- 944 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KADINLAR NİÇİN KORKUYOR?
KADINLAR NİÇİN KORKUYOR ?
Sorunun yanıtının ayrıntılarına girmeden önce,kısaca korkunun oluşumu üze-
rinde duralım:
Korku doğuştan gelmez.Akli yeteneği olan insan korkuyu sonradan öğrenir.
Bu nasıl olur?Bilgi edinerek ya da yaşam içindeki deneyimlerle.Korkuyu öğrenme
çocukluğun ilk algılamalarıyla başlar,yaşam boyunca sürer gider.İnsanda korkuların
birikimi arttıkça yaşamı cehenneme dönüşür.Oysa bu dünya insan için yaşanılacak
bir cennettir.Dünya nimetlerinin tadını almak korkuyu yenmekle olur.Korku nasıl
yenilir?Aklımızı bilimsel çizgide kullanmakla.
Korkunun oluşumu ile ilgili birkaç örnek verelim:
Bebek önüne konulan küçük bir oyuncağı eliyle alabilme dönemine geldiğinde;
çok zaman tuttuğu oyuncağı ağzına götürüp emmeye çalışır.Bebeğe doğru küçük bir
yılanı uzattığımızda,yılanı eliyle yakalayıp ağzına götürüp emmek ister.Yılan korkusu yoktur.Annesinin anlattığını algılayabilecek yaşa gelen bebeğe,anne yılanı gösterip:
Bu gösterdiğime yılan denir.Bunu çiğnersen ya da elinle yakalamaya çalışırsan seni
ısırır ve zehirler.Ölebilirsin bilgisini verdikten sonra,çocukta yılan ve ölüm korkusu olu-
şur.Bu tür korkular bilgi edinilerek öğrenilir.
Bebek,odada yanan sobaya dokunduğunda yanacağını bilmez.Sobaya dokunup
canı yandığında yanma korkusunu deneyerek öğrenir.
Kadınlar korkar da erkekler korkmaz mı? Erkekler de korkar.Ancak;kız çocukları-
na korku daha erken öğretiliyor.Kadınlar,duygusal yapıları ve kas güçleri bakımından
erkekten farklı oldukları için,korkunun etki alanına daha erken giriyor.
Ne tür korkuları var kadınların:
-Baba korkusu.
-Erkek kardeş korkusu.
-Koca korkusu.
-Töre cinayeti korkusu.
-Koca tarafından terk edilip yalnız kalma ve maddi sıkıntıya düşme korkusu.
-Cinsel tacize uğrama korkusu.
-Bebeği olmama korkusu.
-Bebeğini kaybetme korkusu.
-Müslüman kadınlarda cehennemlik olma korkusu.
vs.vs…..
Yukarıda değindiğimiz ilk (5) korku kadın üzerindeki erkek egemenliğinden kay-
naklanmaktadır.Tek tanrılı göksel dinler insanlara tebliğ edilene kadar,kadınların erkek-
lerden kaynaklanan korkularının yok denecek kadar az olduğu anlaşılıyor.Türk tarihine
baktığımızda; Müslümanlıktan önce kadınlarımızın erkek egemenliğinden kaynaklanan
korkuları olmadığını görüyoruz.Türkler’in ilk inanaçları olan Şamanizm’de,ilk şamanın
kadın olduğu görülüyor.Ailede,anahanlık(ana erkelik) yönetimiyle,Babahanlık(Erkek er-
killik) yönetiminde eşitlik görüyoruz.Bunun için Türk kadınında,erkeklerle bir arada bu-
lunursa,saçını gösterirse günaha girerim korkusu yoktu.Türk kadını o dönemde namusu-
nu nasıl koruyacağına kendisi karar veriyor,töresine göre davranışlarını,giyim tarzını
kendisi düzenliyor.Başını örtüyor ama ,zülüflerinin ve alın üzerinden perçeminin gö-
rünmesinden korkuya kapılmıyordu.
Tarih sürecinde toplumları oluşturan insanların,kendisinden daha üstün güç-
lere inandıklarını ,yakardıklarını biliyoruz.Totemizmle başlayan bu inançlar,diğer doğa
varlıklarına doğru bir yayılma gösteriyor.Güneşe ,ateşe,yıldızlara,dağlara,korktukları
hayvanlara tapıyorlar.Sonunda göksel tek tanrılı din insanlara tebliğ ediliyor.
Evreni yaratan Allah,Son peygamber Hz.Muhammet aracılığı ve vahiy yoluyla
bütün kurallarını insanlara tebliğ ediyor.Bu değişmez kurallar ayetler halinde,sureleri
oluşturuyor.Allah, tebliğ ettiği doğru yolu izleyenleri,cennete sokarak mükâfatlandıra-
cağını,izlemeyenleri de cehenneme sokarak cezalandıracağını söylüyor.Doğru yolu
ya da doğruyu seçmekte insanları serbest bırakıyor.”Dinde zorlama yoktur”.Diyor.
(Bakara suresi ayet-256) Yine,Allah’ın;”Kadınlarınız sizin için bir tarladır.Tarlanıza na-
sıl dilerseniz öyle varın.””Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi,kadınların da
erkekler üzerinde belli hakları vardır.Ancak,erkekler kadınlara göre bir derece üstünlü-
ğe sahiptirler”dediğini görüyoruz.(Bakara suresi ayet 223-228) Bu ayetlerden hareket-
le bazı erkeklerin ayetleri yanlış ya da kendi çıkarları doğrultusunda algılayarak kadın
üzerinde egemenlik kurduğunu görüyoruz.Bu anlayıştaki erkekler,ya bireysel olarak
ya da toplu olarak kadınlara karşı bir baskı,zorlama,korku sistemi oluşturuyorlar.Türk
kadını, Müslümanlıktan önce yaşamadığı bu korkuyu,Türklerin Müslümanlığı kabul et-
mesinden sonra yaşamaya başlıyor.Yaradanın tebliğ ettiği ayetleri yanlış ya da çıkarı-
na göre yorumlayan bazı erkeklerin baskısıyla yönlendiriliyor bazı kadınlarımız. Kadın-
lar üzerinde bu yönlendirmeyi yapan baba, kardeş,koca, yada başkaları,kız çocukları ve yetişkin kadınları dövmeyi,özgürlüğünü kısıtlamayı,eşini terk etmeyi,gasp etmeyi,töresel
kararla öldürmeyi hakkı gibi görüp,onlarda büyük korku yaratıyorlar.Sapık erkeklerin
kız ve kadınlara yaptığı taciz hayatlarını karartıyor.
Müslüman kadının en büyük korkularından biri de,cehennemlik olmak.Kadında
bu korkunun oluşmasında iki etken söz konusu:
1-Laik,çağdaş bir eğitimden geçmemesi ve bilimsel kültürünün gelişmemesi.
2-Okuma alışkanlığının olmaması.
Türk kadınının laik çağdaş bir eğitimden geçirilerek doğrusal yönde aklını kul-
lanıp korkularını yenebileceğini gören büyük önderimiz Atatürk,erkeklerin yanında
kadınların da eğitim görmelerini istedi.Onun bu isteği,17.Nisan 1940’ta açılan Köy
Enstitüleri’nde hayata geçirildi.Laik,bilimsel bir eğitimden geçen kız ve erkek çocuk-
lar;korkuları yenen,sorgulayabilen,bir çok sanatsal becerileri edinen düzeye geldiler.
Okuma alışkanlığı edinen bu çocuklar evrensel boyutta düşünmeye başladılar.İçinden
çıktıkları köylere öğretmen olarak döndüklerinde,köy aydınlanmasını başlattılar.Ancak;
bu aydınlanmadan korkan çıkarcı ve kadını baskılamayı amaç edinenler Köy Enstitülerini
kapattılar.Bu enstitülerde okuyan kızlar,Kur’anın Türkçe mealini okuyarak,kadına tanı-
nan hakların neler olduğunu da öğrendiler.Onlar için,saçının bir telini göstermeyecek
şekilde örtünme sorunu yoktu.Önemli olan,erkek egemenlerin ve kadınların beyinle-
rinin kötü duygulardan temizlenmesiydi.Yaradanın da istediği buydu.Bunun için cehen-
nemlik olma korkusunu da beyinlerinden söküp atmışlardı.Sadece”Bakara,Âl-i İmrân,
Nîsâ Sûrelerine baktığımızda; 24 civarında ayette,yaradanın Cehenneme sokarak ceza-
landırmaktan söz ettiğini görüyoruz.Buna karşın (8) ayette de doğruluktan ayrılmayan
kullarını cennete sokacağını müjdeliyor.Yine sadece bu üç surede;31 civarındaki ayet-
te yaradan,esirgeyici ve affedici olduğunu söylüyor.Bunun için Müslüman Türk kadını
cehenneme girmekten çok cennete gireceğini,yaradanın esirgeyici ve bağışlayıcı oldu-
öğrenmeli,cehennem korkusunu yenmelidir.Cehenneme girerim korkusuyla,saçının
bir telini göstermeyecek şekilde başını türbanla örtme sıkıntısını yenmeli,bu hususta
kendisini baskılayan ve yanlış yönlendirenlerin elinden özgürlüğünü çekip almalıdır.Git-
tikleri kur’an kurslarında okumasını ve anlamını bilmedikleri eski yazıyla yazılmış ayet-
leri parmakla izlemek yerine, Türkçe yazılmış Kur’an meallerini okumalıdırlar.
Yaşanmış bir kaç örnekle bilgisizliğe ve cehalete düşmüş iki kadınımızdan söz
etmek istiyorum:
1970 yılında Muğla-Fethiye’nin yakın bir kasabasının ilkokulunda başındaki
türbanı çıkarmadan derse girmekte direnen bir bayan öğretmenimiz vardı.Teftişi için
giden müfettişin,türbanını çıkararak derse girmesi isteğini reddetmişti.İlçede dört mü-
fetiş görevliydi.Fethiye’de oturuyorduk.Bu bayan öğretmen arkadaşımızın,aynı okulda
görevli başı açık,çağdaş giyimli diğer bir bayan öğretmenle gezdiğini,hatta dizine ka-
dar olan elbise giydiğini görüyorduk.Teftiş grubunun başkanıydım.Teftişini yapmak
için görevli olduğu okula gittim.Dershanesinin penceresindeki camları dışarıdan içeri-
si görülmeyecek şekilde renkli kâğıtla kapatmıştı.Teneffüs satında kendisine teftişini
yapmak için geldiğimi belirttim.Zil çaldı.Öğrencilerini ödevlendirip müdür odasına
gelmesini rica ettim.İsteğimi yerine getirdi.
İkili görüşmemizde:
Öğretmenim ,saçının bir teli görülmeyecek şekilde türbanla örtmüşsün.Saçında saç-
kıran veya bir kellik mi var yoksa dedim.”Hayır saçkıran veya kellik yok.Saçlarım
sağlıklı”dedi.Dıştan gördüğüm kadarıyla topuz yaparak bağlamışsın.Bir rahatsızlığın
olmadığına sevindim.Ayrıca seni, başı açık bayan öğretmen arkadaşınla gezerken gö-
rüyorum.Giydiğin elbise de diz kapaklarına kadar uzanıyor.Bu tür giyinişinde bir zıtlık
yokmu? Dedim.Ve şunu ekledim.Eğer saçında bir hastalık olsaydı,türbanını açarak der-
se girmeni istemezdim .Bu arada zil çaldı.Onu serbest bırakırken,teftişi için dersanesi-
ne girdiğimde türbanını çıkarmış vaziyette bulacağımı umduğumu söyledim.
Teneffüs bitti ve derse girme zili çaldı.Doğrusu türbanını çıkarıp çıkarmayacağı
hususunda kaygılarım vardı.
Kapısını dikkatle açıp girdim.Türbanını çıkarmış,eşarbını sandalyenin üzerine
koymuştu.Çok güzel,bakımlı saçları olduğunu gördüm.Teftişini yaptım.(İYİ) rapor
verdim ve teşekkür ederek okuldan ayrıldım.Başını türbanla örttüğü için ona karşı bir
kinim yoktu.Özel yaşamında türbanla örtünen kadınlarımız var.Özel yaşamları kendi
seçimleri.Ancak;Türbanı siyasal bir simge olarak görev yaptıkları kamu kurumunda
kullanmaları olanaklı değil.Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti.Kurduğumuz Cumhu-
riyetin ilkelerine ve halkımızın büyük kesiminin özümsediği çağdaş devrimlere ters dav-
ranışlara girmek yanlıştır.
Bu anlayıştaki kız ve kadınlarımız ,eğer bu tür örtünmeyi Kur’an ayetinin emri
gereğince yapıyorlarsa yanlış yapıyorlar.Kurandaki örtünmenin adı”Türban”değil
“Başörtüsüdür.”Saçın bir teli görünmeyecek şekilde örtünün diye açık bir hüküm yok-
tur.”Başörtünüzü omuzlarınızı örtecek şekilde örtünüz”deniliyor.Zülüfünüzü,perçeminizi
göstermeyin hükmü yok.Ayrıca zinet yerlerinizi örtünüz deniliyor.Zinet yerleri neresidir
açıklanmıyor.Zaten Türk kadını tarihten gelen kültürüyle,zinet yerlerini örterek giyiniyor.
Kaldıki;türbanla başını örtmeyi tartışma düzeyine getiren Müslüman Türk kadınları,aşı-
rı yüz makyajlarıyla dikkat çekiyor.Kadınlar, erkekle iletişimin gözlerle kurulduğunu çok
iyi bilir.Bunun için gözleri içine alan türküler yakılmıştır.Türkiye Cumhuriyeti’nin türban-
la örtünmeyi tartışma noktasına kadar getiren genç kız ve kadınları,gün gelip yüzünü
burkayla örten bazı devletlerin kadını durumuna girmek mi istiyor?.Böyle bir duruma
düşüp,bireysel özgürlüklerini tamamen kaybetmelerini bir erkek olarak hiç istemem.
Dünyanın bütün güzelliklerini açık güzel gözlerle seyretmekten hoş ne olabilir?
Sonraki yıllarda,yukarıda söz ettiğim öğretmen hanıma beyinin başını tekrar
türbanla örttürdüğünü duydum.Dini kendi algılamasına göre yaşayacaksa,kadın ken-
disi karar vermelidir.Egemen erkeğin kararına göre değil.Beyinin baskısı olmasaydı
belki bu bayan öğretmen türbanla örtünmeyi bırakacaktı.Bu görüşünde çok katı
olsaydı,benim isteğimi reddedebilirdi.
Çarpıcı çok kısa bir yaşanmış örnek daha vereyim.70 yaşındaki baldızım,otur-
duğum şehirde bize misafir oldu.Onun çocukluk döneminde köyüm Ekse’nin ilkokulu
henüz açılmamıştı.Bu nedenle okur yazar değildi.Akrabamdan biriyle evlendiği için
geleneğimiz gereği bana”ağa”der.Başını,perçemi ve zülüfleri görünecek şekilde baş
örtüsüyle örter.Köyün bütün kadınları da onun gibi başını örter.Sohbet ederken,”Naz-
mi ağa sana beni huzursuz eden bir şey sormak istiyorum” dedi.Sor dedim.”Bizim köy-
den bir kadın,başını beyaz örtüyle örtme,cehennemlik olursun.Siyah örtü ile ört diyor.
Bu beni çok düşündürüyor.Ne dersin buna”dedi.Sarsıldım.Bak beni iyi dinle dedim.Kö-
ye döndüğünde o hanıma ;”Hac ibadeti için Mekke’ye giden bütün kadın ve erkekler beyaz elbise giyiyor.Şimdi onların hepsi cehennemlik mi olacak .Bana Kur’anda böy-
le bir ayet olduğunu göster”diye sor dedim.Böyle bir durum olmadığını onun anlaya-
cağı şekilde anlattım. Bu kaygısı cahilliğinden kaynaklanıyordu.Ona bu öğüdü veren
köyümüz kadını da cahildi.Ancak,o gibi Ekse kadını yok denecek kadar azdır.200’ün üze-
rinde aydın kız ve erkek çocuğu yetiştiren Ekse anaları ve onların kızları bağnaz değildir.
Çağdaş ve aydınlanmış kadınlardır.Köyümüz kadınlarını da çağdışılığa çekme teşebbü-
sünde olanlar çıkabilir.Kızlarımız ve kadınlarımız bu oyuna gelmeyecektir.
Müslüman Türk kadınında cehennemlik olma korkusunu yaratanlar,Atatürk Cum-
huriyeti’nin ilkelerine uygun davranmalıdırlar.Cumhuriyetin ilkelerini ve Atatürk Devrim-
lerini özümseyen aydın Türk kadın ve erkekleri her şeyin farkındadır.Televizyon ekra-
nında türbanla başını örtüp tasavvuf şarkıları okutulan Kur’an kursu öğretmenlerini
Türk ulusuna gösteren sorumlular ne yapmak istiyor?.Onlara eşlik eden müzisyenlerin
başlarını da türbanlama unutulmuş.Bu tür uygulama din kurumunun işi değildir.Bu dev-
letin konservatuvarları yok mu.? Buralarda çağdaş giyimli Müslüman kızlar tasavvuf mü-
ziğini çok iyi söylerler.
Kadın korkusunu yenmelidir.Sevginin,güzelliğin,barışın temsilcisi olduğunun bi-
lincine ermelidir.Kadınlarımız ve erkeklerimiz laik çağdaş eğitim uygulamasıyla yetişti-
rilmelidir.Türk kadınlarına ve erkeklerine mutlaka okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır.
Kitap okuma alışkanlığı olmayan,sırf paralı gün yapma,örgü ve ev işleriyle uğraşan ka-
dın kendisini yenileyemez.Kendisini yenileyemedikçe de kadının peşini korkuları bırak-
maz.Bir ulusun yükselişinde veya çöküşünde kadının sorumluluğu büyüktür.Kadın ana-
dır ve doğurduğu çocuğunu bilimsel anlayışla yetiştirmek,öğretmenlerle işbirliği yapmak
zorundadır.Eğer okuyup kendilerini yenilemezler,bu ulusun çöküşüne yol açarlarsa,işte
ozaman çok üzülürler. Ulusumuz özgürlüğünü yitirirse en çok kadınlar mağdur olurlar.Af-
ganistan’a,Irak’a baksınlar.Laik eğitimden geçmemiş,büyük çoğunluğu cahil olan analar gözyaşı döküyorlar.Filistin örneği önümüzde duruyor. Bu ülkeye orantısız savaş
açıp,kadınları,babaları,çocukları öldürenlerin,evlerini başlarına yıkanların kadın ve erkek
eğitim düzeyleri çok yüksek.Kurtuluş Savaşı sonrasında yaptığı devrimlerin başında
büyük önderimiz Atatürk,bunun için ilk defa kadın sorunlarını ele aldı.Eğitim devrimine
çok önem verdi.Günümüzde bile nüfusu incelediğimizde kadın ve erkeklerin sayısı birbi- rine çok yakın.Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda,İlköğretime devam eden kızların sayısı
erkek çocuklardan oldukça azdı.Kız çocuklarının okullara devamsızlığı,ana babaları
nın kusuruydu.Bu sorunun kökten çözümü,1924 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanı
Mustafa Necati tarafından ciddi bir planlama ile ele alındı,17.Nisan 194O’da kurulan
Köy Enstitüleri uygulamasıyla ivme kazandı.Ancak;Özellikle kadınların okumayıp
kültür düzeylerinin düşük kalmasından ekonomik ve sosyal açıdan çıkar sağlayan-
lar,1951’ de Köy Enstitüleri’nde karma eğitimi kaldırmak için Kızları Kızılçullu Köy
Enstitüsü’nde topladılar.Ocak 1954’te de Köy Enstitülerini kapattılar.
Günümüzde İlköğretim ve Ortadereceli okullarımızda karma eğitim sürüyor.
Bundan da halkımızın sıkıntısı yok.Bazı kimseler yeniden karma ağitime son verme
girişimini başlatabilirler.Buna izin verilmemesi için uyanık olunmalıdır.Uygar yaşa-
mın gereğidir bu.
Nazmi Ören
YORUMLAR
"Bir ulusun yükselişinde veya çöküşünde kadının sorumluluğu büyüktür.Kadın ana-
dır ve doğurduğu çocuğunu bilimsel anlayışla yetiştirmek,öğretmenlerle işbirliği yapmak
zorundadır.Eğer okuyup kendilerini yenilemezler,bu ulusun çöküşüne yol açarlarsa,işte
ozaman çok üzülürler. Ulusumuz özgürlüğünü yitirirse en çok kadınlar mağdur olurlar.Af-
ganistan’a,Irak’a baksınlar."
***
Birbirinden değerli tespitlerinizi,son derece anlaşılr ifadelerle,berrak bilincinizi sunma,kazandırma gayretinizi
saygı ile selamlıyorum.Özlemlerinize ve üzüntülerinize yürekten katılıyorum.
Varolun hep.Selam,saygı.