- 798 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
HADİ YIKAYALIM RUHUMUZU…
Neden ani heyecanlara, aşırı sevinçli telaşlara ve acı ile hüznü bulamaç yaparak yüreğimizi farkında olmadan limon gibi sıkar dururuz? Ruhumuzu bir narenciye sıkar gibi sıkmayı ne zaman fark ederiz?
Sağlığımız bozulunca…
İnsanların duygusal zekaları ani gelişen olaylar karşısında, “zınk” diye donup kalır ve sonrası bir şaşkınlık, bir telaş yaşanır. Bir nevi duygu frenleri bozulur.
Bu anlarımızda; neşeli ve mutlu duyguları konuklarken bedenimizde, ani gevşemeler oluşur. Telaşlı, gergin, huzursuz, ve mutsuz anlarımızda ise ani kasılmalar başlar bedenimizde. Sonunda kaslarımız içinde yer alan damarlarımız; bu kasılmaya bağlı daralmalar/genişlemeler başlar.
Sonuçta ya tansiyonumuz yükselir, bir kalp hastalığına aday oluruz veya beyin enfaktüsü geçirir, genişleyen damarla beyin kanaması olur, hayatımız riske girer. Soluğu ya dahiliye uzmanının karşısında ya da psikoterapistin sedyesinde alırız.
Stres sinir sistemimizi öyle etkiler ki, daha ileriki arazı olan felce bile sürükler bizi. Ve şu çok kesindir ki tüm rahatsızlıklar stresten kaynaklanır. Bedenimizde artçı şoklar gibi sarsılır,kanımızın kimyası bozulur ve fizyolojik depremler yaşarız. Hatta genlerimizdeki en hassas organımız hangisi ise o organımız etkilenir ve hasta olur.
Mutluluk enerji bataryamız stres ile azalır. Azalınca da mutsuzluk yürek kapısından içeri sızar. Yeniden bu kaynağı alabilmemiz için duygularımızı kontrol etmeliyiz. Freni bozuk bir araç, sonunda hem kendine hem karşısındakine çarpacak ve zararı gözle görülür derecede olacaktır. İnsanın da duygu frenlerini koruması ve bakımını yapması gerekir.
Günlük ve sosyal yaşamımızda sürekli gerilim halinde olduğumuzdan kaslarımızdaki var olan en önemli etken maddeyi tüketmekteyiz. Adı kalsiyum olan bu elementin yokluğunda bedenimiz zayıf düşer. Yorgunluk, halsizlik, tembellik ve iştahsız bir bedenin ne kendine ne çevresine faydası olmaz.
Mükemmel bir ahenkle otonom çalışmakta olan insan vücuduna hükmeden bir küçük bez vardır. Adı Hipofiz olan bu bezin marifetlerini saymakla bitiremeyiz. Bu bez beynimizden tüm vücudumuza ve ruhumuza adeta hükmeder. Özellikle salgıladığı “mutluluk” hormonu bedenimizin enerji bataryasının dolu olmasını sağlar. Adı Endorfin olan bu hormonumuzun azalması halinde;
Depresyon bulaşır ruhumuza.
Sıkıntı…
Aşırı alınganlık…
Bunalım…
Endişe…
Panik atak bozuklukları…
Mani/Melankoli durumları…
Aşırı hassasiyet ve Vesveseli bir kişilik renk tablosunun yanı sıra; bedensel hastalıklar baş gösterir. Kanser başta olmak üzere; kalp/akciğer hastalıkları, mide ve üriner sistem hastalıkları başı çeker.
Peki ne yapmalıyız?
Bize mutsuzluk bulaştıran her vakadan, her sürekli olumsuz haberlerle insan ruhunu bunaltan insanlardan uzak kalmalıyız.
Yüreğimizdeki sevginin farkında olup önce kendimizi sevmeli sonra yüzünde mutluluk enerjileri taşıyan pozitif insanlarla iletişim halinde olup, spor ve temiz havayı bedenimizden eksik etmemeliyiz.
Bir mutluluk köşemiz olmalı ve bu köşemizde yalnız kendimiz olmalıyız. İçinde sevgi çiçekleri olan hayal kurduğumuz bahçemizi, baharın çiçekleri ile donatmalı, ruhu o çiçeklerin kokularıyla doldurmalıyız.
Ancak böyle yıkanır ve arınır ruhumuz…
Sevgi ve ışıkla
Emine Pişiren/Akçay
20.Şubat.2010
YORUMLAR
Emine'ciğim çok haklısın.Pozitif olmak şart.Güzel bakabiliyorsak güzel görmemiz mümkün her zaman.Elbette sorunlar dillendirilmeli ,dillendirilmeden çözüm bulunmaz.Karabasan haline gelmemeli hiçbir şey.Şikayet yerine çözüm üretmek en zoru.Zor olanı başarmak da medeni insanların misyonu.
Çok kutluyorum canım.Çok sevgilerimi gönderiyorum.
emine pisiren
Güzel yürekli bilge insan...
Sizin tarafınızdan okunmak ve yorumlanmak bir ayrıcalık zaten.
Sayfama konuk olan gözlerinize, yüreğinize sağlık.
Teşekkür ederim.
Sevgi ve ışıkla
cok güzel bir yaziydi.
pozitif bakis acisi cok önemli evet. kendisiyle barisik olan dünya ve cevresi ile de barisik.
ruha hitab eden her sey de bir mutluluk bulur insan.mutluluga ölcü yok.
ve ruh huzurlu olmadikca mutluluk imkansizlasir.
sorunlar karsisin da gereginden fazla evhama kapilan kendine zarar verir kesinlikle haklisiniz.
ne kendine ne de herhangi birine fayda saglayabilir.hem hic bir problem aninda cözülemez.
oturup sizlanmak sizlayanla beraber sizlanmak acizliktir.insan moral kaynagi olabilmeli.
bu da karsisindakini dikkate almaktan gecer.
elbette ki etkileniyoruz dünyada ki kötü olay ve haberlerden.bu tabi bir duyarliliktir,bu cokk farkli bir yön yine.
duyarsiz olan insan da ayri bir soru isaretidir.
yüreginize saglik begeniyle okudum.
sevgilerimle
emine pisiren
Değerli yorumlarınızla yazıma eşlik ettiğiniz için sonsuz teşekkürler.
Okuyan gözlerinize,yorumlayan yüreğinize sağlık dilerim.
Sevgi ve ışıkla
Güzel bir konuya temas etmişsiniz.
Kendimize bir mutluluk köşesi hazırlayalım evet, ama bizler kendimizi mutsuz olmaya o kadar şartlandırmışız ki! Gerçi günümüz şartları da mutlu olmak için çok elverişsiz. Hergün cinayet haberleri, işten çıkarılmalar, hayat pahalılığı, vb..... uzayıp gidiyor liste.
Bir de yaşadığımız çevre ters faktör. Ne zaman şöyle derin bir nefes almak için penceremi açsam is kokusu, araba egsoz kokusu...
Tüm bu olumsuzluklara rağmen yazınız ve anlatım diliniz mükemmeldi, tebrikler...
emine pisiren
Sürekli ciddi konular ile ekonomik krizler ile bunaldık zaten...
Ara sıra kendimize zaman ayırsak ve meditasyon ile arıtsak fena mı olur?
Teşekkürler gönül dostu...
Sevgi ve ışıkla
"Peki ne yapmalıyız?
Bize mutsuzluk bulaştıran her vakadan, her sürekli olumsuz haberlerle insan ruhunu bunaltan insanlardan uzak kalmalıyız."
Bir yaştan/dönemden sonra yeni dostluklar geliştirmek çok zor.
Dostluk;Emek vererek,sabırla örülen,ortak yaşanmışlıklarla beslenen "zor" bir değer.
Ya da ben öyle düşünüyorum.Belki de bu yüzden "ruhumu bunaltan insanlardan" olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum.
Sıra sıra,tane tane,çok güzel anlatmışsınız.Tebrik ve teşekkürlerimle.
Selam,saygı.
emine pisiren
Yorumunuz çok değerli benim için...
İnsan tinini algılayıp, analiz eden ve geniş bir pencereden bakan aklınıza sağlık diliyorum.
Kaleminiz daim olsun.
Sevgi ve ışıkla
Değerli yazar ; sanırım bilimsel olarak sizinle tartışmamızın bir yararı olmaz. Sanırım mesleğiniz ile ilgili konuşuyorsunuz biraz. Fakat işin şu yönünü tartışalım sizinle : Bu ülkede hatta bu dünyada yaşayan, Allah vergisi normal duyguları olan hangi insan, sizin anlattığınız gibi olabilir ? Ülkemizin bu günkü halini görmezden gelmek kimlere mahsus acaba ? Görüp de mutlu olmak ne mümkün ? Başka ülkelerde yaşasanız da dünyanın bir çok ülkesinde var olan zulüm ve yokluklara, savaşlara kayıtsız kalmak, insan olan biri için mümkün mü ? Yoksa siz insanlığımızdan vaz geçmeyi mi öneriyorsunuz bize ?
Fikret TEZAL tarafından 2/20/2010 7:38:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
emine pisiren
Öncelikle size sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Haklısınız, size katılmamak mümkün değil...
Zaten çok duyarlı ve algısı açık insanlar, daha çabuk yakalanıyor ruhun nezlesi olan "depresyona"
Amacım biraz ruha mola vermek ve pozitif düşünmemize davet etmekti.
Zaten haberleri izlediğimizde, dünyanın ne kadar bunaldığını görmezlikten gelemeyiz.
Sevgi ve ışıkla