekiyordu. Bu durum Tarık’a hem gurur veriyor hem de ürkmesine sebep oluyordu.
Günler ilerledikçe aralarındaki mesafe daha çok açılıyordu. Karısı git gide uzaklaşıyordu.
Tarık, yaptığı hataların farkına varmaya başlıyordu. Aslında çoktan anlamıştı ama yapabileceği bir şey yoktu artık.
Çok yalnız bırakmıştı karısını.” Önce işim, sonra siz “ demişti. İşinde kazanmış ama evinde kaybetmişti.
Bütün yokluğunun üstüne bir de özel yaşamlarında hırpalamıştı Nurgül’ü.
…/…
Gün doğmuştu. Bütün gece uyumamış, düşünmekten yorgun düşmüştü. Kalktı. Duşunu aldı. Oğlanları ve Nurgül’ü uyandırmamak için sessizce kapıyı çekti, gitti.
Eve geldiğinde Nurgül yoktu. Son günlerde bu sık sık oluyordu. Aklına gelen düşünceleri uzaklaştırmaya çalışarak odasına doğru yürüdü. Soyundu. Rahat bir ev kıyafeti giydi. Karısına sürpriz yapmak istedi. Evlendiklerinden beri hiç yapmadığı bir şeyi yapmak istedi. Sofrayı kuracak, salatayı yapacak ve yemekleri sıcak hazır bekletecekti. Karısı gelinceye kadar.
Onun nice akşamlar kendisini beklediği gibi bekleyecekti karısını.
Ve onun bir zamanlar kendisini karşıladığı gibi karşılayacaktı. Yüzü gülerek, sevecen.
Her şey hazırdı. Masanın üstüne küçük bir vazo yerleştirdi. İçine bir tek kırmızı gül koydu. Mumları yaktı.
Nurgül’ü kaybetmek istemiyordu.
Anahtar sesini duyduğunda heyecanla çarpmaya başladı yüreği.
Koştu. Kapıyı açtı. “ Hoş geldin “ diyerek yanaklarından öpmek için uzandı.
Tam dudaklarını yanağına değdirmişti ki, karısının teninden yayılan yabancı kokuyu duydu. İrkildi. Geri çekildi. Gözlerine baktığı an anladı…
Nurgül, çoktan gitmişti…
Not: bu öykü tamamen kurgudur. Yaşayan pek çok erkek olduğu inancıyla…
Eser Aslanlı
İzmir
06.03.2010
YORUMLAR
Şoke edici bir şekilde bitti. İrkildim inan.
Allah korusun.
10 numara.
Selam ve saygılar.
Eser Akpınar
Teşekkürlerimle...Saygılar.
Eser Hanım kurgusal yazınız gerçekten etkileyiciydi.Fakat bir kaç yerde anlatım eksikliği olduğu kanısındayım.Örneğin,'...Yaşayan pek çok erkek olduğu inancıyla.'Burada bir belirsizliğin olduğu kanısındayım.Şunu da söylemem gerekir ki öykünüzde geçtiği gibi her zaman erkekler için eksikliğini hissettikleri durumlarda ayrılığı,ayrılmayı seçtikleri söylenemez.Bu durum bayanlar için de söz konusu değil mi sizce de? Yani bayanların da tatminsizlik yaşadığı anlar oluyor.Kaleminize sağlık...
YELISKA tarafından 3/7/2010 6:43:43 AM zamanında düzenlenmiştir.
YELISKA tarafından 3/7/2010 6:44:43 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Ben bunu şuna benzetiyorum: Köpek bir insanı ısırdığında; bu haber değildir. Ama bir insan köpeği ısırdığında; bu haberdir.
Yanısıra yazıma konu olan erkek ve koca davranışını sergileyen çok erkek olduğuna da inanıyorum.
Yazımı, okuyup böyle güzel irdelediğiniz için, teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
Çok güzel bir kurguydu.Yaşamın içinde böyle çok olaylar duyuyoruz.Yanındaki sevgiyi ,güzelliği göremeyen gözler.Sonradan kaybedince anlıyor kıymetini.Artık evlilik kurumu da her türlü değerlerimiz gibi yara almaya başladı.Sadakat,saygı,sevgi ,vefa yok oldu.Aldatmak onuru kurtarmak gibi gösterilmeye başlandı.Yürümeyen bir evlilikte onuru kurtarmak ayrılmak olmalı.Öykünüz konusuyla bir forum konusu olur.KUTLARIM SİZİ...SAYGILARIMLA.
Eser Akpınar
Bu her iki cins için de geçerlidir. Ne var ki; erkek egemen toplumumuzda sadakat olgusunun sadece kadına yüklenmesi de çok doğru değil. Erkeklerin artık şunu anlamaları gerekiyor: BENİM KARIM YAPMAZ diye bir şey yok.
Sadakat,saygı,sevgi ,vefa duyguları tek cinsiyetli duygular değil. Kadın için de erkek için de geçerli.
Teşekkür ederim. Saygılar.
Eser Akpınar
Teşekkür ederim Nazan...Sevgiler yüreğinize..