RAHATSIZ BEYİNLER
Bazı beyinler rahatsızdır. Alıştıklarımızdan farklı şeyleri düşünürler. Düşünürler! Her beyin sandığınız gibi düşünmez, döşenmiş bir rayın üzerinde giden bir araba gibi gidip gelir. Beyin çoğumuzda alışkanlıkları içinde rahatlıkla çalışır ve huzurludur.
Ya rahatsız beyinler? Onlar yoldan çıkmışlardır. Çünkü alıştığımız yolları reddederler. Alışkanlığa meydan okurlar. Başka başka raylar döşer, bir o raydan bir bu raydan gidip gelir ve bazen de çarpışırlar.
Bu beyinler kimine göre deli kimine göre dahidir. Hep tartışıla gelmiştir; delimiydi yoksa dahi mi? Karar veremezsin! Çünkü senin gidip geldiğin rayda değildirler.
Bize ters gelen şey nedir rahatsız beyinlerde? Sana öğretilen kelimeler ve o kelimelerin dizilişlerinin dışında bir şey söylenmesi mi? Çünkü kelimelerle düşünür insan ve kelimelerle düşünce ete kemiğe bürünür.
Rahatsız beyinler dünyasının üstatları arasında Sokrates vardır mesela. İdam etmişlerdir sırf düşünce için. Çünkü çağının bindiği rayda değildir. Rahatsız olur insanoğlu. Sorulardan rahatsız olur. Sokrates sadece sorular soruyordu. Cevabını kendisinin de bilmediği ama aradığı sorular. O güne kadar sorulması düşünülmemiş sorular. Soru düşüncenin anahtarıdır çünkü.
Sonra kimler var? Newton var mesela, Ainstain, Russel, Picasso, İbn-i Rüşt ve Farabi var onların arasında ve daha birçok zamanlarının sorgulayıcıları var bir biçimde. Şimdi okullarda düşünceleri ezberletilen ve eserleri öğretilen tüm bu örnekler aslında zamanlarının raydan çıkmışlarıdır. Ve insanları başka bir yöne itenlerdir.
Bu adamlar ne diyorlar ki bunların düşüncelerinin ezberliyoruz? Aslında hepsi tek şey söylüyor; aykırı düşünmenin yolunu gösteriyor. Kendi düşündükleri onları ilgilendirir. Aslında hiçbirisi mutlak doğruyu bulduğunu iddia etmiyor. Bize gerçekten düşünmenin yolunu açıyorlar. Hayata dair soru sormanın ve aramanın yolunu…
Su akar deli bakar misali bakar dururuz dünyaya sormadan… Ve rahatlığı içinde bize öğretilenin verdiği güven ile. Doğru bellediklerimizle ne kadar da rahatız. Sorusuz huzurlu beyinler.
Sezginin gücünden ve sorgulamanın erdeminden uzaklaşan huzurlu, tüketen bedenlerden öte gitmeyen varlıklar dünyasında insanın anlamı nedir? Tüketici!.. Neyi tüketiyorsun? Bize verilen zamandan başka neyin var?
Huzuru kimi, adına hangi türden inanışı koyarsan koy, katı bir softalıkta bulur, kimi de hepten boş vermişlikte. Ne farkı var? İçine düşünce ve onunla at başı giden sezgiyi koyamadıktan sonra…
Gerçeğin peşinde rahatsız beyinler üstatlarının kurduğu dünyadır asıl olan. Evrende düşünsel huzur kocaman bir yanılsamadır. Arayış ve onun verdiği mutluluk inanabileceğimiz tek gerçekliktir.