- 540 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (8)
Dursun’un o geceki ilk sınavı,zaferle nihayetlenmiş,mısırların büyük bir bölümünü film başlamadan önce,diğer bölümünü de film bittikten sonra satmayı başarmıştı.Paralar cebinde,boş çuvallarla tüp ve tencere ellerinde evine yöneldiğinde başarıya doğru ilk adımı atmanın muştusunu,bütün benliğinde duyumsuyordu…
Evde anası,çoktan derin uykuya dalmıştı.Kapıyı anası uyanana dek çaldı.Kapı açılır açılmaz anasını sevinçle kucakladı.Yanaklarından öptü.İçeri girip divanın üzerine uzandı.Cebindeki paraları çıkartıp divanın üzerine yığdı.Kendi kendine sevinç gösterisi yapıp övgüler yağdırmaya çalışıyordu:
- Ana,para kazanmaya başladım artık.Hayırlı ve başarılı evlat olup seni sıkıntılardan kurtaracağım.Bunu böyle bilmiş ol.Bu zamana dek dişinle tırnağınla kazanıp beni bu seviyeye getirdin,büyüttün.Hapiste yattığım süre içerisinde bile bir sürü zorluklara göğüs gerdin,zaman zaman kahır oldun.Şimdi sıra bende.Seni rahat ettireceğim artık.Bak,bugünkü mısır işinden zaferle çıktım sayılır.Gerçi hapishane arkadaşımın yardımlarıyla oldu.O olmazsa yine elimden bir şey gelemeyecekti ama.Mısır satım işi de yatardı böylece…
Anası,oğlunun başarısı karşısında duygulandı. Sevincini paylaştı, bu zamana dek acı ve kederlerini paylaştığı gibi…Ana yüreği,fazla dayanamadı,gözlerine boncuk boncuk yaşlar birikti.Ona bütün yaşamını feda,onun yolunda saçını süpürge bile etmişti…Dört düşük yaptığı bebeğinden sonra beşincisi kazasız belasız doğum yaptığı Dursun’du.Kocası da bir gün inşaattan düşüp ölünce;Dursun,beş yaşından sonra öksüz kalmıştı.Kocasını kaybettikten sonra babasının ısrarlarına direnmiş köyüne geri dönmemişti. “0ğlum,şehirde büyümeli ,okuyup adam olmalı” diyordu.Dul kadınlığın zorluklarını yaşadı uzun yıllar.Karısı ölenlerin talip olmaları karşısında restini çekmiş,hiç birine de olumlu yanıt vermemiş,oğluna üveylik duygularını yanaştırmamaya çalışmıştı,uzun yıllar…Yaşamsal kavga çok çetindi.Uzun bir direnme ve dışarıya karşı göstermiş olduğu savaşımdan sonra buruk bir zafer kazanmış gibi hissediyordu kendisni…Kurtlar,çakallar,ananın etinin diş geçirilemeyecek kadar sert olduğunu sonunda anlamışlardı.Her şey oğlu Dursun içindi”.Oğlum uğruna ölüm bile vız gelir” diyordu.Yıllarca Niksar ovasında komşu kadınlarla birlikte tarım ırgatlığı yaptı.Parmaklarıyla toprakları eşeleyip durdu.Kış boyu ceviz sergenlerinde cevizin kendine özgü kokusunu ciğerlerine misafir etmekten kaçınmadı.Sonunda her türlü meşakkate göğüs gererek oğlunu büyüttü ve de okuttu.Her şey üç yıl öncesine dek bütün sıkıntılara rağmen çok iyi gidiyordu.Dursun,üniversite sınavını da kazanmıştı.Ne yazık ki okula kayıt yaptıramadan büyük felaket kendisini göstermekte geç kalmamıştı.Siyasi tutukluluk ve üç yıl hapis.Suçu,siyasi bir derneğin kurucularından olmasıydı.O yıllarda terör fırtınası,yurdun her tarafında acımasızca esmekteydi.Kanlı saldırılar günlük devam ediyordu.Şehirdeki zıt kutuplar birbirlerini yemeye devam ediyorlardı.Siyasi odaklarından birine yapılan silahlı baskın,ölüm kusmuştu.O da faili meçhul olaylar içerisinde yerini almış dosya aydınlanamamıştı.Sonrasında gelen misilleme,şehirdeki savcının yaşamına son verdirmişti.Herkes de tedirginlik ve kuşku hakimdi.Yaşam,ne kadar da ucuza indirgenmişti.Terör perdesinin arkasındaki karanlık güçler,sabırsızlanıyorlardı günden güne;böl,parçala,yut taktiğini gerçekleştirmeleri için…
Halkın provakasyonlara gelmemeleri bakımından bazı siyasi dernekler,seminerler veriyorlardı.Dursun’un üye olduğu legal dernek de bunlardan biriydi. Kültür düzeyi az olmasına rağmen kendisini yetiştirmeye çalışıyordu aynı zamanda…Araştırma safhasında olduğu içinde sınıfsal kavramları yeni yeni öğrenmeye çalışıyordu.Şehirdeki faili meçhul olaylar çoğalmıştı.Bir gün polisiye güçler,faili meçhul olaylara ışık tutmak amacıyla dernek yöneticilerinin tamamını tutukladılar.Bitmek bilmeyen sorgulamalar.Sonrasında anzın bir gece kabus gibi çöken on iki eylül darbesi,tutukluluklarının uzamasına sebep olmuş böylece yaşamının üç yılı sorgusuz sualsiz haishane damında geçmişti.Sonunda suçsuzluğu geç de olsa ortaya çıkınca buruk bir şekilde özgürlüğüne kavuşmuştu…Sorgulama süresince gördüğü işkenceler de acılarının üzerindeki tuzu,biberiydi adeta…Genç yaşında görmüş olduğu bu sıkıntılar,onu zamanından önce olgunlaştırmış,yaşamın akışına karşı daha sağlıklı adımlar atmasına vesile olmuştu…Yaşamla her türlü kavgaya kendisini hazır ve cesur hissediyordu…Her türlü zorluğa karşın insanca yaşamak azminde ve kararlılığındaydı…Bir de anasının kendisine bağlılığı ayrı bir güç veriyordu sanki.Yaşamalıydı,kendisi için…Yaşamalıydı,anası için…Hapis ona işkencenin ne kadar kötü bir şey olduğunu tattırmıştı.Hapis ona yaşam felsefesinin farklı boyutlarını öğretmişti.Kendisinden çok şeyler alıp götürmesine rağmen bazı şeyleri de kazandırdığına inanıyordu…
İşte şimdi yani bu gece;ilk yaşamsal kavgadan zaferle döndüğüne inanıyordu…Divanın üzerinde saydığı paralar,bayağı fazlaydı.Parayı Aliyle üleştiğinde paraların yarısı kendisine kalacaktı.Demek ki zafere ulaşan güç birliktelikten doğuyordu.Ali’ye binlerce teşekkür etmeliyim diye düşündü…
O gece yatağına uzandığında mutlu bir yorgunlukla uykunun kollarına kendisini bıraktı.Anası,uzun zaman sevinçten uyuyamadı.Adeta uykusu kaçmış,gözlerine uykunun zerresi bile girmiyordu.Oğlunun yaşam savaşımı içerisindeki kararlı devinimlerini görmek kendi sıkıntılarını unutmasına yetiyordu bile…Neden sonra göz kapakları kapandığında uzaklardan gelen horozların ilk ötüşleri,sabahın gelişini müjdeliyorlardı.Horozların ötüşleri,hoş bir müzik sesi gibi kulaklarının çeperlerinde yankılanıp durdu…
Mısır satım işleminden sonra üç gün geçti.Arkadaşı Ali,bir iki gün içerisinde mısırları getiririm dediği halde ses seda çıkmamıştı.Kendi evlerinde telefonları da yoktu ki haberleri olsun.Cep telefonları ne gezerdi(x)…Arkadaşını dört gözle bekliyordu.Bir gün sonra gelirim dediği halde niye gelmiyordu.Bir aksilik mi vardı yoksa köyde.Sözünde duran bir arkadaşıydı.Ne pahasına olursa olsun ağzından çıkan sözler hemen yerine gelirdi.Yalan diye bir şey olamazdı her ikisinde de…Bir ara köye arkadaşının yanına gitmeyi düşündü:
- Hadi arkadaş,mısırların hepsini sattım.Tarladaki mısırları tırpanlayıp Niksar’a götürelim. Diye söylemeyi bile aklından geçiriyordu.Bu düşüncesinin ardından kendi kendisine öz eleştiriler yağdırmaya başladı.Kazanılan zafer miydi ki…Alt tarafı küçük bir girişimdi.Zafer sarhoşluğu içerisine girmenin hiçbir anlamı yoktu.Yoksa bilinç altına yerleşmiş,baskı altında kalmış gizemli duygular mı,zamanı geldi de delice fışkırıyorlardı?..Evet,ilk lahza buruk bir sevincin benliğini sardığını hissediyordu.İnkar edemezdi bu duygularını…”Bu da temel hakkım olsa gerek” diye düşündü.Bu kısa içsel hesaplaşmasının ardından da kişilik sorgulamasında bulunmaktan da geri kalmadı.
Bir gün daha geçtiği halde arkadaşından hala haber yoktu.Sıkıntılı geçen dört gün,Dursun’u inceden inceye kemirdi…Kah sokaklarda gelişi güzel dolaşıp zaman öldürdü.Kah da hapiste olta attığı gibi işçilerin,köylülerin yoğun olduğu kahvehaneler girip çıktı.Sonra da sıkıntılardan,kabuslarından kurtulacağı yer orasıymışçasına soluğu Niksar Halk Kütüphanesinde alıp sessiz duran kitapların sihirli sayfaları arasında kendisini gizlemeyi yeğledi.Bu süre içerisinde bir roman okudu.Nedense Jhon Steinbeck’in romanlarının tılsımı, kendisini doğru çekiyordu onu…Bu yazarın her romanından ayrı bir zevk ve heyecan duyumsuyordu…Bitmeyen Kavga romanında olduğu gibi diğerlerinde de yaşamla ilgili gerçek,somut kavramlar işleniyordu.Yaşamın
İçinden olan yalın kavgalar,bütün çıplaklığıyla anlatılıyordu…Beynine yerleştirdiği her konu,yeni ufuklara pencere açıyordu adeta bu sıkıntılı günlerinde…
(X): O yıllarda cep telefonları henüz yoktu.
DEVAM EDECEK…
YORUMLAR
Ayhan abi, bu bölümü okudum.Daha iyi anlayabilmem için iğer bölümleri de okuyacağım. Yine güzel bir arkası yarın çıkmış. Ama sana tavsiyem, kelimelerin çok iç içe girmiş. her noktalamadan, her kelimeden sonra bir boşluk bırakızsan, yazın daha anlaşılır olacak, okuyanın gözü de yorulmamış olacak. Kutluyorum yazma aşkıyla dolu kalbini.Selamlar.
Romanının konusunu çok iyi seçmişsin abi can. O dönemlerde çok kişinin canı yandı. Beşbin kişlinin ailesi gözyaşı döktü. Birbirine düşürdüler insanları. Ben çok az hatırlıyorum ama hatırladıklarım da yetiyor. Birbirimize düşürmek ve bizi zayıflatmak için yapılan oyunlar bunlar. Güzeldi yine. Tebriklerimle
Dursun'un darı işi suya dşmesin sakın. Aslında iyi başlamıştı.
Yazar zor yılları ustalıkla kaleme almış. O zor yıllarda okumak çok zordu. Maddi imkansızlıklar insanların belini büktüğü yetmiyormuş gibi, birde siyasi tarafı vardı. Asıl zor olan da, zaten bu siyasi tarafıydı. Güzel bir anlatım...
Tebrikler... Saygı ve sevgiler...