- 496 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (6)
Tarlaya geldiklerinde gökyüzünün rengi değişmeye başlıyor;bulutlar,aceleci ve sabırsız görünümleriyle güneye kaçışıyorlardı.Bulutların ardından peydahlanan rüzgar,hafiften esmeye başladı.Güneye kaçışan bulutların yerlerini,kuzeyden gelen yağmur yüklü bulutlar almıştı.Gök gürültüsü bütün hıncıyla etrafa yayıldı.Bulutlar yağmuru bıraktı bırakacak derken birbiri ardına şimşekler çakmaya başladı.Havadaki bu değişiklik bir süre devam ettikten sonra yağmuru,toprağın üzerine bırakmaya başladı.
Ali,traktörü tarlanın kenarına yanaştırıp durdurdu.Traktörün kellesinden atlayıp römorkun altına kendilerini sipere aldılar.Yağmur hızını artırmış hızlı hızlı yağmaya devam ediyordu.Arada bir şimşekler çakmaya devam edip gök gürültüsü bütün ihtişamıyla doğaya yayılıyordu…Büyük bir infilak;büyük bir ışık hüzmesi yer yarılıp da yerin dibine girmişti sanki.
Ali:
- İşte şimdi yıldırım düştü.Işık huzmesi uzaklarda bir yeri yalayıp durdu…
Bir çeyrek saat sonra yağmurun yağması dinmiş;güneş bulutların aralarından geniş bir mavi boşlukta kendisini göstermeye başlamıştı…Şimdi ortalıkta biraz önceki patırtıya inat dingin bir ortam kendisini göstermeye başlamıştı.Etrafta mis gibi toprak kokusu vardı.Toprak kokusuna kekik kokusu da karışmıştı.İki arkadaş,kendilerini sipere aldıkları römorkun altından çıkarlarken;Ali,oldukça neşeli görünüyordu…
- Dursun,bu yağmur öyle bir işe yaradı ki az da olsa topraktaki mahsulün su ihtiyacı giderilmiş oldu.Buğdaylar bile uzun zamandır susuzluktan kellelerini aşağıya sarkıtmışlardı.Konuşmasının ardından Ali, elini açarak parmaklarıyla toprağı,avucunun içerisine doğru çekti.Toprağı,parmaklarının arasında ezerek nemini ölçmeye çalıştı.Dursun,arkadaşının doğayla barışık olması karşısında etkilenmiş ayrı bir sevinç kaplamıştı benliğini…Dayanamayıp:
- Ali,bugün seni daha fazla sevmeye başladım.John Steinbeck’in romanlarındaki kahramanlara benzetiyorum biraz önceki halinle…Toprakla güreşen,hayvanların dilinden anlayan,gök gürültüsünden,şimşek çakımından,yıldırım düşmesinden esinlenen farklı bir insan gibi duruyorsun karşımda…
- Eee,ne yapalım.İnsan bulunduğu çevreye ve o çevrenin şartlarına amanla uyum sağlıyor.Benim yaptığım da sadece bu olsa gerek.Yoksa çok farklı bir özellik gösterdiğim yok bana kalırsa…
- Velhasıl Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerek atasözüne atasözüne uygun iş yapıyorsun,Ali kardeş…
Tarladaki mısır bitkisininsıra aralarında mısır koçanlarını koparıp çuvala doldurmaya başlamışlardı.İri mısır koçanlarını sapından kopardıkça,Dursun içindeki sevinç dürtüsüyle:
- Bu iri mısırlar,tanesi bin liradan satıldığında elde edilecek parayla bizde değişiklik olur mu diye şaka yaptı.
- Niye olmasın.En azından yaşam deneyimi kazanmış olursun.Toplumsal deneyimlerden nasibimizi almak için yaşımız daha çok genç.Bak, Dursun,benim filozof tarafımı hazır gıdıklamışken sana bir şeyler anlatayım.Geçmiş yılların birinde köyümüze Niksar Tarım Müdürlüğünden ziraatçılar geldiler.Arabalarında mısır dolu çuvallar vardı.Mısırın teknik yayımını yapıyorlardı.Tarım Bakanlığı,o yıl Yugoslavya’dan tohumluk mısır ithal etmiş.Amaç;mısır üretimini artırmak.Ziraatçılar,yayımlarını yaparlarken bir dekardan bir buçuk ton ürün kaldıracaksınız diye köylüleri ikna ettiler.Hemi de getirdikleri tohum,hibritmiş.Anası babası çok verimli bir çeşitten elde edilen yüksen verimli bir çeşit demekmiş.Nihayet köylüler,ekecekleri kadar mısır tohumlarından aldılar.O yıl ektik,baktık,büyüttük ve sonunda hasat ettik.Ancak bir tona yakın kaldırabildik.Ziraatçıların söyledikleri rakam tutmadı ama yine de bizim yerli mısırlara kıyaslama yapacak olursak çok fazla ürün kaldırmış olduk…Sonraki yıllarda bu mısırdan vaz geçen de oldu,devam eden de.Ben şahsen memnun kaldım.Devam ettim.Biz besi hayvancılığına da önem verdiğimiz için çok faydalı bize göre.Sonra silaj da yapıyoruz ki bir nevi hayvanlara turşu yedirmiş oluyoruz kışın.Bu da çok faydalı tabi ki…Sadece bu hibrit tohumunun tek bir özelliği var.Bir yıl sonraki tohumluğu hasat ettiğimiz mahsulden elde edemiyor ve kullanmıyoruz.Tekrar almamız gerekiyormuş.İşte bu da bizim için çok masraflı oluyor…
Köy bekçilerinin öfkeyle bağırışları,mısır tarlasına dek yansımıştı.Bekçilerin önlerindeki beş altı adet kadar olan büyük baş hayvanlar,şuursuzca sağa sola kaçışmak istiyorlar,hayvanların korku dolu bu şuursuzca isteklerini;ellerindeki özel yapılmış baş kısımları topuz olan değneklerle bastırmaya çalışıyorlardı.Değneklerin,hayvanlar üzerinde oluşturmuş olduğu korkuyla kendi yönetimlerini bekçilerin inisiyatifine bırakıyorlardı…Bekçiler ise bir işi başarmanın kazandırdığı gönül rahatlılığıyla “yasak” çiğneyen hayvanları,köye doğru sürmeye devam ediyorlardı.Mısır tarlasına yanaştıklarında Ali’nin sözlü iletişimi,bekçileri bir lahza durdurdu.
- Ne o,bekçi gardaşlar?Kolay gelsin.Yine sahipsiz ve yasak çiğneyen hayvanlar yakalamışsınız..
İçlerinden iri yarı ve pos bıyıklı olanı,soluk soluğa:
-Ne yapalım,görevimizi yaptık.Köye götürüp muhtarlığa teslim edeceğiz,bizim üzerimizden yük kalksın bakalım.
- Hayvanların kime ait olduğunu çıkarabildiniz mi bari?
- Bulamadık.Nasıl olsa kaybedenler, en geç yarın gelirler muhtarlığa…O sırada hayvanlardan biri,yan taraftaki çalılıkların içerisine doğru sıçrayıp kaçmaya yeltendi.Pos bıyıklı bekçi de düzensiz homurtular çıkararak elindeki topuzlu değneği havada sallayarak hayvanın peşinden sıçraması ile böğrüne güçlü bir şekilde vurdu.Hayvan nereye uğradığını anlayamadı.Diğer hayvanlar da olanları görmüş böyle bir şey yaptıklarında başlarına gelecekleri sezinlemişlerdi.Sessizce bekçilerinin emirlerine uymayı yeğlediler…
- Dursun’un gözleri önünde olan bu olay,onu şaşkına çevirmiş,konunun özünü anlamakta zorluk çekmişti.Ali,arkadaşının şaşkınlığını algılayarak olup biteni açıklamak için bir sigara içimi molayı yeğledi.Kendisi yaktı.Ona da sigarayı uzattı:
- Bekçilerin bu hayvanları götürmelerinin sebepleri şu:Köydeki sığırların yaylımına mevsimin şu zamanlarında yani mahsulün henüz tarlalarda olduğu anlarda çok dikkat etmek lazım.Köyün kuzeyindeki geniş mer’a dan dışarıya çıkarılmaz.Fakat çeşitli nedenlerle sığırlardan sağa sola kaçmalar olur.Ya da başka köylerin hayvanları,diğer köyün mahsullerine zarar veriyorsa bekçiler,bunları şimdi olduğu gibi yakalayıp köy muhtarlığına teslim ederler.Çiftçi malı heyeti de köy tüzel yasasının maddelerine uygun olarak hayvan başına para olarak ceza keser…
- - Kesilen bu para ne olur peki.
- Köy bütçesine yatırılır.Bu arada çuvallar da mısırla doldu.Birazdan köyün yolunu tutarız.Nasıl,köyün değişik atmosferi seni etkilemişe benziyor.
- Gerçekten de çok farklı bir havası var köyün.Bu benim köydeki ilk izlenimlerim.Yaşam bilmeyenlere bulmaca.Çözmesini bilmek lazım…
(DEVAM EDECEK)