- 1263 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
HİÇBİR ERKEK İLK DEĞİLDİR...
Hiçbir erkek ilk değildir, kadının hayatında.
Bir kadının, hayatında tanıdığı ilk erkek; babasıdır.
Çocukluğumuzun erken döneminde, en farkındasız, en masum olduğumuz yaşlarda baba, bir imajdır. Anne, sorgusuz, sualsiz kabul ettiğimiz kişidir. Onun varlığını sorgulamadan kabul ederiz. Sanki olmazsa olmazmış gibi. Ama baba, sabah evden çıkıp, akşam gelen kocaman elli, kalın sesli biridir. Ve çocuk bakışımızla, heybetli, iri yarı biridir. İşi gereği, evde sürekli görmediğimiz biridir. O insanın bizi sevmesini isteriz. Kucağına almasını. Başımızı okşamasını. Gelirken hediye getirmesini. Bir şeker, çikolata ya da benzeri bir şey. Bu isteğimiz gerçekleştiğinde “ Beni seviyor “ diye düşünürüz.
Zaman ilerleyip, yaşımız büyüdükçe, farklı olgular girer işin içine. Ve babamız, bizim, erkek olgumuzun ilk temellerini atar.
Bağıran bir babaysa; hayatımıza girecek erkeğin yüksek sesle konuşmamasını isteriz.
Döven bir babaysa; seveceğimiz kişinin hiçbir canlıya vurmamasını isteriz.
İçen bir babaysa; içkiden nefret ederiz.
Söven bir babaysa; sözcüklere dikkat ederiz.
Aldatan bir babaysa; güven duygumuzu kaybederiz.
Hepsinin olduğu bir babaysa; erkeklere, sevgiye inancımızı kaybederiz. Evliliğe korku ile bakmaya başlarız.
Bir baba, kız çocuğunun, ilk aşkıdır. İlk sevdasıdır. İlk erkeğidir.
Ben, çocukluğuma baktığım zaman, babamla ilgili, sevgi içerikli bir anı bulamam. Babasının kucağında Eser tablosu hiç yoktur, hafızamda. Ya da babasına sarılan, babasının öptüğü. Benim için baba, olmayan varlığı ile eve hakim kişidir, anılarımda. Otoritedir.
Yetişkin aklımla düşündüğüm zaman, bazı şeyleri, çok daha iyi anlayabiliyorum.
Bizim yasaklarımız vardı. Babam tarafından konmuş ve asla delinemeyecek, esneme payı olmayan yasaklar.
İç çamaşırımızın üstüne beyaz gömlek giymemiz, yasaktı.
O gömleğin göğüs cebi varsa, o cebe, herhangi bir şey koymamız, yasaktı.
Etek boyumuz, dizimizin iki parmaktan fazla üstüne çıkamazdı.
Dar, vücut hatlarını belli eden giysiler, yasaktı.
Ayak tırnağında renkli oje, el tırnağında kırmızı oje, yasaktı.
Çünkü benim babam, çapkın bir adamdı. Bir kadında, kendisinin dikkatini çeken yönlerden uzak tutmak isterdi bizi. Bunu çok sonra anladım. Yetişkin aklımla.
Babam, banyoya girerken, annem “ Kapılar!“ diye bağırırdı ve bütün ev halkı bulunduğu odanın kapısını kapatırdı. Çıkışında, aynı seremoni tekrarlanırdı. Ben babamı hiç iç çamaşırı ile görmeden büyüdüm. Babam bize uyguladığı gizlenmeyi, kendisi için de uygulardı. Sonradan anladım.
Asla sesini yükseltmezdi. Evimizde “ Eşek “ sözü bile kullanılmazdı. Karı-koca kavga etmezlerdi. Bize huzur ve mutluluk sağlamak içinmiş. Çok çok sonra anladım.
Ve ben, o yeşil gözlü, şahin bakışlı, uzun boylu adama tapardım. Şimdi bile garip gelen bir duygudur bu. Neden? Sorusunun yanıtını, bu gün bile veremem. Ama öyleydi. Hala da öyle.
Oğlumun doğumundan sonra ağır bir kanama geçirmiştim. Doktorların, hayatımı kurtarmak için dakikalarla yarıştığı o koşuşturma içinde, sedyede son sürat ameliyathaneye giderken, başım sedyenin demirine denk gelmişti. Yer karolarının arasındaki mesafe ve sedyenin hızı yüzünden başım sürekli o demire çarpıyordu. Baygınlığım geçmiş ve babamı aramıştı gözlerim. Babam, güven demekti benim için.
Saygınlıktı, dürüstlüktü, sözün senet olmasıydı.
Babamla birlikte hayatımda, bazı şeyleri çok doğal ve olması gereken unsurlar olarak gördüm:
Bir erkek, zaten şiddet uygulamaz.
Bir erkek, zaten kavga etmez.
Bir erkek, asla küfür etmez.
Bir erkek, içip kendinden geçmez.
Ve ben eş seçerken, bunlara hiç bakmadım bile, var mı, yok mu? diye. Çünkü, benim eşimde, zaten olmayacaktı. Daha doğrusu bir erkekte, bunların olabileceği, aklımın ucundan bile geçmezdi. Geçmedi. Zaten olmadı da.
Günün en olmadık saatinde bir karı-kocayı, birlikte gördüğümde garipserdim: “ Bu adamın işi yok mu?” diye düşünürdüm.
Çocuklarımı, okula başladıklarından itibaren, her sene, ilk günlerinde, ben götürdüm. Anne-babalar görürdüm. Birlikte gelmişler. Babaların ellerinde kamera ya da fotoğraf makinesi, ha babam çekim yaparlardı. “ Allah allah! Ne işi var bu adamın burada? “ derdim.
Doktora gittiğimde, kadınlar görürdüm, kocaları yanlarında. “ Ne şımarıklık “ derdim.
Babamdan görmediğimi, eşim de yapmadığı için bana göre bu işler, yalnız halledilirdi, kadın tarafından.
Hiçbir erkek ilk değildir kadının hayatında.
Bir kadının, hayatında tanıdığı ilk erkek; babasıdır.
Hayatımın ilk erkeği, ilk sevdiğim babam dı.
Tüm yokluğuna rağmen.
Neden? Sorusunun yanıtını bulamamış olmama rağmen.
Bildiğim bir tek şey var. Bir erkek, eş, sevgili olarak seçtiği kadının kendisinden neler beklediğini, nasıl bir erkek olmasını istediğini öğrenmek isterse; Babasını tanıyarak başlamalı, yolculuğa.
Bir kadın, babasının kişiliğinde, babalığında, erkekliğinde gizlidir.
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
Madalyonun o kadar çok yüzü var ki..
Siz öyle bir ana-babaya sahip olmakla şanslıymışsınız. Ama komşularınız ya da akrabalarınızda farklı ana-babaları da gözlemlemeliydiniz.
İnsan, yanlışlara baka baka doğruyu bulur. İlle aklı başına gelmesi için yanlışı yaşaması gerekmez.
Çok aile, özgür çocuklar yetiştirme gayretinde.
Bir süre sonra çocuk ana-babayı umursamıyor bile.
Sonunda öyle yetişen çocukların savunması:
"-Yaşanması gerekiyormuş, yaşadım."
Büyüklerin değer ölçülerine sırt çevirenlerin yarınlarında ben hiç aydınlık göremedim.
Paylaşım için teşekkürler.
ESER HANIM YAZINIZI PÜR DİKKATLE OKUDUM VE EN ÖNEMLİ BİR KONUYU KALEME ALMIŞSSINIZ VE BÜYÜK BİR DUYGU İLE OKUDUM BENİM BABAMDA OTORİTERDİ 11YILLIK EVLİYİM 10YAŞINDA BİR OĞLUM VAR AMA HALA BABAMLARA GİTTİĞİM ZAMAN ÇEKİNEREK KONUŞURUM GÜLERKEN KONUŞURKEN ÇOK DİKKATLİ OLURUM BANA VERDİĞİ ÇOCUKLUKTAKİ OTORİTERLİĞİ SEBEBİNDEN BABALA RAHAT KONUŞAMAM AMA ANNEMDEN FAZLA BANA BABAM AĞIR BASIYOR KALBİM SIZLASA AY BABAMA BİR ŞEYMİ OLDU DİYE SORARIM EVET İLK AŞKIMIZ GÜVENDİĞİMİZ BABAMIZDIR .BABAMIN YANINDA OLMAK ÇOK İSTERDİM ONUN BİR DAMLA GÖZYAŞINA KURBAN OLURUM AH BABAM AH ESER HANIM GURBETTEYİM BABAMI ÇOK ÖZLEDİM ZATEN BABAM KELİMESİ BANA YETİYOR BAKIN OLDUMU ŞİMDİ GÖZYAŞLARIMI TUTAMIYORUM YAZAN YÜREĞİNİZ DERT GÖRMESİN KALEMİNİZ DAİM OLSUN RABBİM TÜM EVLADLARI BABALARINA BAĞIŞLASIN SAYGILARIMLA
Eser Akpınar
Dün hiç vaktim olmadığı için okuyamadım.
Güzel bir yazı. Kendi açınızdan güzel tahlil etmişsiniz. Yapılan her tahlilin mutlak doğruluğunu kimse bekleyemez ve idda edemez.
Pekiyi babasızlar ne olacak?... :)
TEBRİK EDERİM.
Selam ve sevgiler.
Eser Akpınar
Teşekkür ederim, Değerli yorumunuz için. Saygılar
Eser Akpınar
Görüşünüz için de ayrıca teşekkür ederim. Değerliydi. Saygılar
Yazılarınızı okumayı özlemişim.
Yine çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Mükemmel bir anlatım ve içeriğini irdelemek isterdim uzun uzun. Üzgünüm vakit sıkıntısı yaşıyorum yine.
Sevgi ve saygılarımla...
Eser Akpınar
Sevgiler, selamlar.
Bir bakış açısı. Ufka açılan bir açık pencere idi yazınız. Katıldığım ve katılmadığım yönleri var elbette...
Bir kadının tanıdığı, örnek aldığı, kendine genç kızlığında idol gördüğü erkeğin, babası olduğu fikrine katılıyorum. Genç kızlıkta olması gereken de bu bana göre. O örnek alış, genç kızı birçok tehlikelerden korumuştur belki de...
İşte bundan sonrasında; eğer zamana, mekana, ortama, sevgiliye, eşe ayak uyduramayıp hala "Babam gibi" kavramı yer alıyorsa tehlike orada bence. Çünkü insanların yaratılışında birebir benzerlik sadece bedensel fonksiyonlarda vardır. Ruhsal fonksiyonların toplam öğelerinde bire bir benzerlik görülemez. Çoğu benzese de mutlaka ayrılan yerleri vardır. Dolayısıyla her insan, o nedenledir ki; ayrı birer kişiliktir.
Bu yazı da sadece yorumla incelenecek bir yazı değil. Yorum için aslında uzun uzun yazılması, ortaya doneler konması, ruh tahlilleri yapılması gereken bir yazı.
Ama kısaca bir sonuç belirtirsem eğer; bir erkek olarak ben, annem gibi bir kadın beklentisine girersem yaya kalırım ve mutlu olamam. Çünkü o kişilikte başka bir kadın bulamam. Bu annemin emsalsiz kişiliği nedeniyle değil tabii ki. Kişiliklerin yaradan tarafından farklı yaratılmasından elbette...
Düşüncelere sevk ettiniz... Kutlarım...
Selamlar...
Mükemmel bir konu ele alınmış. Çok güzel bir tema ile mükemmel olarak işlenmiş. Tebrikler.
Eser Akpınar
Eser Akpınar
:))
sevgimle dostum.sevgimle.
nasıl desem .ben hiç bağırdığını görmedim babamın,hiç küfrettiğini,hiç üzdüğünü üzüldüğünü,hiç anneme yalan söylediğini,aldattığını.
hiç yasaklarımız olmadı.vardı kurallar topluma uygun kurallar eve geç kalmamak gibi.zamanın da gelmek gibi.
hep güvendi bize .o dönemde ben arkadaşlarımla ,erkekli kızlı parka ,pastaneye gidebilirdim.
bir dizinde ben bir dizinde ablam,abim ensesinde rahat vermezdik iş dönüşlerini.
babam idolüm dü.
hep evliliğimde annemle babamın dostluğunu saygısını aradım.örneğim oldu .
hep beni suçladı eşim.geçmişte yaşadığımı ,annem le babam arasındaki yaş farkından kaynaklandığını,benim hayalperest olduğumu....
yani anlıyacağınız babalarına bu denli hayran olan kızlar çok da umduklarını bulamıyorlar.sanırım elimizdekiyle yetineceğimize ,mükemmeli diye düşündüğümüz babalarımızın örneklerini arıyoruz.
belkide zamanında görmediğimiz yalnışları eşlerimizde görünce hayal kırıklıkları onarılmaz oluyor.
sonuç ortada yüzlerce dağılmış aile.her ne kadar mükemmel de olsa uyuşamayan ,uyuşsada yetemeyen evlilikler,
:)))
teşekkürler
Eser Akpınar
Sevgiler yüreğinize.
Lise bire yeni başlamıştım. On iki eylülün en kötü günleri idi hepimiz için.. Korkular ve yaşamda ilk hedeflerimiz. Vucudumuzda ve duygularımızdaki değişimler ve bu degişimlere ayak uydurmaya çalışmalar.
Hep erkek gibi yetiştirildiğim için asi ve deli dolu bir çocuktum. Bir gün arkadaşım ile gezerken göz kalemi ruj, oje aldı. Benim param olmadığı için ben alamamıştım. Ama arkadaşım bir tane de bana gözkalemi aldı. Hafta sonu hazırlandık dışarı çıkacağız. Aynanın karşısına geçip, gözüme kalme sürdüm. Anne " baban görürüse, gözünü çıkarır, hemen sil onu" diye bağırdı. Dedem köyden yeni gelmişti. Aynanaın karşısında silmeye çalışıyorum babamdan korktuğum için. Dedem yanıma gelip " Uzat bakalım gözünü, ben çekeyim sana kalemi. kimse bir şey diyemez sana, sür ve çık dışarı" dedi.
Tabi ben büyük bir güvence ile sürüp çıktım dışarı ve babam hiç bir şey söylememişti. Babamla daha sonra konuştuğumuzda " okula giderken yapmadığın sürece neden kızayım ki " demişti.
Yine çok güzel bir konuyu taşımışsınız gündeme. Sevgiler yüreğinize. Tüm babaların elelrinden öpüyorum sevgi ve saygı ile
Eser Akpınar
Teşekkür ederim, değerli yorumunuz için. Sevgiler yüreğinize.