- 1656 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Annemin Okuma Azmi
İşte benim annem ebe-hemşire Halise Altmışdört 1938 Ordu İli’nin Perşembe ilçesi!nin eski adıyla Tekke köyünde doğan, İlköğrenimini köyünden en az dört kilometre uzakta olan okuluna her gün yürümek zorunda kalarak tamamladıktan sonra , halı-kilim dokuma kursunda halı kilim dokumayı ve düğünlerde ud çalan bayandan da, ud sazını çalmayı öğrenir. Bunları yeterli görmez biçki-dikiş kursuna gider. Kabına sığmaz 1960 !lı yıllarda iki erkek çocuğu sahibi olduktan sonra , bir çok taşra kızının yaptığı gibi ebe hemşire olmaya karar verir. Bu fikrini uygulamak için babamı ve ailesini ikna etmeye çalışır, ama kısa zamanda sert kayaya çarptığını anlar. Artık, bu uğurda tek çare, ilk önce kendi babasını ve annesini ikna etmesi gerekmektedir.
. Annemin annesi okuma yazma bilen, lakabıyla Kara Mevlide ,yılanı eliyle tuttuğuna ben şahit oldum. , Babaannesi , Aygır Ayşe lakabıyla tanınmakta , ata binmeyi çok iyi bildiği için bu ismi ona lakap olarak vermişler. Annemin babası Ahmet Ağın Emin aynı zamanda köyün imamı ve muhtarı, jandarma köyde asayişi bozabileceklerin listesini istediğinde , biraz hayta olan oğlunu listenin en başına yazacak kadar dürüst bir insan idi. Din adamı olmasına karşın iyi bir aydın olan dedem kızının okuma isteğine sırt çeviremezdi. Zaten, kendi anne ve babasının öğrenim görme konusunda ikna eden annem, babamı ve babamın ailesini ikna edemez. Okumak uğruna babamdan ayrılmayı bile düşünür. Evli ve iki çocuk sahibi olsa da, 14 yaşında ve yaşı küçük evlendiği için resmi nikahı da bulunmaz. Annemin, resmi nikahsız olması onun için bir şans olur. Annem bizleri kendi annesine ve babasına bırakmak zorunda kalır. Kendisi o kadar kararlıdır ki , okumak konusunda her şeyi göze almıştır. Babamı ve ailesini ikna edemese de son kez babama ‘sonu ayrılmakta olsa gideceğini ‘ belirtir. Babam çaresiz’ hele bir sabah olsunda düşünürüz ‘der. Annem babamın da onunla geleceğini son ana kadar bilmez. Annem valiziyle evden çıkarken babamın da valizini hazırlamış onunla beraber gelmeye karar vermiş olduğunu görür. Babam ‘anca da kanca da beraberiz ‘der. Babamın bu sözü annemin gözlerinden dökülen sevinç gözyaşlarının yanağına düşmesine neden olur. Annem evdeşinin aynı zamanda yoldaşı olduğunu görünce mutlulukla babama sarılır .Babam ve annem Malatya’nın yolunu tutarlar. Babam Malatya ‘da küçük bir ev tutar.ve geçimini sağlamak için inşaatlarda çalışmaya başlar.Annem babamla evli olduğunu okuldan saklamak zorunda olduğu için ,babamı çevresine akrabasından birisi olarak tanıştırır. Dedem annemin evci çıkabilmesi için okula dilekçe verir. Annem haftada bir gün de olsa babamla beraber olma şansını yakalar. Son sınıfta okurken, annemin evli olduğunu memleketli ebe adayı ağzından kaçırır. Bunun üzerine okuldan atılmakla karşı karşıya kalır. Annem gerçeği okul müdürüne anlatmak zorunda kalır. . Okul müdürü annemin durumunun okuldan atılmayı gerektiren bir disiplin suçu oluşturuyor olmasına rağmen, bu olayı görmezden gelerek idare eder. Okulun en başarılı öğrencisi olan annemin, evli ve iki çocuk sahibi olmasına rağmen okuma azmini takdir eder.
Annem ve babam yazın okullar tatil olup , memlekete geldiğinde teyzemin dediği gibi kendi anneme abla ,babama da enişte derken ,anneanneme anne ,dedeme de baba diyordum. Annem okulu bitirip geldi . Bizi de alarak ilk görev yeri olan Kırşehir devlet hastanesine giderken çiş yapmak için ,otobüsü en az üç defa durdurup , gerçek annemiz yanımızda olmasına rağmen annemiz gelmeden çiş yapmayız dediğimi, hala biraz üzüntü ile hatırlıyorum.,Bunun yanında , annemin çok az insana nasip olan, o yıllara göre çok zor olan bu kararını ve ilk cumhuriyet kadınlarına has medeni cesaretini takdirle karşıladığımı da belirtmek isterim.
Yıllar sonra kendi kendime sordum ,acaba kaç kadın küçük yaşta evlenip iki erkek çocuğu sahip olduktan sonra ,töreye ve çevre baskısına direnerek böylesi zor durumda okumayı başarmış olsun. Annem ,o yılları ilişkin anılarını anlatırken, zor hayat mücadelesinin gurur pırıltılısı olan göz yaşlarına hakim olamaz.