_ UZUN YAĞMURLARDAN SONRA _
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ve sen gelmiştin.. uzun yağmurlardan sonra, bir gün ansızın kapı aralığından sızan ışık gibi süzülmüştün hayatıma.. Mekanım rengine bürünmüştü çoktan. Gözlerim gözlerini tanımıştı binlerce yıl ötesinden. Atalarımdan devraldığım mirasımdı o tanıdık bakışlar.. Hani o eriten, yakan.. ben de yanarken kendimi bulacaktım; sırrına varacaktım özümün, kainatın..
Korku olmamalıydı artık. Hani ’ ellerinde gözlerimi getirmiştin; seni Yûsuf bilip Yakup misali ardın sıra yolladığım gözlerimi.’ demiştim.
Diz boyu karanlık yitirmişti hükmünü. Ayrılık zindana kapatılmış, uzak diyarlarda sürgündeydi artık. Bir ağaç gibi dökerek yapraklarımı arınma zamanı gelmişti. İsmin, bir nokta koymuştu senden önceki her şeye.. Serin bir yaz gecesi gibi ferahtı soluğun, değdikçe yüzüme hücrelerime hayat geliyordu, can geliyordu.
Birer birer devrilmişti hüznün kaleleri. Siyah yanmış küllerinden yeniden doğmuştu renkler..
Beraberdik ve beraber yürüyorduk yolları. Sol yanımda taşıdığım elem değildi artık, o da değişmiş senin suretine bürünmüştü. Tehlikeli miydi? bilmiyorum.. Elem ya geçecek gerçekten sen olacaktı ya da nüksedecekti bir daha..
Ve zaman geçti, sen de gelmiştin ve olan olmuştu. Dİlinde iki kelime kovalıyordu birbirini ; gelmek ve gitmek.. İki dudağın arasına taht kurmuştu ’gitmek’.. En güzel sözleri ’ama’ ile kendine bağlamıştın çoktan. Bana ’belki’ deme fırsatı vermeden..
Sen gelmiştin bir gün şimdi gidiyordun oysa..Bahtıma Yakub olmak düşmüştü ya bir kere, kalan olup beklemek şartıyla yaşamanın..
Zaman boğulmayı emrediyordu uğraşların arasında. Varlığın cennetim, yokluğun cehennemim olup çıkmıştı ya bir kere, iki adım sonrası ya ölüm ya da hayattı.
Sonra kimsesizliğim, yalnızlığım dikildi karşıma.. Ben onlarla kadim dosttum. Sen bana onlara karşı vefasız olmayı öğretmiştin ama yeniden birleşme zamanı gelmişti artık.
Çaresizdim oysa hatırla.. ’Bir çare’ diye gözlerine bakıyordum. Tut beni, bırakma beni.. Gözyaşlarımı sil, anne ol bas bağrına dedim.. sev dedim, kuşat, duy beni, duy..
Sensizlik çıldırtmadan çekip al beni, varlığına kat sonra.. Tam da uçurumun kenarındayken merhamet et...
Duymadın oysa...