- 1003 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
NE ÇIKARSA BAHTIMA
Günlerden Cumartesi bugün. Yoğun bir şekilde çalışan biriyim. Bütün yorgunluk bedenime çökmüş. Büyük bir kentin karmaşası da eklenince düşünün artık.
Metropolde yaşamanın sıkıntıları bunlar. İstanbul gibi bir yerde yaşamak kolay mı ? Ancak onu yaşayanlar bilir ve anlar. Büyük bir şirkette çalışıyorum. Stresli bir işim var. Bu işte bulunduğum konuma gelebilmek için çok çalıştım.
Üniversiteyi bitirdikten sonra elimdeki diploma, kendiliğinden iş bulamamıştı bana. Her gün gazete ilanlarını takip ediyordum. Her yere özgeçmişimi bırakıyordum.
Bütün bu gayretli çabalarımdan sonra çalıştığım işyerime çağrıldım. Kendime güvenim çok yüksektir. Görüşmemiz esnasında beni sınayacaklarını biliyorum. Benimle konuşurken psikolojimi de ölçeceklerdi. O yüzden de zayıf noktalarımı belli etmedim.
Sonunda iş benim olmuştu. Onca yıllık öğretim hayatından sonra nihayet elime aldığım ekmekle eve rahatlıkla girebilecektim. İşe başlamıştım ve çok gayretli çalışıyordum. Çalışmamın karşılığını da kısa zamanda gördüm.
Merdivenleri hızla tırmanmaya başlamıştım. Çevremdeki olup biteni bile izleyemiyordum çalışmaktan. Her anım çalışmayla geçiyordu. Çok sonraları farkına varabildim. Çalışma arkadaşlarım tarafından kıskanıldığımı.
Yapacak bir şey yoktu bu durumda. Ben de zaten bir şey yapmadım. Fakat bu kez gözlerimi de çalışırken etrafımdan ara sıra da olsa ayırmıyordum.
Bana gücümden dolayı bir şey yapamıyorlardı. Sadece aralarında fısır fısır konuşarak dedikodumu yapıyorlardı. Öyle olduğunda da yanlarına yaklaşıp, hiç anlamamış gibi “ Ne olmuş arkadaşlar, kim ne demiş ? Ne yapmış ? “ Diyerek onlarla dalga geçiyordum. Tabii buna çok bozuluyorlar ve bana iyice sinirleniyorlardı.
Bir süre sonra onlar bana, ben onlara alışmıştım. En azından onların ruhsal durumlarını çözmüştüm. Ben de onlar gibi davranmalıydım.Hiç bilmediğim bu durumu, onlara bakarak öğrenmeye çalıştım. Aralarına almışlardı sonunda. Yakınlaşmaya başladık.Öğle tatilinde beraber geziyorduk grup halinde. Eğleniyordum onlarla birlikte.
Daha önce hiç gitmediğim yerleri de öğreniyordum sayelerinde. İçlerinden bir tanesi fala çok meraklıydı. Organizasyonu yapmış ve yola çıktık. Bir iş hanının içine girdik. Alt katta bir dükkana doğru gittik. Sade bir işyeriydi.
İçeriye girdiğimizde, burnumun içi tütsü kokularıyla doldu. İçeriye loş bir hava verilmeye çalışılmıştı.
Aradaki kapıdan gizemli görünmek için gayret gösterdiği belli olan bir kadın çıktı ve bize ,
“ Fal bilim merkezine hoş geldiniz ! “ Dedi.
Tek tek kahve fincanlarını ellerine alarak odasına geçtiler. Her çıkan “ İnanmıyorum ! Ya her şeyi bildi. Yine geleceğim “ Diyerek çıkıyordu dışarıya.
Bana ısrar ediyorlardı. Ben “ Hayır “ Dedikçe onlar daha çok ısrar ediyorlardı. En sonunda girdim içeriye.
Kadın önce beni iyice süzdü. Sanırım ne diyeceğini kestirmeye çalıştı. Sonra kahve fincanımı eline aldı. Baktı, baktı ve arada bir yutkundu.
“ Size yedi gün mü desem, yoksa yedi saat mi desem bir erkek âşık olacak. Çok mutlu olacaksınız. Üç tane de çocuğunuz olacak. Çok zengin olacaksınız. “
Daha bir sürü şey söyledi. O anlattıkça ben sanki ona psikolojik olarak inanmaya başlamıştım.
İlk yedi saat ümitle bekledim. Sonra yedi günü bekledim. Şimdi ise yedinci yılımı dolduruyorum. Ama hala tık yok. Adı fal işte. ,
Neyse artık işimi fallara bırakamam. En iyisi bu güzel havada azıcık dışarılarda dolaşayım. Bana âşık olacak adam belki karşıma çıkar. Belli mi olur .
YORUMLAR
Şimdi baktım yorumlara... Tabii yazıyı okuduktan sonra. Nedense sadece fala değinilmiş. Demek ki falın toplum üzerindeki etkisi çok büyük...
Metropol yaşantısı, İstanbul'da yaşamanın zorluğu, iş bulmadaki kargaşa, iş görüşmesindeki davranış biçimleri, iş hayatındaki başarınız, kıskanılmak, kıskananları ustaca kendinize çekmek de konuların ana başlıklarıydı oysa.
Bunu yazarken elbette arkadaşlarımız "Neden böyle yazdılar?" demiyorum. Sadece ana başlıkları öne almada demek ki ilgi alanları topluca bir yöne kayabiliyormuş.
Yazınız çok güzeldi. Harika bir sohbet yazısı okudum...
Selamlar..
:))) Yazınızı tebessümle okudum.İş hayatınızdaki başarınızdan dolayı sizi kutlar ve daim olmasını dilerim...Fala inanma,falsızda kalma demişler.Zevk için bakılırsa ne ala...Ama inanıp kaptırmamak gerek...Hak ettiğiniz mutluluğu tez zamanda bulmanız dileği ile...Sevgiyle kalın.Sevgi