- 544 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARANLIK ŞEHRİN KILIÇSIZ FEDAİSİ
İçim gibi zifiri bir karanlığa açılan perdesiz pencereydi şiirlerim
Aydınlıktan yoksun bu şehrin, kılıçsız gönüllü fedaisiydim.
Kolu siyah bantlı, ağaç dalından devşirme eğreti bastonuyla, kaldırımda aksayarak dolaşan yaşlı bir kördüm.
Kâh yürürdüm bu yollarda
kâh sere serpe uzanıp, gökyüzünde kaymaya yakın yıldızımla konuşurdum.
Güneş hiç doğmamıştı buralara, uzun ömrüm boyunca, zaman zaman yolunu şaşırıp görünsede
Gülümsemek gereksiz ve sakıncalıydı gerekmedikçe
Samimi olmayan gerçeğinden çokça kullanılan, sahtelerde dâhil
Bende hiç gülmemiştim zaten, bilmezdim etkisini
Hep geceydi buralarda, gece kadar yalnız ve sessizdi insanlarda.
Ne anlamasız notalar sızardı, kapısında siyah elbiseli adamların beklediği ışıltılı binalardan
Nede sarhoş nidaları aks ederdi duvarlardan
Unutanda yoktu unutulanda
Hiçbir yerde hıçkırarak ağlayanda
Birini diğerinden üstün kılacak bir sebepte
Asillerde yoktu yoksullarda, köylülerde, kentlilerde
Birbirinin kökünü kurutmaya ant içmiş ırklarda
Yalancı bir matemle siyaha bezenmiş, cenaze araçlarıda zamansız yanaşmazdı kapı önlerine
Soğuktan donmuş insanlarda bulunmazdı bu şehrin köprü altlarında
Eli bıçaklı, uyuşmuş beyinleriyle, cadde aralarını istila eden geçlerde yaratmamıştı sistemiyle
Sokaklarda sadece, sevgililerin birbirine çaldığı ıslık sesleri yürürdü, parmak uçlarıyla
Hepsinin ceplerinden mutluluk serpilirdi evlerin avlularına
Anneler toplardı eteklerine çocuklarına dağıtırdı kahvaltı sofralarında
Ucuza umut satan akşam pazarlarıda kurulurdu uzun bir yol boyunca
Evet, karanlık dersen, karanlıktı bu şehir, tıpkı benim gibi
Gecenin kucağında uyuyan, kutsanmış minik masum bir çocuktu
Ne bir çatışma sesiyle irkilmiş nede telaşlı bir polis sireniyle açılmıştı göz kapakları
Bir tek ben uyumazdım bu dinginlikte, çoğu zaman konuşacak kimseyi bulamazdım
Arayıp bulurdum yalnızlığı bir yerlerde, izinsiz otururdum avucuna saatlerce düşünürdüm
Beni anlayabilecek bir tek o vardı bilirdim
Ne sözümü bölüp ahkâm keserdi nede sıkılıp kaçardı sıradan bir bahaneyle
Sabredip dinlerdi, ben susana söyleyecek sözüm kalmayana kadar
Beni severdi bilirdim ama hiç sormazdı onu sevip sevmediğimi
Yüceliği aşikârdı karşılık beklemeden sevmesinden
Kimsenin sarılmadığı kadar şefkatle sarılırdı bana…
Seni anlattığımda ne kırılıp dudak büker nede küsüp çekip giderdi sessizce
Nede senin gibi sudan bir sebeple varlığını esirger
Yokluğunun ölümcül zindanına atıp, defalarca dolayarak paslı zincirleri, üzerime kilitlerdi kapıları
Kimse sevmemişti beni onun kadar yazık, ne annem nede sen…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.