Kimse Aramızı Bozamayacak
Küçük bir köyde yaşayan iki kardeş varmış. İkiz olan bu kardeşlerin birbirlerine olan güveni bütün köyün dilindeymiş.
Bu kardeşlerin birbirinden akıllı ve çalışkan çok sayıda çocukları varmış.
Güzel mi güzel bir evleri ve kocaman bir bahçeleri varmış. Güller ve çiçeklerle bezenmiş ve göreni imrendiren bu bahçede envai çeşit meyve, sebze yetişirmiş. Bahçenin etrafında akan sularsa hem bahçeyi daha da güzelleştirir, hem de kuruyan mahsulün imdadına koşarmış.
Bunların bir bahçıvanı ve evin işlerini kolaylaştırmak için çalıştırdıkları yardımcıları varmış. Çalışanlardan memnunlarmış ama bahçıvandan pek emin değillermiş. Hareketleri biraz tuhafmış.
İşte, herkes kendi görevini güzelce yapar, mutlu bir şekilde yaşarlarmış.
Fakat bunların bu mutluluğunu bazı komşuları çekemezmiş. Özellikle bu eşsiz bahçeye göz diken komşular, türlü türlü oyunlarla bu kardeşleri birbirine düşürmek, huzurlarını bozmak istermiş.
Her defasında bu kirli oyunları bozmasını bilen kardeşlerin bazen zorlandıkları ve istemeden de olsa birbirlerini üzdükleri de olurmuş.
Bazen eve gidip gelen çocuklarını korkutanlar, bazen bahçeye pislik attıranlar, bazen gece yarıları bahçeye saldırıp talan etmek isteyenler olurmuş.
Dışarıda olup bitenleri anlıyorlar ama kale surları gibi sağlam ve yüksek olan bahçe duvarından içeri nasıl girip bahçeye zarar verdiklerine bir türlü anlam veremezlermiş. Mutlaka evden birisi yardım ediyor diye düşünürlermiş ama kimin yaptığını bir türlü bulamazlarmış.
Bahçıvandan şüpheleniyorlarmış ama gözleriyle görmedikleri için bir şey diyemiyorlarmış. Ama bir defasında duydukları bir şey, iyice canlarını sıkmaya yetmiş de artmış. Kavga eden çocuklarını ayıracağı yerde onları iyice birbirine düşürüyormuş. Bunun üzerine bahçıvanı sorguya çekmek, bütün bunların nedenini öğrenmek istemişler ve öyle de yapmışlar. Ama bahçıvanın örtülü, şifreli konuşmaları iyice canlarını sıkmış. Çünkü bahçıvanın sadece bir aracı olduğunu anlamışlar. Asıl huzur bozanları bulmak gerekirmiş ama bu da pek kolay değilmiş.
Onlar bahçıvanla uğraşırken bir iftira etrafta dolaşmaya başlamış. Diyorlarmış ki “Bunlar aslında öz kardeş değil, üvey!”
Onlar bu iftiraya kanmamış, önem vermemişler ama çocukları arasında bazı huzursuzluklar baş göstermeye başlamış. Derken evde huzursuzluk gittikçe artmaya başlamış. Çocuklarının ve yeğenlerinin bu tavrına çok üzülen kardeşler, herkesi bir araya toplamışlar ve bir konuşma yapmışlar:
“Biz bu evi aldığımızdan beri başımıza gelmedik olay, bize atılmadık iftira kalmadı. Bunu birçoğunuz hatırlar. Bizi çekemeyenler türlü türlü oyunlarla bizi birbirimize düşürmeye çalıştılar. Hepsine göğüs gerdik, hepsinin de üstesinden geldik. Bunu hep beraber başardık. Ama görüyorum ki bu son atılan iftira çocuklarımın da kafasını karıştırmış. Hepiniz şunu çok iyi bilin ki, biz öz be öz kardeşiz. Ayrımız gayrımız yok. Mutluluğumuzu çekemeyen bozguncu insanlar kötü emellerine ulaşamayacaklar. Çünkü biz onların bu planlarını çok iyi biliyoruz. Bütün planlarını boşa çıkardığımız gibi, bu planlarını da, Allah’ın izni ile boşa çıkaracağız.”
Bu konuşmadan çok etkilenen çocuklar babalarını (amcalarını) kuvvetle alkışlamışlar ve koşarak ona sarılmışlar. Bir anda herkes birbirine kenetlenmiş. Hep bir ağızdan şu mesajı vermişler:
“Ne dessas bahçıvan ne de bozguncu komşular... Aramızı kimse bozamayacak!”
YORUMLAR
Masal gibi anlatmış olduğunuz hikeye gerçek anlamda okunup, ne demek istediğiniz mutlaka anlaşılmalı ve bu gün içinde bulunduğumuz durumu oturup sorguadıktan sonra kendimize glemyi bilmeliyiz. Çünkü ne olursa olsun biz kardeşiz ve kardeşler arasnı bozmaya çalışan, yüreği kin, beyni örümcekleşmiş beyinlere ve milletlere gereken dersi verebilmeliyiz.
Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize
masal diliyle yazılmış, gerçeğe bir gönderme!
açıkçası ailenin, birbirine bağlılığına gıpta ettim..
normalde, bazıları çıkıp şöyle diyebilirdi; hayır, ben kabul etmiyorum..demek ki biz üveymişiz, o zamn onları baş düşmanım ilan ediyorum. ben kan bağım olmayan insanlarla aynı çatı altında yaşayamam...
bu durumda, yani düşmanlık başaladıktan sonra ne olurdu, iki gurup silahlanırdı, kimin gücü kime yeterse...gençler ölürdü en çok, iki taraf da büyük kayıplar verirdi..anneler ağlardı..en çok onların yüreği yanardı....bu savaş durumunu çok uzatmak istemem aslında...ne olur ne olmaz:)
ana fikri üzerinde düşünülmesi gereken bir masal..saygılar...