- 707 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ERK(EK)LİK VE NAMUS...
ERK(EK)LİK VE NAMUS…
Kadına yönelik şiddetin iki esas nedeni; Erkeğin bir güç simgesi olarak nitelendirilmesi ve kadının bu gücün kıskacında bir namus nesnesi olarak addedilmesidir.
Erklik, aşina olduğumuz üzere; güç, kuvvet anlamlarını içerir ve genel kapsamda erkeğin fıtratıyla özdeş kılınır. Zira kadın anatomisine nispeten erkeğin fiziksel üstünlüğü bir güç simgesi ve göstergesi olarak algılanır. Erkek kadına uyguladığı şiddeti, tabiatında varolan bir üstünlüğün yaşamdaki tezahürü olarak gördüğünden ötürü doğal buluyor olacak ki, kadına yönelik şiddet azami oranlara varıyor. Sadece kadına uyguladığı şiddetle sınırlı kalmıyor tabi, insanlık dışı ve kötüye kullanıldığı için hayvani olarak nitelendirdiğim bu gücün şiddeti, hemcinslerini ve çocukları da içine alıyor. Bu yüzdendir ki toplumda zuhur eden şiddet vakalarının (adam kaçırma, işkence, çocuk istismarı, taciz, tecavüz, gasp ve daha birçoğu) büyük bir bölümünün başkahramanı erkek olarak karşımıza çıkıyor. Ve maalesef geleneksel yaklaşımlar, feodal tabular, sığ inançlar, toplumsal yasalar erkeğin gücünü katmerleyici ve meşrulaştırıcı cinsten olduğu için bu vakalar sadece biçimsel farklılıklar arz ederek süratle devam ediyor.
Erkek fiziksel olarak her zaman kavgaya, şiddete, zorbalığa hazır olduğu için galip, kadın ise bu gücü kanıksamış olmasından ötürü mağduriyete hazırlıklı olarak mağluptur. Böylece kadının da bu gücü bir üstünlük olarak görmesinden ötürü deyim yerinde ise, erkeğin ekmeğine ballı kaymaklar...
Özetle; Erk = Erkek gücüdür…
Öncelikle toplumumuzda namusun nasıl algılandığına dair aslında yabancı olmadığımız fakat bir hipotez olmaktan çıkıp belgelendiği için ürkütücü bulduğum bir anket sonucunu paylaşmak istiyorum. KAMER adına Dicle Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aytekin Sır ve ekibi tarafından yapılan anket sonucuna göre;
“Namus nedir?” sualine verilen cevaplar;
Karım, bacım, annem, ailem, Kadınların iffeti, Kadının cinselliği, bekareti, Kadınların toplumsal kurallara itaati, Erkeğin şerefi haysiyeti, Kadınların erkeklere itaati, dinin emri
“Namussuzluğun ne olduğu’’ sualine ise şu ürkütücü cevaplar veriliyor;
Kadının bekaretini kaybetmesi, Kadının açık gezmesi, Erkeklerle konuşması, Âşık olması, Ailenin istemediği birisi ile evlenmek istemesi, İzinsiz dışarı çıkması, Zina yapması, Dedikoduya sebep olacak davranışlar sergilemesi, Dilinin uzun olması, Kadının bekaretini kaybetmesi, zina yapması
Ve bu tablo Namus adına işlenen cinayetler raporunda yer alıyor. Zira kadın cinayetlerinin neredeyse tamamı bu zırvalıklar esas alınarak işleniyor.
Namus; kadın erkek gibi bir ayrım yapmaksızın ve gözetmeksizin, bireyin kendi benliğine ve toplum içindeki ahlaki değerler sistemine, insani değerlere olan saygı ve sevgisinden ibaret olmalıdır. Namus insana, insanlığa dairdir, kadına veya erkeğe indirgenecek cinsi bir niteliği yoktur, olmamalıdır. Birey toplumdaki varlığının, itibarının, sosyal statüsünün zedelenmemesi için ve kendi onurunu korumak adına dışındakilerin değerlerini aşağılayıcı, yok sayıcı eylemlerden kaçınır ve böylece namuslu bir insan sıfatı kazanır. Olgunun özü budur velhasıl…
Fakat esefle vurgulamak gerekir ki, Namus olgusu da birçok değer gibi içi boşaltılmış ve safsatalarla doldurulmuştur. Her toplumda kültür ve geleneklerin tesirinden ötürü az ya da çok farklılıklar gösterse de beynelmilel bir tanımla; namus kavramı kadının esaretiyle özdeş kılınmış ve muhtevası kadının cinsel münasebetini kısıtlayıcı türden birçok kurallar silsilesiyle donatılmıştır.
Mesela;
-Fuhuş yapan bir kadın yadırganır, kınanır ve toplumdan dışlanarak, tüm kadınlık onuru alaşağı edilerek, namus olgusu kılıfı üstünden alınarak izole edilir. Erkek kadına tecavüz eder, onu satar, ticaret metası haline getirir ve onu vesikalayıp fahişe diye sıfatlandırır. Ve dönüp dolaşıp gelinen sonuçta kadını içine düştüğü durumdan ötürü yine erkek kınar, dışlar, aşağılar ve öldürür.
-Erkek kadının bekaretini alır, onu yüz üstü bırakır, evlilik safhasında bakire bir kadındır tercihi ve gerdek gecesi çarşafı kırmızıya bulayamayan kadını öldürür. Bu durumda erkek, zihniyeti birkaç damla kanla sınırlı biri olarak çıkar karşımıza ve zaten bu sınırlılar için namus olgusunun en can alıcı noktası da şu birkaç damla kan değil midir?
Namus bu sapkın tezahürüyle, kadın için bir dezavantaj olan erkeğin fiziksel üstünlüğünün, kadına yönelik bir şiddet eylemselliğine dönüşmesinde malzeme ve bahane istifleyen esas nedendir. Ve erkek kadını hapsettiği bu olgunun içinde bastırır, eritir, hadım eder, engeller ve en önemlisi de onursuzlaştırır.
Özetle; Namus = Kadın esaretidir…
Bugün Kadınlar Günü…
Kadın özgürleşmeden, kendini gerçekleştirmeden, toplumda hakettiği safhaya erişmeden, ne erkek kendini özgür addedebilir, ne de insanlık onuru başını göğe yükseltebilir…
Sadece erkekler değil, kadınların da bu anlamda yükümlülükleri muazzam. Yalnız bugünü özümseyerek değil, bütün zamanları, bütün çağları kadını birkaç damla kanın esaretinden kurtararak paklayabilirler kendilerini, ve paklayabiliriz kendimizi…
Umut ile…
Özgürleştiğimiz her an kutludur…
Halise Balkaş
YORUMLAR
Halise ye "bir afferim" dersem, otur yerine sıfır der bana ki haklı da olur :)
Kadına GDO sunu değiştiren her şeyle "sen oyna" diyen halis ve kadın bilinçleşmesine katkılı bir yazı olmuş.
Kadınlar kendini statükonun hükmünden kurtarmalı.
Erklerin istemli olarak pazularını şişirip üstüne yuvarladığı teolojik, psikolojik, ekonomik, sosyolojik anenevi ne *ok varsa direnmeli ve kendi kuşatılmışlığını kırmalı.
Kırar mı bilmem ? Onlar bilir :)