- 624 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ AYRILAMAYIZ - 2
Slow müzik oldukça çabuk bitti. Doyamamışlardı ; danslarına ve birbirlerine. Tarzları olmadığı halde, peşpeşe çalan hareketli müziklerle de dans etmeye devam ettiler. İkisi de kendilerine şaşıyorlardı şimdi. En son ne zaman, hangi düğünde oynadıklarını hatırlamıyorlardı bile. Fakat şimdi , bıraksalar ; en azından sabaha kadar dans edebilirlerdi. Yılların hasretini giderme fırsatıydı bu onlar için.
Bir süre sonra, Taner’in kız kardeşi Ayşe de katıldı onlara. Birlikte oynayıp, adeta bir aile saadeti sergilediler. Müzik durdurulup, sahneye bir sanatçının çıkacağı anons edilince üzüntülerini de belli ediyorlardı. Üçü birlikte Zeynep’in annesinin oturduğu masaya yöneldiler. Onları pistte şaşkınlık ve mutlulukla izleyen, Taner’in anne, babası bu defa daha da şaşırmıştı. 8 yaşlarındaki erkek kardeşi Soner, sormadan edemedi :
- Anne, ağbimler neden o kadının yanına gitti ? Cevap vermeden çocuğa ; gülüştüler kendi aralarında.
Zeynep’in annesi sevindi onların yanına geldiklerini gördüğünde. Mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Belki yine yaşlıydı gözleri ama bu defa mutluluktan. Kızını böylesine mutlu, neşeli görmeyeli çok uzun bir zaman olmuştu. Minnet dolu bakışlarla baktı Taner’e.
- Çok sağolasın oğlum. Kızımı böyle görmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki !
- Ne demek efendim ; ben teşekkür ederim. Kızınızla dans etmeme izin vermekle, beni çok mutlu ettiniz.
Adeta bir aile sohbetine koyuldular. Kızlar, kendi aralarında sohbet ederken, kadın ; Taner’le sohbet etti. Askerliğini, işini, anne ve babasını sordu. Askerliğini bitirmiş, bir özel bankada güvenlik görevlisiydi Taner. Sevindi kadın.
Güzel bitti o gece. Evlere dönüldüğünde, gençler için uykusuz geçecek, uzun bir gece başladı. Uzun ama o kadar da mutlu bir gece. Artık ikisinin de düşünecek , sevgili diyebilecekleri insanlar vardı.
Geceleiğini giyer giymez, aynanın karşısına geçti Zeynep. Uzun süredir kullanmadığı makyaj malzemelerini çıkarttı. Eline saç fırçasını aldığında, uzun uzun baktı aynaya. Sanki güzelliğinin, kendisi de ilk defa farkına varıyordu. Gözlüğünü çıkartmış, yeşil gözlerinin böylesine parlaması, onu bile etkilemişti. Renkliydi gözleri ve herkeste olmazdı öylesi. Fırçayı bir başka gezdiriyordu saçlarında. Kumraldı saçları. Çok özel bir renkti bu da. Onlar bile gülümsüyorlardı bu gece genç kıza. Öyle ya, hepsi onun bir parçasıydı ; öyleyse mutluluğunu elbette paylaşacaklardı. Ruj bile sürdü dudaklarına. yanaklarına allık, pudra, gözlerine yeşilliği daha da meydana çıkartacak renkler..Gelin gibi süslendi o gece. Baktığı aynada çoğu zaman Taner’i gördü. Halâ dans eder gibiydi.
Bir ara kapı çaldı. Annesi, ışığının sönmediğini fark edince, hem merak etmiş hem de kızının mutlu halini bir kez daha görmek istemişti. İçeri girdiğinde, prenseslere benzemiş gördü kızını.
- Canım kızım ; ne kadar da güzel olmuşsun ! deyip sarıldı kızına. Yine gözleri yaşardı ana-kızın. Bu defakiler de mutluluk göz yaşlarıydı yine.
- Taner, çok iyi bir çocuk kızım. Birbirinize de çok yakıştınız.
- Evet anne. Gerçekten çok iyi bir insan. Bana karşı da oldukça samimî ve ciddî.
- Hayırlısı olur inşallah.
Anne kız birbirlerine sarılmış mutluluklarını paylaşırken, kızın gözleri aynada beliren, hatırlamak ve görmek istemediği bir filmin, o çirkin suratı ve hayatından silmesinin mümkün olmadığı son sahnesinin görüntüleri belirmeye başladı. Annesini bırakıp, kendini yatağın üzerine atıverdi Zeynep.
- Peki anne ; ben şimdi ne yapacağım ?
- Bilmiyorum kızım, bilmiyorum talihsiz yavrum ! deyip yanına koşarak yeniden sarıldı kızına kadın. Bu defa da umutsuzluktan, acıyla ağladılar uzun uzun.
İçeriden kocasının sesi geldi bu defa.
- Zehra, nerdesin ?
- Geliyorum, deyip cevap verdi kadın. Kızına son bir defa dönüp,
-Allah’a sığınalım kızım. Elbet bir yol gösterir bize..diyebildi.
Taner de aynanın karşısında geçirdi o geceyi. Sabaha kadar onunla dans ettiğini hissetti hep. O sade yüzü, o saflığı, güzelliği, yeşil gözleri unutması mümkün değildi artık. Şimdiden onunla evlenecekleri günleri hayâl etmeye başladı.
Fakat aklına takılan bir sorunun cevabını bir türlü bulamamıştı : Anne - kız, sürekli neden ağlıyorlardı ?
(Devam edecek)
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Bu bölümünüz bana liseyi bitirdiğim yıl, arkadaşımın ablasının düğününün yapıldığını ve o düğüne gşttiğimzde beklemediğim bir olay ile karşılamamı anımsattı.
Düğün başlamış herkes dans ediyordu. Ben yalnızdım. Ortada dans edenleri izliyordum. Bir kaç dakika sonra elimden birinin tuttuğunu hissettim. Başımı dönüp baktığımda sevdiğim çocuk gelmiş, elimden tutup beni das pistine doğru çekiyordu. Biz das etmeye başladık. Dans havası bitmiş ama biz oturmuyorduk. o şarkı söylüyor biz onun söylediği şarknın ritmi ile dansa devam ediyorduk. Bütün insanlar susumuş yalnızca bize bakıyordu. Çünkü bizden başka kimse yoktu dans pistinde. Oturalım diyorum o oturmamaıza izin vermiyor ve dansa devam ediyor. O gece hiç oturmadan dans etmeye devam ettik ve düğün bitip insnalar dağıldığında üzüntümüz yüzümüzden okunuyordu.
Beni anımalarıma götürdüğünüz için teşekkür ederm. Saygılar
Sevgili Nazan Hanım ve sevgili Aynur Hanım ; sır gibi anlatmaya çalıştığım, anne-kızın ağlamalarının nedeninin, çoktan anlaşıldığını umuyorum ben. Üstelik, pek sevimli bulmadığım başlıkta da kopyası var. Olay aslında klâsik ,fakat ben finali marjinal vermeye çalışacağım. En çok 2-3 bölüm sonra final olacak. Marjinal bulunacağını ve olumlu-olumsuz eleştiriler alacağımı umuyorum, finalle ilgili. İlginize teşekkür.
Bu arada, olayı anladığınızda, ayak üstü anlatmanın pek kolay olmayacağını da anlayacaksınız .
Engin Bey sizin de ilginize teşekkürler.
Fikret TEZAL tarafından 1/7/2010 10:17:17 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Yani o kadar dans ettiler, kız ve annesi bir saatte çocuğun efendi ve ciddi olduğunu anladılar, çocuk onların neden ağladığını öğrenme gereği duymadı:) Biraz yerli dizilere benzemiş bu kısım. Bu eleştiriydi...
Şimdi taktir sırası,
Olay güzel örgülenmiş. Yazarken gözünüzde resmettiğiniz besbelli. Dil kullanımı 9,5 numara...
Sayın Tezal,
Kaleminiz öykü yazmaya çok müsait. Ama ben sizin daha orjinal söylemler bulabileceğinize inanıyorum. Hani daha önce hiç duymadığımız şeyler, hani sizin ürettiğiniz, başkalarının da sizden kopya ettiği sözler...Bunu da eklerseniz yazılarınıza, bence 10 numaraya namzetsiniz...
Tebrik ediyorum. Saygılarımla...