- 1369 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
286 - ER REZZAK
Onur BİLGE
Yeşil’den dönerken, çarşı pazar alışverişlerini yapmış, elleri kolları dolu insanlara rastladık. Akşam oluyor, herkes evine dönüyordu. Defineye:
“Dedeciğim, bu kadar yiyecek tüketen var, yine de dükkânlar tıklım tıklım; toptancı halleri, tarlalar, bahçeler dolup dolup boşalıyor. Sanki yerden nimet fışkırıyor!” dedim.
“Allah, Rezzak ismiyle tecelli ediyor. Her yerden esmasını seyrediyoruz. O, Ulûhiyetini en mükemmel şekilde sergiliyor, biz kulluk edemiyoruz. Bu nimetlerin şükrünü yapamıyoruz.”
“Elimizden geldiği kadar tefekkür ediyoruz. Şeytandan yakamızı kurtarabildiğimiz zaman ibadet ediyoruz. Hamd ediyoruz. Başka ne yapalım? Elimizden gelen bu kadar...”
“Aldıklarımıza baktığımızda, o saydıklarının esamesi okunmaz. Ne kadar ibadet etsek kâfi değil.”
“Allah’ın verdiği nimetler, saymakla bitmez. Onların karşılığını vermemiz mümkün değil. Nihayetinde aciz kullarız. Secdeden başımızı kaldırmasak, gece gündüz ibadet etsek, bir şey yapabilmiş sayılmayız. Derler ya adamın biri beş yüz yıl bir mağarada yaşamış. Gündüz saim, gece kaim... Sadece ibadet etmiş, günah işlememiş. Ameliyle cennete girmek istemiş. Tüm ibadeti; mizanda, sadece gözle kulağın karşılığı etmemiş. Allah istemedikçe cennete girmemiz mümkün değil! Bize Fazlıyla muamele etsin, İnşallah!”
“Burada nimetler saçıyor. “Rızka kefilim!..” diyor. Hiç birimizi aç açık bırakmıyor. Orada da esirgemez, İnşallah! Yoksa halimiz harap!..”
“Allah: “Kulumun zannı üzereyim!” diyor ya... Öyle diyelim, öyle olsun!”
“Şimdi hatırladım. Zariyat Suresi, 58. Ayet olacak: “Hiç şüphesiz, Allah Rezzak’tır; O, kuvvet sahibi, Metîn’dir.” buyruluyor.”
“Manevi rızkımızı da veriyor. Kuran-ı Kerim’den aldığımız bilgiler, kaynak suyu gibi saf, temiz ve ferahlatıcı. Bir de hadisler var. Karnımız gibi ruhumuz da acıkıyor. Öyle değil mi, dede?”
“Öyle olmaz mı? Hem mesela: “Yasin Suresi’ni okuyan, açsa doyar, çıplaksa giyinir, üşüyorsa ısınır.” derler. Bir gün denedim. Epeydir bir şey bulup yiyememiştim, çok açtım. Üşüyordum, üstelik. Soğuk bir kış gecesiydi. Yatağımın başucuna oturmuş, Yasin okuyordum. Bir süre sonra bendeki açlık hissi azalmaya, vücudum ısınmaya başladı. Başka birisi deseydi, inanmazdım. Yaşadığım için biliyorum. Yasin Suresi, adeta Kuran’ın özeti... Fatiha için bile: “Şifadır, duadır, Kuran’dır!” derler. O nur inmeseydi; huzursuzluğumuzdan, yediğimiz içtiğimiz içimize sinmeyecek, hep bir arayış içinde olacaktık! Ruhlarımızın rızkı da o!”
“İnsanı da rızkını da topraktan yaratmış. Su dahi onda süzülüyor, arınıyor, ondan çıkıyor. Düşünüyorum da her şey topraktan geliyor. Yiyecek, içecek, giyecek, yakacak... Mücevherden demire, her şey... Kör, sağır, dilsiz, elsiz ayaksız, cansız toprak, bütün bu yiyecekleri içecekleri nasıl yapıyor?”
“Aşık Veysel, boşuna mı demiş: “Benim sadık yarim kara topraktır.” diye?”
“Rızkımız, kâinat fabrikasında yaratılıyor. Faktörlerden biri eksik olsa, üretim durur. Hava ve güneş de çok önemli. Bunlardan biri olmasa, toprak ne yapsın?”
“Yarattığı insan ve hayvanlara acıkma hissini vermiş, rızıklarını da...”
“Canlıları, birbirlerine rızık etmiş. Eti yenebilir hayvanları biz yiyoruz, bizi de eti yenmez hayvanlar yiyor. Yeryüzünde hayat, büyük balık küçük balığı, güçlü güçsüzü yiye yiye devam ediyor.”
“Düzen böyle kurulmuş. Böyle devir daim ediyor.”
“Kalmaya gelmedik. Gitmeye geldik. Biz gideceğiz ki gelecek olanlara yer açılsın. Öyle değil mi? Bazıları ölecek, bazıları doyacak. Biri diğerini yiyecek ki yaşayabilsin. Onu da başkası yiyecek. Mesela Allah, yılana besin etmeseydi, ortalık fareden geçilmezdi! Ekolojik denge sağlanamazdı. Yeryüzünde, her yaratıktan gerektiği kadar var. Bazıları da leşleri yiyecek ki ortalık cesetlerle dolmasın. Onlar da öğütücüler...”
“Ölüm şart! Ölüm olmasaydı; herkesin anası babası, ninesi dedesi, haminnesi başına dert olurdu. Geçim derdiyle mi uğraşacak, kendi ailesiyle mi ilgilenecek, onlara mı bakacak! Hayat, zehir zıkkım olurdu! Kolay mı o kadar kişiye bakmak? Hastalığı var, elden ayaktan düşmesi, yatalaklığı var... Allah, her şeyi ince ince düşünmüş, hesaplamış. Kâinatın düzeninde, en ufak bir haksızlık, hata veya eksiklik yok.”
“Ya öyle, dede! Allah, kulunu kuluna muhtaç etmiyor. Kimseyi kimseye yük etmiyor. Belki bir süreliğine... Her ikisini de denemek için... Vakti geldi mi alıyor. Ölüm bile bir nimet! Hem yatana hem bakana... Ölüm olmasaydı, insanlar et ete, balık istifi yığılırdı. Yiyecek içecek de yetişmezdi, birbirlerini yemeye başlarlardı.”
Son sözümü Orçun duymuş, o da sohbetimize katıldı:
“Şimdi de yiyorlar, birbirlerini! Öyle geride kalmış, baş başa neler konuşuyorsunuz?”
“Orçun, baksana! o kadar kişi ekmek aldı, o kadar kişi bir yerlerde oturup bir şeyler yedi içti; hâlâ fırınlar, manavlar, restoranlar, pastaneler, kasap dükkanları dopdolu! Ona hayret ediyorum da... O konuda konuşuyoruz. Allah’ın Rezzak olduğunu, herkesin rızkını verdiğini, cansız topraktan hayat fışkırtmasını...”
“Toprak, su, hava ve ateş; bir arada harikalar yaratıyorlar. Yani Allah, onlar vasıtasıyla rızık yaratıyor. Dörtlere dikkat edin! ‘Dört anasır’ denen bu dört unsur, bir masanın dört ayağı gibidir. “Ekmek için ekmek gerek. Ateş için çakmak gerek.” derler. Allah, rızkı verir ama çalışana... Topraktan altın yapmak için simya ile uğraşmaya gerek yok. Ekip dikeceksin! Kazancın altın olacak.”
“Her çalışan çok kazanamıyor. Herkesin rızkı, ezelden takdir edilmiş. Kimine az, kimine çok veren, Allah...
“Necm Suresi’nin 39. Ayeti’nde: “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.” buyruluyor.
“Zuhruf Suresi’nin, 32. Ayeti de şöyle: “Onların dünya hayatındaki geçimliklerini biz taksim ettik. Birbirlerine iş gördürsünler diye bir kısmını diğerleri üzerine derecelerle üstün kıldık.”
Kuran’da, altı kere ‘Hayr-ur Razıkin’ geçiyor. Yani ‘Rızık verenlerin en hayırlısı...’ Çalışana veriyor. Çalışmayana gökten yağacak değil ya! Hayvanlar, rızıklarına yönlendirilir, arayıp bulurlar. İnsanlar, tabi ki çalışacak. Allah: “Çalış, ya kulum; vereyim!” demiş.”
“Yunus hürmetine isteyenlere tek, Yunus’a çift sofra gelmiş. Onlar, mağarada çalışıyorlar mıydı?” dedim, inadına. Maksadım, ona beyin jimnastiği yaptırmaktı. Akıllı çocuk, hemen verilmesi gereken cevabı yapıştırdı:
“Çalışmak, sadece iş yapmak mıdır? Allah için çalışmak da çalışmak değil midir? Taptuk Emre’nin kapısında yıllarca, sadece Allah rızası için çalışan, üstelik o kapıya, odunun bile eğrisini layık görmeyen o değil mi? Allah, sadece rızasını kazanmak için çalışanları ödüllendirir. Veli kulları, kubbesinin altındadır. Yani koruması altında...”
“Doğru söylüyorsun. Ben bilhassa zıt şeyler iddia ettim. ‘Bakalım, Orçun ne diyecek?’ diye. Hazreti İsa’nın havarilerinden bazıları da: “Rabbinin gökyüzünden bize sofra indirmeye gücü yeter mi?” diye sormuşlar, o da: “Eğer iman ediyorsanız Allah’tan sakının!” diye cevap vermiş. Bu olay, Maide Suresindeki bir ayette geçer.
“Ra’d Suresi’ndeki bir ayette de; Allah’ın, aynı su ile sulanan topraklarda ayrı ayrı rızıklar çıkardığından bahsedilmekte.”
“Başka bir ayette de yan yana iki tarlanın birindeki ekinin hasar görmesinden, diğerinden ürün alınmasından bahsedilir. Her şey Allah’ın izniyledir. Sadece ekmek ve bakmak da yeterli değildir. Allah; rızkı, dilediğine az, dilediğine çok verir. Sıkar, sabrını dener; genişletir, şükrünü ve verebilme gücünü dener.”
“Taksimata rıza göstermek, Araf Suresinin 31. Ayetini de unutmamak lazım: “Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz. O israf edenleri sevmez.”
“Aklıma bir hadis geldi. “Siz Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, kuşları doyurduğu gibi Allah sizi de doyururdu. Kuşlar sabah erkenden aç giderler, akşam tok olarak dönerler.”
“Allah, diriden ölü, ölüden diri çıkarır. Kuşunu kurdunu besler. Bir insan, ana karnına düşer, memede süt yapımı başlar. Hamile olduğundan bile habersiz anne, sızısını duymaya başlar. Bebeği olacağını, daha sonra öğrenir. Allah, zayıfın rızkını hazır, mikropsuz ve ılık sunar. Çiğnemesi için diş vermediğine süt olarak akıtır. O denli rızka kefildir!”
“Aklın gıdası tefekkür, kalbin gıdası sevgi, ruhun gıdası Kuran’dır. Ruhumuz, yasaklardan uzak kaldıkça; sevaplara yöneldikçe ferahlar. Hayır hasenatla, şükür ve zikirle beslenir. Rezzak olan Allah’tan razı olan kullar olmalıyız.”
Orçun’la ben hararetli hararetli konuşmaya dalmışken, Define araya girdi ve bahsettiğimiz ismi zikretmenin yararlarını saymaya başladı:
“Sabah namazından sonra Er Rezzak ismini çokça okuyanın rızkı genişlermiş. Cuma namazından sonra yüz kere ‘Er Rezzak’ denirse, hastanın sıkıntısı geçermiş. Allah, bu ismiyle kendisini çok ananın rızkını arttırır, ona helal rızık kapıları açarmış.”
***
ONUR BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 286
YORUMLAR
_ “Aklın gıdası tefekkür, kalbin gıdası sevgi, ruhun gıdası Kuran’dır. Ruhumuz, yasaklardan uzak kaldıkça; sevaplara yöneldikçe ferahlar. Hayır hasenatla, şükür ve zikirle beslenir. Rezzak olan Allah’tan razı olan kullar olmalıyız.”
söyleyecek bir sey kalmiyor insana.
cok cok güzel öz aciklayici bilgilendirici.
binbir sevabin olsun.
emegine yüregine saglik sevgili Onur Bilge
sonsuz sevgimle