- 725 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BEYAZ MELEK......saklı mabet...
BEYAZ MELEK...(saklı mabet)
Aranızda bu filmi izleyenleriniz oldumu dostlar.bazılarınızın evet,bazılarınızın hayır dediğini duyar gibi oluyorum.
Bu filmi ben izlemedim,izlemek te istemedim.Oysa bir yanım izlemek istiyordu ama biliyordum yarım bırakıp çıkardım.İşte bu nedenle gitmedim ve izlemedim.
Aşağıda ki yazıyı okuyunca bana hak verirsiniz zannederim.
Bir bayan arkadaşımın annesiydi ve Adana Huzurevinde ziyaret etmiş ve tanımıştım onu.
Çok güzel günler görmüş,güzel günler yaşamış,75 yaşında olmasına karşın,hala bir genç kız havasında,bakımlı,makyajlı ve el becerisi olan bir insandı.
Huzurevinde,özel bir çalışma odası vardı,kendince orada el işleri yapar dikiş dikerdi.Kendini oyalamakla kalmaz,Huzurevi sakinlerine de bir şekilde yararlı olurdu bu becerisiyle.
Hemen her gün olmasa da,haftada 2-3 kez uğrar,çok uzun sohbetler yapardık onunla,en büyük zevkiydi, bana çay bardağında kahve yapmak ve karşılıklı sohbetlerde bu kahveyi yudumlamak.
Neler konuşulurdu bu sohbetlerde.Geçmişte yaşanan karşılıksız aşklar,ilk aşklar,son aşkı olan eşi,İran da çekilen zorluk yılları,ilk çocuk sevinci,İran dan Türkiye ye kacış ve Türkiye de ki yaşam savaşları,yani yaşamda olabilecek,karşılaşılabilecek herşey bazen tatlı,bazen buruk bir tad da hüzünle anlatılırdı.
Bazı zamanlar olur,izinle gezmeye çıkardık onunla,Göl kenarında salkım söğütlerin arasında,salaş bir kır kahvemiz vardı ve orayı çok severdi.Göl sularının üzerine kondurulan,tahta bir sal üzerinde düzenlenmiş
deme çatma masa ve sandalyelerde otururduk.Severdi bu tür yerleri.
Çevremizde ki salkım söğütler,yaşm pınarları sudan,yeteri kadar yararlanamadıklarını düşünüyor olsalar gerek ki,dallarını da suya uzatmışlardı.Sarmışlardı,sanki bir sevgiliyi sararcasına,özlemini hep duydukları,
yitiripte yeniden buldukları,bir daha kaybetme acısını yaşama korkusunu yüreklerinde yaşamamak için,
sıkı sıkı sarılmış bir sevgili gibi,ve bir damla su yun sevgisini tüm bedenlerinin en ince ayrıntısında hissetmek gibi,sarılmışlardı göl sularına.
İşte bu duygularlabezenmiş bir ortamda,otururduk onunla,uzun süren suskunluklar olurdu aramızda,ben bozmak istemezdim yaşadığı dinginlikler,agır suskunlukları.Dalıp giderdi,ufukların derin maviliklerinde,gölün
derin yeşilimsi sularında.
Ben se, bir saklı mabet in o mistik havasınıbozmamak isteyen,bir inanan gibi,sessizce gezer,anlamaya
çalışırdım o saklı,gizemli mabed i.Ara ara,derin bir ahhhh çekerdi,ben yine dinlerdim.bazen se göz pınarları iki damla yaş üretirdi kendince,saklamazdı bırakırdı o damlaları,özgürce yaşasınlar diye.Ben se duymakla duymamak arası bir şiir seslendirirdim.Mabetlerde okunan, içerisin de geleceğe dair isteklerin olduğu dua lar tadında.Severdi hüzün şiirlerini,hep okurdu ve benden de bu tarz şiirler yazmamı isterdi.
Bir süre sonra,ufkun kararmaya başladığı saatlerde kalkardı yavaş yavaş anlardım gitme zamanı gelmişti.İşte o zaman mabette ki o mistik hava yerini,neşeli ,coşkulu ilahilerin söylendiği bir mabet e bırakırdı.
Atardı tüm hüznünü üzerinden,başlardı benimle uğraşmaya.Tatlı tatlı şakalar yapardı.Kendi terapisini bitirmiş,dinginliğe ulaşmış bir ruh haliyle,ayrılmamıza az bir süre benide alırdı terapiye.
Bilirdiki,bu dinginlik ona çok şey kazandırmakta,ruhunu okşamaktaydı.
Bu gidiş gelişler üç yıl hiç aksamadn sürdü dostlar.Onu tanımamla ve .........arası tam üç yıl.
Bir keresinde,onbeş gün gibi uzun bir süre iş amaçlı dışına dışına çıktım.Fakat aksatmadım aramalarımı
hep görüşüyorduk,tatlı sohbetlere devam edebiliyorduk.
Ancak son bir hafta,telefon yanıt vermez oldu,kapanmıştı.Biliyordum hastaydı ama aklıma getiremiyor-dum...........Kimseyi de arayamıyordum.O benim saklı mabedimdi,sadece kızı vardı ve ben onada ulaşamıyordum.Ben onunla AYFER ANNEyle ilgili yanıt almak istiyordum.
İşlerimi hemen bitirip döndüm ve ilk işim Huzurevine gitmek oldu.İş odası kapalıydı,yattığı odaya yöneldim,ayaklarım beni taşımaz olmuş sürünüyorlardı.Yüreğime bir ateş düşmüş kapıdan geri dönmek itiyordum.Ama hayır dönmemeliydim ve gerçekle yüzleşmem gerekti.
Evet boştu yatağı,her zaman görmeye alııştığımo tertipli düzenli eşyaları yoktu,en önemlisi hiç yanindan ayıtmadığı ve benim bir şiirimin yazılı olduğu çerçeve yerinde yoktu,torunlarının,kızlarının resimleri yerinde yoktu.
Ve bir hıçkırık sesi karşıladı beni.Yakın arkadaşı olan bayan sarıldı boynuma,beni can alıcı yerimden vuran ve yaşamım süresince unutamayacağım iki sözcük söyledi.NEREDESİN SEN-SON SÖZLERİYDİN SEN-HEP SENİ ARADI ÇEVRESİNDE-NEREDEYDİN SEN....
Düşündüm sonradan ve şimdilerde de düşünüyorum,yaşamımda yeni bir sayfanın açıldığı şu günlerde,
yalnız olmak yalnızlığı yaşamak bir yere kadardır.
Evet, bazı fırsatlarçıkıyor önümüze,yalnızlığımızı noktalamak üzere,ancak daha ileriyi düşünmeden bu fırsatları görmezden geliyoruz.Aslında çok iyi tahlil etmeliyiz bu fırsatları.nereye kadardır kazanımlarımız.
Bizlerin büyüklerine baktığı,gösterdiği özeni,bırakın yakın çevrenizi,çocuklarımız bize göstereceklermi.
Pek sanmıyorum kesinlikle sanmıyorum.Bir zaman sonra herkes kendi yaşamı peşinde koşmaya başlıyacaklardır.Ve beşinci veya altıncı planda kalacaksınızdır.Günlük aramalar haftada derken ayda bire düşecektir.
Evet dostlar,tüm bu yazdıklarım benim tarafımdan yaşanmış bir sayfadan alınmış aslında büyük ama küçük bir alıntıdır.
İşte ben sırf bu nedenle gitmedim Beyaz Melek filmine.Bu duyguları tekrar yaşamama adına.
Evet AYFER ANNE seni yaşamım süresince unutmayacağım.dualarımda hep olacaksın.....
EMİN NAMIK BÜLBÜLOĞLU
YORUMLAR
YORGUN DEMOKRAT
SAGOLUN