- 572 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
MÜEBBETLİK HAYATIM - 35
Üzerimde pijama ve montumla, veresiye aldığım filmle, hastahaneden kaçmışlığımla, hava atmaya kalktım köyde. Fakat hiç de hoş karşılanmadım. Kimisi sitem etti, kimisi azarladı beni. Makinemin senetleri çoktan ertelenmişti.
Hastahaneye dönmekten başka yol bırakmadılar. Fakat acaba hastahane beni tekrar kabul edecek miydi ? Sık sık tekrarlamışımdır ; hayat bazen bana torpil yaptı, çok da önemli şanslar verdi, diye. Yine öyle oldu ; kurallara aykırı olduğu halde, yeniden kabul edildim hastahaneye. Aynı ilgi, bakım ve tedavi devam edildi. İki ayım tamamlanıp , sağlığıma tamamen kavuştuğuma inanıldıktan sonra, hiç bir ücret talebiyle karşılaşmadan taburcu edildim.
O tedavi, hayatıma damga vuracaktı benim. Ciğerlerim iyice temizlenmişti ve bağışıklığım da güçlendirilmişti. Yıllarca, bir kez daha öyle hasta olmadım ben.
Önce, kahvemizin bir köşesini perdelerle bölüp, kendimize oda yaptık. Erken yattığımda , sigara dumanından birazcık olsun uzak kalmam için. Sonra sinema oynatmaya gittiğim köylerde, kahvede yatma olayına son verdim. Aydınlı ve Tepeören’de, arkadaşların evlerinde kalmaya başladım. Tepeören’de, annemin evinin tam karşısındaki komşumuzun benimle yaşıt oğulları Hüseyin vardı. Sinemadan sonra gelip, onlarda kalıyordum. Aydınlı’da da Halil diye çok iyi bir arkadaşım vardı. O da beni evlerinde misafir ederdi. Aydınlı’da bir de Mehmet diye çok samimi olduğum arkadaş vardı. Onlarla, buradaki kızdan söz etmeye başlamıştık. O da bir başka kıza âşıktı. Benim kızın belâlı bir ağabeyi vardı. Onun kardeşini asla bana vermeyeceği ve duyduğunda da başımın belâya gireceği, arkadaşlarım tarafından güzelce anlatıldı bana. O yaşlarda pek korkulmuyor nedense.
Fakat bir gün nasıl olduysa, o kızın arkadaşı olan diğer bir kız, güpe gündüz bizim kahveye gelmişti. Galiba akrabaları vardı Kurtköy’de ve özellikle bizim kahveyi ve benim yaşantımı öğrenmek istemişti. O günden sonra, o kız benden biraz uzak durmaya başladı.
Kısa sürede makinemin taksitlerini bitirdim. Müzeyyen teyzemin parasını da yazın ödedim. Babamla İbrahim ağa pek geçinemezlerdi. Yine bir tartışma sonunda, Müzeyyen teyzenin bana verdiği borcu kafasına kakmış babamın. Babam da kızıp, o iki bin liraya, üç yüz lira faiz ödemiş. İyilik yapmaya alılşmamış, faizle para vermeye alışmış bu adamın, bize faizsiz para vermesi ağrına gitmiş olacak. Belki de Müzeyyen teyzenin bu faizden hiç haberi olmamıştır.
Muhtar Remzi amcanın kiracısı Hidayet ağabey, sağlığı bozulduğu gerekçesiyle kahveyi bırakmış. Remzi ağabey, öyle bir tadilat yaptı ki kahveye, görenler hayran kaldı. Bu haliyle kiraya verdiği Kars’lı bir adam, kahvede kumar oynatmaya başlamış. Böyle şeyleri sevmeyen Remzi ağabey, kolundan tutup atmış adamı kahveden.
Babam onu gördüğünde, ocaklığa geçmiş, hem çay yapıyor, hem de söyleniyormuş öfkesinden.
- Ne bağırıp duruyorsun yahu ? Beş lira vereyim de sus ! Demiş. İnsanların birbirine o kadar nazı geçiyordu işte.
- Al senin olsun ,deyip teslim etmiş kahveyi babama. Beş lira da günlük kira olmuş. Aylık yüz elli lira. Oysa kovduğu adam iki yüz lira kira vercekmişti. Fakat Remzi ağabey, köyün muhtarıydı ve itibara önem verirdi. Kahvesinde kumar oynanması, tahammül edebileceği bir olay değildi.
Şimdi iki kahvemiz birden olmuştu. Önceleri eskisinin ocaklığını iptal edip, iki tarafa da yeni kahvenin ocağından çay taşıdık. Sonraları eskisini sadece yatmak ve sinema oynatmak için kullanmaya başladık. İbrahim ağanın hiç de hoşuna gitmiyordu bu durum. O da bakkal dükkânını kapatmıştı. Bizim kahveyi başkasına kiraya verdi. Bize yatacak yer olarak, kapattığı dükkânın bitişiğindeki ardiyeyi gösterdi..
Kışın sinemayı Remzi ağabeyin kahvesinde oynatmaya başladık. Köyün içinde çok eski de olsa, kiralık bir evin olduğu haberini aldık. Alt katı ahır olan, iki katlı bu eski ev, neredeyse yıkılacak gibiydi aslında. Fakat biz yine de mutluyduk. Çünkü, evdi orası sonunda. Elektrik olmasa da, yağan kar yorganlarımıza da yağsa, evimiz vardı artık. Dilediğimizde yıkanabildiğimiz bir banyomuz, yemek yapabildiğimiz bir mutfağımız bile vardı.
Remzi ağabey, köylerimizin elektrik birliği başkanı olmuştu. Onun zamanında önce her köye bir telefon geldi. Sonraları, her köye bir santral yapıldı ve evlere telefon verilmeye başlandı. Köy telefonu bizim kahvedeydi. Santral da köy binasında. Remzi ağabeyin köylerimize çok hizmeti olmuştur ve daima sevilen biri olmuştur o.
Şişman bir kardeşi vardı ; Rahmi ağabey. Ortak şehirlerarası otobüsleri vardı. Köyde olduğu zamanlarda, kahvenin önünde uyuklardı sürekli. Bana camiide müezzinlik yaptıran İmam Ali amca, Remzi ağabeyin kayın pederi idi. Şimdi o da kahvemizin müşterilerindendi. Babam kâğıt oyununu tamamen kaldırmıştı kahveden. Sadece tavla ve domino kalmıştı. Onları da genellikle yaşlılar oynuyordu. Sinema zamanları haricinde yaşlılardı kahvemizin müşterileri.
Kahvemizin hemen bitişiğindeki boş arsa, Remzi ağabeyinmiş. Oraya kocaman bir inşaat başladı. Ekmek fırını ve dükkânlar yaptı. Kiraya verdiği dükkânlara, berber, terzi, camcı, ayakkabı tamircisi açıldı. Yeni bir çarşı gibi oldu bizim orası. Kurtköy’ün ilk ekmek fırınını o yapmış oldu. (Remzi ağabey, şimdi rahmetli oldu. Fakat onun daha sonra anayol üzerinde yaptığı Başaran Ekmek Fırını halâ faaliyettedir.)
Bu arada Tepeören’de evlerinde kaldığım evin kızı, arkadaşımın ablası, beni ille de köyden bir sevgili bulmaya ikna etti. Bana verdiği isimlerden birini seçtim. Haftada bir gün oraya gidiyordum. Kıza sözünü etmiş. Mektuplaşmaya, çok uzaktan uzağa da görüşmeye başladık.Âşık olduğuma, sevdiğime ve sevildiğime inanmaya başladım. Hemen her hafta mektuplaştık. Kıskananlar, yoluma çıkanlar bile oldu. Bu yüzden bir kavgada , yaşıtım olan birini bıçakladım. Bıçakladığım çocuk az daha ölüyordu ve ben neredeyse kaatil oluyordum.
(Devam edecek)
Fikret TEZAL
YORUMLAR
İyi ki sizi hastaneye göndermişler tekrar sevindim doğrusu...Sağlık bu,bir şeye benzemez...Hastalığın iz bırakmaması da ayrı bir şans...Okuduğum kadarı ile işler baya yoluna girmeye başlamış...Bakalım yarın neler olacak...Sürükleyici bir yazı dizisi,arkası yarınlar vardı eskiden radyolarda.Şimdi o geldi aklıma...Sizin de devamı yarın.Yüreğinize sağlık.Sevgi ve saygı ile
hastaligin tamami ile gecmesi cok güzel tabi.
herseyin basi saglik.
Allah korumus ki iyiki katil olmamissiniz.kiskanc insanlarin yarattigi sadece olumsuzluk olabilir zaten.
evet ne olursa olsun insanin evi gibisi yoktur.
annenin evi varken onun karsisinda ki komsunun evinde yatmaniz da düsündürücü aslinda tek kelimede üzücü.
ve seni yakindan tanimak isteyn o kizin vazgecmesi de kafama takildi
bakiyoruz ki insanlar ilk önce geliri ve imkanlari ilk planda tutuyor.maalesef.
köyün muhtarıydı ve itibara önem verirdi. Kahvesinde kumar oynanması, tahammül edebileceği bir olay değildi...
evet itibara önem verenler kötü aliskanliga sebebiyet veren herseye tepkisini zamaninda koyuyor.
ilgi ile okuyorum yazdiklarinizi.hayatin icinden hepsi inisli yokuslu.
yüreginize saglik.saygim sonsuz