?
Arapşükrü’de her şey yerli yerinde, olmaması için ne neden var?Yerli yerinde işte.Mesela şu kemancı sonra bu garsonlar, bu masalar, bu içenler...Ben yokmuşum, ne çıkar bundan?Sokağın başka başka köşelerine misafir olmuş fasılcıların nağmeleri birleşerek ulaşıyor kulağıma; biri kederli bir aşkı, bir diğeri cümbüşlü bir ezgiyi, bir diğeriyse yalnızlığı seven kelimeleri söylüyor.
Etrafıma bakıyorum.Masalarda bembeyaz örtüler, tabaklarda bilmem ne cinsi balıklar, kalamar ortada koca bir kasede çoban salata.Ee balığa yaraşır bir şey koymak lazım gelir yanına; bir de büyük rakı.Şimdi iki çift de oturdu mu sandelyelere hiç bir eksik yok sanılır.Peki ya kemancı?
Kemancı olmazsa olmaz ve çiftleri daha çok sever kanımca.Ne de olsa iki duble deviren bir beyimiz, duyguları kabarıp aşka gelince kemancıya koşar.Öyle ya duygular dile gelmiş, kelimelere dökülmüş bir de ezgisini bulmuş, şarkılar dururken ne hacet var konuşmaya!Parça başına ücret alan kemancı da bu işten karlı çıkar.
Fasıl mantığına kendimce bir açıklama bulduktan sonra gözüm masa masa gezen garsonlara takılıyor.Akabinde içenlere.Bana öyle geliyor ki bu içenler hep aynı içenlerdir, bu garsonlar aynı garsonlar.Ben yokmuşum ne çıkar bundan?
Arkama yaslanıyorum.Tek başına içen herkesin hissettiği o yalnızlık hüznü ve hassasiyeti sarıyor içimi bir anda.Kafamda kurmaya başlıyorum: Garsonlar beni pek sevmez, az içip yer teşkil ettiğimden olsa gerek.Az önce lavaboya gitmek için gülümseyerek kalkan kız yalnızlığımdan olsa gerek gözleri bana takıldığında buğuluydu.Üçüncü kez kültablasını değiştirmeye gelen garson bardağıma hala bitirmedin mi der gibi baktı....Bir an gerçekten buradaki varlığımdan rahatsızlık duydum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.