- 1024 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
SÜKUT İKRARDAN GELİRMİŞ!..
Yıllar önce 1999 Marmara Depreminden sonra ikamet etmek zorunda kaldığım Edremit İlçesinde, bizzat ben ve arkadaşlarımın yaşamış olduğu bir anımızı aktarmak istiyorum:
"Yıl;2000/2001 ve aylardan Ağustos.
Yer; Edremit Askeri Ordu Evi.
Bir diş doktoru gelin kızımız ile yine askeri diş doktoru damat olan, aile dostlarımızın düğününe davet edilmiştik. Diş doktoru olan gelin kızımızı kutlamak için; Edremit Orduevinin kapısından içeri giremedik. Kala kaldık mı!
Diş Doktoru Gelin kızımızın yanında çalışan diş teknikeri arkadaşımız Arslan Bey; Edremit Ordu evi düğün salonuna alınmadı. Değil salona, Ordu Evinin girişinden içeri tek bir adımının atılmasına dahi izin verilmemişti. Neden?
Nedeni çenesindeki "keçi sakalı" kesimindenmiş. Askeri yönetmeliğin "bilmem kaçıncı maddesine göre" içeri girmesi sakıncalıymış. Bu duruma çok sinirlendik ve orduevinin komutanını görmek istediğimizi, kapıdaki nöbetçi askere ilettik. Öyle ya o asker ne yapsın, o da emir kuluydu.
O günkü nöbetçi Edremit Orduevi komutanı bir astsubaydı. Durumu bize son derece sakin ve kibar bir ses tonuyla izah etti. Nuh dedi ama Peygamber demedi, kanun kanundu, yönetmelik esastı, bizimde uymamız zorunluydu. Biz içeri girdik ama keçi sakallı arkadaşımız dışarıda kalmıştı.
İçeri girer girmez bir de ne görelim!
Bir masa dolusu başı kapalı davetli hanımefendiler oturmaktaydı. Ben hızımı alamadım ve büyük bir öfkeyle yine nöbetçi subayı bulup şu konuşmayı yaptım:
-"Bu nasıl askeri hukuktur?!! Madem laik bir demokrasi ülkesiyiz, madem siz askeri yönetmeliğinizde ’kılık ve kıyafet kurallarımız var’ diye bize maddeler sundunuz. Neden eşit davranmıyorsunuz?İçerideki başı kapalı insanlarımızı neden aldınız da arkadaşımızın ’entel keçi sakalına’ kafayı taktınız?"
Ses tonumun freni yoktu. Komutan da gerildi. Bir anda ortalık tartışma havasına girince keçi sakallı arkadaşım kolumdan çekip;
-"Lütfen üzülme Emine Hanım, ben bir berbere varıp, şu on senedir kestirmediğim sakaldan "laiklik hatırına" değil de içerideki "gelin hanımın hatırına" bir kurtulayım. Burada daha fazla gerilmeyin, siz girin içeri, ben on dakikaya kalmaz gelirim." dedi de ortalık sakinleşti.
Sonuç:
Keçi sakallı arkadaşımızın on senedir kestirmediği yüzü ayna gibi pırıl pırıl olmuştu. Mutsuz bir düğün töreni izledik. Gündeme bomba gibi oturan "baş örtüsü" konusu ve devamında gelişen nahoş meclisteki milletvekillerimizin kavgaları hiç de hoş görüntüler değildi. Kanunlarımıza uymamız ve gerektiğinde de ılımlı bir lokal çözümle dışa yansıtmadan çözmemiz gerekmiyor mu?
O yıllarda da geçerliydi Askeri yerlere kılık kıyafetlerdeki disiplin anlayışı, ama sakallı olan alınmamış başı kapalı olanlar içeri alınmıştı. Bu konuyu biz ne basına yansıttık ne de alenen tartışma konusu yapmıştık. Neden? Çünkü ASKER biz Türklerin kayıtsız şartsız sadakatle yürekten sevdiğimiz, bağlandığımız Mustafa Kemallerin Ocağı idi...
Hiç unutmam Lisedeki din hocamızın bir sözü vardı;
"Sıradan bir insan otobanda aracını sağa çekip, çişini yaparsa ve buna herhangi biri tanık olursa, ’yazık çok sıkışmış ne yapsın!’ diye anlayışla bakarken; bir başbakan veya bir papa aynı hareketi yaparsa, ’aaa ne ayıp, koca papa veya saygıdeğer başkan ne yapıyor!" diye hayret nidaları ile olaya nazar ederiz." sözlerini hala anımsarım...
Ülke değil dünya bir ekonomik sosyo/ekonomik krize girmişken, tekel işçileri tek tek hastalanıp, ölüme yol almışken, terörden bunalan, binlerce ölen şehitlerimizin anaları/babalarının yüreklerde yaslarla,açılımlarla, saçılan TÜRKİYE’MİZİN her yeri her köşesinde yangınlar büyürken....
YOK EFENDİM BANA SUİKAST YAPILACAKTI DA...
YOK EFENDİM EŞİMİN BAŞÖRTÜSÜNE KELAM EDİLMİŞ DE...
Yapmayın başbakanım, ne olur bari siz yapmayın!
Sükut ikrardan gelir!..
Emine Pişiren/Bursa
06.Şubat.2010
YORUMLAR
Bence güzel bir konuya değinmişsiniz sevgili adaşım ama, bir orta yol her zaman bulunmalı.
İnsanlar ne sakalı ne de kılık kıyafeti yüzünden incinmemeli.
Özgürce yaşayacağımız bir ülke dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
Kanun yapıcılar bir an önc, her kesime uyan kanunları özgür iradeleriyle yapsalar da hepimiz rahat etsek.
Tebrikler... sevgiler...
Neden? Çünkü ASKER biz Türklerin kayıtsız şartsız sadakatle yürekten sevdiğimiz, bağlandığımız Mustafa Kemallerin Ocağı idi...
======================================
İşte bunu bir anlayabilseler,
Herşey kendileğinden çözülecek...
Ah keşke herşeyin en güzelini dileseler,
Kanuna ihtiyaç olmadan düzelecek...
Yüreğinize sağlık Şairem.
Saygılar ...
Değerli yazar ; bu günkü iktidarın yaptığı bir çok şeyin, gerçek gündemin üzerine gitmeye cesaretlerinin kalmaması, ya da çözebilecek becerilerinin olmadığı ne yazık ki kendilerinşin de farkında olduğu bir gerçektir. yapılması gereken onlara malzeme olmamaya çalışmaktır. Fakat zamanında öyle hatalar yapılmış ki, bunlara onlara malzeme deposu oluşturuyor. gerçekten sırada daha çok potansiyel malzemeler var.
Sizin sözünü ettiğiniz konuyla ilgili önemli bir anım var benim. Kızımın düğünü kadıköy Orduevi'nde yapıldı. Dünürüm emekli albaydır. Benim akrabalarımı genellikle köylüler oluşturuyor. Oğlum da keçi sakallı idi. En baştan tembih edildi ; türbana ve keçi sakala izin yok diye. yani askerin kurallarında baş örtüsü değil, türbandır yasak olan. Siyasî bir sembol olarak kullanıldığı için. Biz de misdafirlerimize tembih ettik. Oğlum da sakalını kestirdi. fakat orduda biraz da aşırıcı bir gurup var ki, o akşam normal başörtülülere de yasak uygulamaya kalkışıldı. Eşim, yani gelinin annesi bile düğüne giremeyecekti. Sonra yasak gevşetilip, kırk yaşın altındakiler başlarını açsın denildi. Ablamın kızları türbanlı idi ve başlarını açmaya razı olmadıkları için kızımın düğününe giremediler. Normal bağlamaya razı olmuşlardı ama kabul edilmedi. ben kendimi kaybedip, isyan ettim. Subayların yüzüne karşı '' Yunan ordusu mu, Türk ordusu mu bu ?'' diye bağırdım. Tutuklanmaktan dünürüm kurtardı. Kızımın ağladığını görünce de susup bir kenara oturdum. sizin anlayacağınız, aşırıya kaçıp, birilerine malzeme üreten yetkililer de var maalesef. Sanırım şimdi ergenekon'dan yargılanan önemli isimlerden biri o akşam oradaymıştı.
Ülke değil dünya bir ekonomik sosyo/ekonomik krize girmişken, tekel işçileri tek tek hastalanıp, ölüme yol almışken, terörden bunalan, binlerce ölen şehitlerimizin anaları/babalarının yüreklerde yaslarla,açılımlarla, saçılan TÜRKİYE’MİZİN her yeri her köşesinde yangınlar büyürken....
YOK EFENDİM BANA SUİKAST YAPILACAKTI DA...
YOK EFENDİM EŞİMİN BAŞÖRTÜSÜNE KELAM EDİLMİŞ DE...
Yapmayın başbakanım, ne olur bari siz yapmayın!
Sükut ikrardan gelir!..
.....................................................
Kimisi Atatürk'ün gerçekten bunu istediğini düşünüp ona kin duyar....Malesef bu yasağı Atatürk böyle diyor diye getirenlerin tuzağına düşmemek gerekir...Bu çok bilinçlice yapılan ülkeyi laikler müslümanlar diye bölmeye yönelik bir harekettir...tebrikler...