- 766 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsan
İlk insan olan Âdem(as)’a, Allah sadece şu şekilde ol demiştir ve emir gereği o da, beyan edilen şekilde oldurulmuştur. Niteliğini daha fazla deşelemenin ve o an ki üreme sisteminin boyutunu anlamsız bir şekilde irdelemenin hiç kimseye faydası olmayacaktır. Şu an ki üreme sistemi ise zaten hepimizce malumdur ki insan, yine kendisi gibi insanlar olan anne ve babasının yapışkan ve önemsenmeyen atık suyundan yani nutfesinden yaratılmaktadır. İnsanın hayatı ve taşıdığı özellikler gibi yaratılış şeklide mucizelerle doludur. Zira anne rahmi dediğimiz ve tıpkı dünya gibi hacmi sularla kaplı bir küre içinde, belli süre korunma ve gelişme evresinden geçtikten sonra dünyaya gelen insan; eli, ayağı, gözü, kulağı, kalbi, beyni ve sürekli kan üreten bir kan bankası olması gibi mevcut özellikleriyle alternatifsiz bir sanat eseri niteliği taşımaktadır. Nitekim ne kadar çok çaba sarf edilse de, hiçbir teknoloji belki benzerini inşa edebilir ama her özelliği ile asla bir insan var edemez. O nedenle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki o mükemmel sanatkâr olan Allahın yeryüzündeki en büyük sanat eseri, insandır. Ayrıca da Allah kendinde bulunan birçok vasfını sadece insana vermiştir. Zira işte bu özelliği ile insan, hiç şüphesiz Allahın yeryüzündeki halifesidir.
Nitekim insan, fıtratı itibariyle iyi olana da, kötü olana da meyilli yaratılmıştır. İyi olanı seçip iyi davranışlarda bulunması kendi menfaatine olduğu gibi, kötü olana meyletmesi de kendi zararınadır. İnsan iyi ya da kötü, yaptığı her işin karşılığı olarak dünya hayatında da, ölümden sonraki hayat dediğimiz ahiret âleminde de ödüllendirilecek veya cezalandırılacaktır. Bu sebeple insanın, dünyada başına gelen her hangi bir musibet, ya onun daha önce işlediği bir hatadan dolayıdır, ya da sabretmesi karşılığında daha sonra mükâfatlandırılacağı bir bela imtihanında bulunduğu içindir ki, zira insanın her iki durumu da sabırla karşılık vermesi en güzel davranış şeklidir.
Daha öncede belirttiğimiz gibi insanlık, cennet diye isimlendirilen ve bütün güzelliklerin toplandığı bir mekânda yaratılmıştır. Zira daha sonra dedemiz olan Âdem (as)’ın, her insan gibi yanlışa olan meyli nedeniyle, yaptığı hatadan dolayı cezalandırılıp daha geniş kapsamlı bir beşer tarihi ve imtihan süzgecinden geçirilmemiz için, hep birlikte yeryüzüne sevk edilmişizdir. Nitekim Âdemin hatasından dolayı bizim cezalandırılmamız doğru değil ki, gibi düşünceler elbette akla gelebilir. Fakat bu sadece bir süreç başlangıcıdır. Zira hiç kimse Âdemin hatasından dolayı cezalandırılmış değildir. Öyle ki kötülüklerden olabildiğince uzak duran ve imkânları nispetinde iyiliklerle dolu bir hayat yaşayan her insan, gayet tabiî ki bu dünyasını da cennete çevirecektir. Böyle bir insanın, sonraki âlemde de varacağı yer zaten, yine o bütün güzelliklerin bulunduğu cennet olacaktır. Dolayısıyla atmosferini oluşturabilen bir insana cennet, her yerde cennettir.
Allah insanı cins olarak, bir erkek ve bir kadın yani bu günkü deyimiyle bay ve bayandan ibaret yaratmıştır. Erkek bulunduğu pozisyondan yani erkek olarak dünyaya gelmiş olmaktan memnundur. Kadın da aynı şekilde durumundan şikâyetçi değildir. Nadiren de olsa bunun aksi beyan edilebilir. Ama bu durum, kesinlikle o insanın kendi kendine girdiği bir sıkıntının neticesidir. Zira insanın böyle bir şeyi rabbine atfederek şikâyette bulunması da, çok büyük bir yanlıştır.
Hülasa Allah erkekleri, kadına göre fiziki anlamda; kadınları ise erkeklere göre hissi anlamda daha güçlü yaratmıştır. Yani erkekler, beden gücü olarak kadınlardan daha kuvvetli ve dayanıklıdır. Kadınlar ise erkeklere göre 6. his ya da 5 duyu organımız dışındaki ek bir özellik diye isimlendirdiğimiz hissiyat fazlalığına sahiptirler. Zira bu his erkeklerde de vardır ama kadınlardaki kadar asla değildir. Biz burada genelden bahsettiğimiz için, elbette kimi istisnalar kaideyi bozmayacaktır. Nitekim Allah, bütün varlıkları o kadar mükemmel bir denge içinde yaratmıştır ki, hiç kimsenin hiçbir şekilde şikâyette bulunma ya da mevcut olduğu durumdan dolayı itiraz etme gibi bir hakkı kesinlikle yoktur.
Neticede, özellikleri bakımından Allahın kâinata yansıyan şekli diye nitelendirilen insanın, bulunduğu atmosferdeki en büyük görevi, yaratıcısına karşı hissedeceği sevgi ve saygı bilinciyle birlikte tabiata, eşyaya ve diğer bütün varlıklara iyi muamelede bulunarak, onlara ve de kendisine düzenli bir ortam hazırlaya çalışmak olmalıdır.
Mehmet Akif UÇAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.