- 1074 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
İÇİMİZDEN BİR KADIN...
Karanlık salona girdiğinde tutamadı kendisini. Uzun zamandır sakladığı gözyaşları ip gibi akmaya başladı. Ağır ağır pencerenin yanındaki koltuğa doğru ilerledi. Oturdu. Oturmasıyla kalkması bir oldu. İnanılmaz bir acı hissetmişti.
Artık gözyaşlarına hakim olamıyordu.
“ Tanrım bana yardım et “
Sakinleşmek için sigarasına uzandı. Pencereden giren ay ışığı, kolundaki koyu morluğu aydınlattı. Titreyen elleriyle sigarayı götürdü dudaklarına. Bir acı daha. Dokundu. Eline bir ıslaklık geldi. Dudağı kanıyordu.
Mobilyalara çarparak mutfağa geçti. Bir parça kâğıt havlu kopardı. Kanayan dudağına bastırdı. “ Ahh ..“ Kâğıdı çöpe atıp bir başkasını kopardı. Tekrar salona döndü. Canı yana yana oturdu koltuğa. Bacaklarını toplayıp, elinden geldiği kadar kalçasına vermeye çalıştı bedeninin yükünü. Bu daha iyi olmuştu. Sigarasını yaktı. Geceye doğru üfledi dumanını.
…/…
Üniversite ikideydi. Evden sürekli baskı yapıyorlardı “ Artık evlenme yaşın geldi. “ diye. Oysa onun bütün derdi okumaktı. Okuyup meslek sahibi olmak istiyordu. Ancak ondan sonra düşünebilirdi, evliliği.
Yine okuldan geldiği bir gün, salonda misafir olduğunu fark etti. Kimseye görünmeden odasına geçti. Soyundu. Rahat bir şeyler giyip, bilgisayarını açtı. msn i tıkladı. Ordaydı. Tam “ Merhaba “ diyecekti ki annesi girdi odaya.
“ Üstüne doğru dürüst bir şeyler giy de salona gel “ dedi.
“ Aman anne ya…Bak yine görücü geldiyse…”
“ Kızdırma beni de giyin gel…”
Bilgisayarı kapatıp tekrar üstünü değiştirdi. Salonda iki hanım vardı. Aynı yaşta görünüyorlardı, annesinden az büyük gibi. “ Hoş geldiniz “ dedi. Sırayla ellerini öptü ve yemek masasının sandalyelerinden birini çekip oturdu. Kadınların süzmelerinden rahatsız olmaya başlamıştı ki annesi “ Kahvelerinizi nasıl içersiniz? “ diye sordu. Cevabı duyar duymaz koşarak mutfağa geçti, ortamdan kurtulduğuna sevinerek.
Kahveleri ikram etti. Kadınlar bir süre daha sohbet ettiler. Kahveleri bitince izin istediler. Bir daha görüşmek dilekleri arasında gittiler.
“ Bak bu oğlanı kaçırmayalım. Nalbur dükkânı varmış, babadan kalma. Durumları baya iyi. Oğlanı araştırdı, baban. Çok efendi bir çocukmuş. “
“ Ha yani benim fikrimi almadan siz gereken araştırmayı yaptınız bile, öyle mi? Madem o kadar mükemmel, babamı boşa sen evlen. Ben evlenmeyeceğim. Bunu kafanıza sokun “
Hışımla arkasını döndü, odasına girdi, kapıyı da çarparak kapattı.
Sonraki günler tam bir kâbustu. Annesinin ve babasının ısrarlarının ardı, arkası kesilmiyordu. Bu arada Mehmet “ Seni istemeye gelirlerse, kaçırırım seni “ diyordu.
Sonunda ailesini karşısına aldı ve Mehmet’i anlattı, onlara. Kızılca kıyamet koptu. Hele internette tanıştıklarını öğrenince, babası küplere bindi. Evden çıkması yasaklandı. Bilgisayarını kullanması yasaklandı. “ Bizim beğendiğimiz oğlanla evlenmeyi kabul edinceye kadar odandan çıkmayacaksın “ dedi babası.
Allahtan cep telefonunu almayı unutmuşlardı. Mehmet’le konuşup, anlaştılar ve bir akşam, ev halkı uykuya çekilince eşyalarını topladı. Küçük bir valize koydu. Sessizce merdivenlerden indi. Yavaşça sokak kapısını açtı. Kendisini bekleyen Mehmet’in elini tuttu. Karanlığın içinde kayboldular.
Önce imam nikâhı kıydılar. Sonra ailesi ile barışma çabaları başladı. Uzun uğraşlardan sonra; babası affedince resmi nikâhları yapıldı.
Evlendikleri ilk gece, odada yatağa oturmuş Mehmet’in gelmesini bekliyordu. Çok heyecanlıydı. Ellerinin titremesine engel olamıyordu. Gelinlik ve makyaj gitgide ağırlaşıyordu, üstünde. Sonunda kapı açıldı. Mehmet yalpalayarak girdi içeri. Sarhoştu. Kısa bir an sallanmadan durmayı başarıp ona baktı. Sonra deli gibi üstüne atıldı. Duvağını bile açmaya gerek görmeden çamaşırını parçalayarak çıkarttı. Daha neye uğradığını anlayamadan her şey olup bitmişti.
Saatler gibi gelen belirsiz bir zaman sonra…
Mehmet hareketsiz yatıyordu üstünde. Ağırlığından nefes alamıyordu. Sadece sessizce ağlıyordu. Canı yanıyordu. Son bir gayretle itti Mehmet’i. Sağa doğru devrilip horlamaya başladı. Sızmıştı. Güç bela doğruldu, yatağın ucuna oturdu. Bıçak gibi acı saplandı karnının içine. Acının hafiflemesini bekledi. Kalktı. Banyoya geçti. Yüzü, gözü perişan haldeydi. Gözyaşına karışan makyajı suratını simsiyah yapmıştı. Gelinliğini sıyırdı. Eteğinde kocaman, kırmızı bir leke vardı. O lekeyi görünce dayanamadı. Çöktü. Gelinliğine sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
…/…
Dört yıllık evliydiler. Bir kızları olmuştu. Henüz iki yaşındaydı. Kimselere bir şey söyleyemiyordu. Zaten söylese de kimse inanmazdı. Etraflarındaki herkes hayrandı Mehmet’e. Hele ailesi. Resmen tapıyorlar ve başta ne büyük haksızlık yaptıklarını düşünüyorlardı. İstediklerinin, beklediklerinin çok üstünde bir insandı damatları. Onlara göre.
Artık dayanma noktasının sonuna gelmişti…
Hiç kimse oda kapıları kapandıktan sonra ortaya çıkan Mehmet’i tanımıyordu.
Bir o tanıyordu.
Bir de yaralanan gururu, insanlığı, kadınlığı…
not: öykü tamamen bir kurgudur. yaşayan pek çok kadın olduğu inancı ile...
Eser Akpınar
izmir
05.03.2010
YORUMLAR
Yazıyı okurken, aslında çok yoğun olan ve gizli kalan bir konuya el atışınız nedeniyle sizi kutlarım. Tabii anladığım kadarıyla bu olayın bir internet aşkı sonucu evlilik olması özellikle vurgulanmamış ve sadece olaya çeşni katması için yazılmıştır. Çünkü bu Mehmet Internette tanışmamış olsa da aynı Mejhmettir bana göre...
Şu konu aslunda ruh bilimcilerimizin ne denli geç kalmışlıklarını anlatmakta. Hatta medyamızın, hatta ebeveynlerin...
Oysa medya sık sık psikologlara bu ve benzer konularda yazılar, konuşmalar hakkı tanısa, teşvik etse ve ruh bilimcilerimiz de seans ücretlerini değil de ruhları düşünse sorunlar çözülürdü bana göre...
Selamlar...
Eser Akpınar
Yorumunuz için teşekkür ederim. Daha uzun yanıtlamak isterdim ama bu akşam pek iyi değilim.
Teşekkür ederim. Saygılar.
Bu Mehmet Bey, hani şu dışı seni, içi beni yakan tipler var ya, işte onlardan. Bu tiplerden kaç kaçabildiğin kadar.
Gençlere laf anlatmak o kadar zor ki, hayatı yaşayarak öğreniyorlar. O zaman da işte böyle olanlar oluyor...
Sevgili Eser, kurgu ve anlatım harika. Kutluyorum...
Sevgilerimle...
Güne danga vuracak kadar güzel bir yazı.
Her aşk evliliği mutlu bitmiyor. Araştırmalara göre görücü usulu ile evlenenler daha düşük oranda boşanıyormuş.
Demekki büyükler de bir şeyler biliyormuş.:)
Çocuklarımızı biz everelim demiyorum ama bunaltmadan bazı noktara dikkat çekelim ve cahillikten doğacak hatalardan koruyalım yavrularımızı.
Köpeksiz köye değeneksiz girerler.
10 Numara ile destek veriyorum.
Saygı ve selamlar.
Eser Akpınar
Saygılar
kurgu da olsa yaşanılan bir dram
kimseye söyleyecek bir şeyi olmayan
yada kendi elleriyle söyleyeceklerini bitiren
bir yüreğin dramı... illaki gerçek hayatta da
bu tür yaşantılar vardır...
güzel anlatım
tebrikler eser hanım...
devamı var gibi sanki..
her dem saygılarımla.
Eser Akpınar
Teşekkür ederim Ahmet Bey. Saygılar.
Öykü gerçek yaşamdan esinlenerek yazılmış gibiydi...Sanaldaki aşklar genelde hüsranla bitiyor...Gerçek aşk yaşamın içerisinde acı çekerek yaşanmalı ki kalıcı olsun...
Sevgilerimle selam ve saygılar...
Eser Akpınar
Teşekkürlerimle. Saygılar.
Eser Akpınar
Sevgiler.
Yorumda geciktim Eser kardeşim,akşam okudum yorum yazamamıştım.Yine harika bir yazı çıkmış.
O kadar sık rastlanan bir konu ki ,iyi ki işlemişsiniz.
Özel halini bilmeyip,dışardan harika görünen insanların ,aslında ne karakterde olduğunu!!!
Çok güzel yazmışsınız ,günün yazısı bence,sevgilerimle.
Eser Akpınar
Sevgiler yüreğinize.
internet arızamdan dolayı geç kaldım....ders alınacak ve okunması gerekli eşsiz bir yazı diğerleriyle olduğu gibi bir eser hanım klasiği...tebrikler punım tamdır...saygılar
Eser Akpınar
Saygılar.
Eş olmak başka, evlenmek başka, hoşlanmak başka, hele hele i-netten flört amaçlı tanışıp, burnuyun doğrultusuna yarınlara uzanmak başka...
İbret alınması gereken bir yazı.
Yeniyetme kızlarımız ve de delikanlılarımız okusa.
Amaaaaaaaaaaaa;
Hiç kimsenin hayatı bir diğerine örnek gösterilemez. Çünkü aynı yumurta ikizlerinin hayatları bile paralellik göstermez.
Paylaşım için teşekkürler.
Eser Akpınar
Değerli görüşleriniz için çok teşekkür ederim. Saygımla...
hep kapalıdır kapılar.ama kapatan kim gene biz kadınlar.gurur ve öfke mi buna neden.
yada yapılan yalnışlar mı.yokmu her insanın bir başka şansı.başka yaşanası hayatı.
nereye kadar, ne zaman kadar,kim dur demeli buna
yine biz biz kadınlar. zayıf olan ,güçlü olan ,var olan yok olan,
acınası,hayran olunası,özenilesi kahrolunası kadınlar
çok güzel.çok gündemli
teşekkürler
Eser Akpınar
Sevgiler yüreğine.
Satırların arasında üzüntü ile dolaştım. Sizin yazınızdaki hayali kahraman gibi hayat süren talihsiz kadınlarımızı televizyon ve gazete haberlerinde de zaman zaman görüyoruz. Kimse zorla evlendirilmemeli. Aynı zamanda kaba birine yar olmamalı. Kaleminize sağlık efendim. Saygılarımla...
Eser Akpınar
Teşekkürl ederim. Saygılar.
Eser Akpınar
Sevgiler yüreğinize.