- 874 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖNÜL BOYUTUNDAN BAKINCA
Bugün her şeyin maddeyle ölçüldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Oysa meselenin bir de gönül boyutu var. Lakin insanlar onu çoktan geri plana atmışlar. Ölçekleri yanlış olanların tüm ölçümleri de yanlış olduğu gibi, bu noktada bir zafiyet yaşanıyor. Halbuki insanlar arasındaki ilişkilerde gönül boyutu ihmal edilmeyecek kadar önem arzediyor.
Seyrani dizelerinde,
“Kalbini geniş tut sıkma Seyrâni, Rızây-ı Bârîden çıkma Seyrâni
Gönül Beytullah’ın, yıkma Seyrâni , Elinden gelirse inâyet eyle” diye haykırırken,sevgi çağlayanı Yunus’umuz gönül konusunda söylemeden durur mu hiç? Hem de ne güzel söyler:
“Gönül Çalab’ın tahtı Çalab gönüle baktı ,İki cihan bedbahtı Kim gönül yıkar ise”
Ak sakallu pîr koca bilmez ki hali nice, Emek yimesün hacca bir gönül yıkar ise.
Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil,Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil
Yunus Emre dir hoca gerekse var bin hacca,Hepsinden ey ice bir gönüle girmekdir.
Anonim bir sözde: “Şu çeşmenin haline bak. Suyu var tası yok. Kırma insan kalbini yapacak ustası yok” denmiş. Ne kadar manidar bir söz değil mi?
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri şöyle seslenir:
"Dil beyt-i Hudâ’dır, ânı pak eyle sivâdan
Kasrına nüzûl eyleye Rahman gecelerde"
Bir başka Erzurumlu olan, Emrah da feryadını şöyle duyurmuş:
“Aşkın ezeli aşıka ilham-ı hüdâdır bir neşve -- nümâdır
Tahkiyk gönül şehrine bir nur-ı ziyâdır minhâc-ı hüdâdır.”
(Bir dil ki bilir aşk-ı hakîkat haberinden söyler eserinden, Ebette o dil beyt-i nazargâh-ı Hüdâdır kal ehli cüdâdır.)
Hak aşığı ve gönüller sultanı Mevalana, koca Mesnevi’yi yazar da, Hac ve Hakk’ın tecelli ettiği gönül konusunu yazmaz mı?
“Bir gönül tamir etmek bin defa haccetmekten evladır. Zira Kabenin bânisi Azer oğlu İbrahimdir. Oysa gönülün mimarı Cenab-ı Hak’tır.”
“Rabbim bana, dokuz hasleti, dokuz huyu ahlak edinmemi emrediyor. Ben de size ey ümmetim bu dokuz huyu ahlak edinmenizi emrediyorum” hadisini naklettikten sonra, Ali Ulvi Hoca devam ediyor ve diyor ki: “Dedem hadis-i şerifte beyan olunan 9 güzel huyu açıklardı. Defalarca dinlediğim bu açıklamayı, aşağı yukarı dedemin tercümesi ile nakletmeye çalışacağım.
I. Haslet: “Haşyetullah.” Gerek yalnız başına kaldığında, gerekse halkın arasında bulunurken Allah’tan korkacaksın.
II. Haslet: “Ve kelimetü’l- adli.” Gerek sükûn, ferah ve huzur anlarında ve gerek öfke ve gazap hallerinde, daima adaletle davranacak ve Hakkı söyleyeceksin.
III. Haslet: “Ve’l- kasd fi’l-fakr ve’l –gınâ.” Gerek zengin, gerek fakir, bolluk veya darlık halinde iktisattan ayrılmayacaksın. İsraf yok.
IV. Haslet: “Ta’ fu ammen zalemek.” Zulmedeni affedeceksin. “Allah, benim sabahtan akşama kadar kaç tane hatamı affediyor” diye düşüneceksin.
V. Haslet: “Ve tasilü men kata’a.” Gelmeyene gideceksin.
VI. Haslet: “Ve tu’ti men haramek.” Vermeyene vereceksin.
VII. Haslet: “Ve en yakûne nutkuke zikran.” Konuşman zikir olacak.
VIII. Haslet: “Ve sumtüke fikran.” Susman tefekkür olacak.
IX. Haslet: “Ve nazratuke ibraten”. Bakışın ibret almak için olacak.
Peygamberinin emrine uymayan, muhalif yollara giden bir ümmet fitneye uğrar pişman olur. Dedemin açıkladığı hadisteki 9 hasletten 4-5 ve 6. lara bilhassa dikkat edilmelidir:
“Zulmedeni affet, gelmeyene git, vermeyene ver…
“Ben fakir bu üçü için “Üçtür; Üçü de güçtür” diyorum.
Bu üç düstur, Rasül-i Ekrem’in kılıcının üzerinde yazılı imiş. “
Herkes bilaistisna şu düsturları hayatına hakim kılsa, böyle bir toplumda huzursuzluktan eser kalır mı? Hayatın da tadı tuzu olur. Herkes birbirini sever ve sayar. Bir topluma adalet, sevgi ve hoşgörü değerleri sirayet etmişse, insanlar da birbirleriyle gönülden ilişki kurmuşlarsa, varın o toplumun güzellik ve özelliklerini siz tahmin edin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.