Yalakalık; en gözde meslek!..
Rahmetli Aziz Nesin “Bu halkın yüzde 70’i aptal” deyince çarşı karışmıştı. “Ne yüzde 70’i? Yüzde 80-90 diyenler de oldu; “bizim halkımız aptal değildir; bu, halka hakarettir” diyenler de…
Tabi “aptal”dan kimin ne anladığının önemli olduğu kadar; kimsenin elinde “aptalölçer” bir alet olmadığı için kimin haklı olduğunu belirlemenin de zor olacağı açık.
Onun için, bu lafla ilgili tüm değerlendirmeler benim dışımda; söyleyenle, yorumlayanları ilgilendirir.
Aptallıkla ilgili değil de; yalakalıkla ilgili bir izlenim oluşmaya başladı bende.
Kariyer için, iş için, ihale için, çıkar için, geçim için yapılan yalakalıklara baktığınızda, herkes bir yüzde tahmini yapar; ama hiç kimse “bizim halkımız yalakalık yapmaz” diyemez.
Ben, bir oran vermem ama, hiç de az olduğu kanısında değilim.
Müdürünün gittiği camiye gidip, ön sıralarda saf tutan memurlar…
Makamında yükselebilmek için eşine türban giydirenler…
İhale alabilmek için, yetkililerin elini eteğini öpenler…
Bir ton kömür, bir paket gıda yardımı için oyunu satanlar…
Onun için ben Türkiye’de çok ciddi bir kimlik kaybı olduğunu düşünüyorum.
Böylesine bir kimliksizleşme ortamında da, Türkiye’de ne siyasi anlamda, ne kültürel anlamda yarın neler olacağını kimse kestiremez.
Bugün belli gerekçelerle bir partiye oy verip, büyük farkla onu iktidar yapanların, aynı gerekçeleri bir başka partide gördüğünde jet hızıyla kayması içten bile değil.
Bugün belli gelenekleri, görenekleri savunanların, bir süre sonra ortam değiştiğinde, çıkarlarının başka odaklarda olduğunu gördüklerinde, tam tersi kültürlere yönelmeleri gayet doğal.
Bunun adı, sadece ortama göre hareket etmek veya “işini bilmek” değil; apaçık ve resmen yalakalık.
Bir televizyon kanalında Fatih Altaylı’nın bir yorumu vardı. Şöyle diyordu: “İnsanların güçlüden yana olma gibi bir hastalıkları var. Bugünkü AKP iktidarına yakın olmak için yarışa girenler, bu iktidar değiştiğinde ilk söyleyecekleri şey eminim ki ‘Bunlar da çok ileri gitmişlerdi. Cumhuriyetin temel ilkeleriyle oynamayın diye çok uyardık ama dinlemediler; eriyip gidecekleri belliydi’ olacaktır.”…
Evet, Aziz Nesin’in “Zübük” hikayesinde olduğu gibi, bugünün yalakalarının, tutundukları dal kuruyunca ilk yapacakları şey, yeni bir güce sarılıp, ona yalakalık yapmak olacaktır.
Ve maalesef o denli yaygın ki bu yalakalık, neredeyse bir meslek haline geldi. İşin en acı yanı da bu tür yalakalıklara hâlâ prim veriliyor olması. Oysa bu yalakalıkların, başta yalakalık yaptıkları kişi ve kurumlar olmak üzere, hiç kimseye bir faydası olmaz. Sadece o kişilere belli dönemler çıkar sağlar.
Yalakaların tüm kurumlarda egemen olması sonucu da, hiçbir şeyin ülke lehine gelişmesi mümkün değil. Yalakalar için varsa yoksa kişisel çıkar anlayışı egemen olduğu için; ülke batmış, çıkmış; başka ülkeler kaynaklarımız sömürmüş; ekonomi dibe vurmuş; siyaset ahlâkı çökmüş; bunlar asla yalakaları ilgilendirmez. Belli bir dönem saltanat sürebilmek için, ağa babalarına yağcılık, soytarılık yapmak için akla gelmeyecek onursuzlukları yaparlar.
İlk bakışta bu tür yalakalığa yönelenlerin sadece geçim sıkıntısı çekenler olduğunu sanırız. Ama özellikle bürokraside, iş dünyasında çok daha ileri boyutlarda olduğunu; hatta eğitim alanında, bilim alanında ciddi unvan sahibi insanlar olduğunu görmek mümkün.
Bu ülke için; ekonominin kötüye gitmesi, terör, yolsuzluk, rüşvet ne kadar tehlikeliyse; yalakalık da bir o kadar tehlikelidir.
Ben yine de toplumun yüzde kaçının “yalaka” olduğu konusunda bir tahminde bulunmak istemiyorum. Sizler, etrafınızı şöyle bir süzüp yüzde oranını görün.
YORUMLAR
çok doğru bir tespit bu, kutlarım.
Allah yalakalardan korusun demek geçti içimden bir an.
gerçi ben, bu tür insanlara hiç prim vermedim bu güne kadar hep bir şekilde etrafımdan uzaklaştırdım o yüzden şimdi çok az sayıda insan var etrafımda ve hatta işşizim :) ama mutluyum.
yalakalık, maalesef ki hangi amaçla toplandığı fark etmeyen her insan topluluğunda var.
şu an içinde bulunduğumuz sitede bile var olmadığını söylemeyiz sanırım ?
bizden uzak Allah'a yakın.
tebrikler.