- 460 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ve hayat göz kırptı
Ve Hayat Göz Kırptı
Ve hayat göz kırptı. Buza kesmiş saçakları bıraktı kendini göğün uçurumundan aşağılara, daha fazla dayanamadığından çekiciliğine yerin.Cemrenin narin ellerinde eridikçe eridi yufka yüreği ve aktı can damarlarından hayatın içine doğru.Taş akar oldu yarinin avuçlarından gözlerine ve her ağladığında hayat, ona gözyaşı oldu.
Bir damladan ibaretti hayat.
Kimi bidonlayıp satardı, kimi mayalayıp işerdi.
Zehri gizlerdi içinde kimi zaman.Bir yılanın dişlerinden akardı, hayat olduğu damarlardan vücut olduğu hayatlara kast ederek, imamların ellerindeki taslarda yer bulurdu hayatına kast ettiği vücutlardan af dilemek için; bir iğne ucu kadar bile yer kalmamalıydı.
Bir damladan ibaretti ölüm.
Kimi zaman eli ayağı noksan aciz bir sürüngenin dişlerinden sızardı. Ne yapsındı yılan, acizdi. Azrail’di bu, ne hükmü olurdu yılanın çiyanın.Hüküm ölümündü, hüküm ölüme önceden verilmişti, ölüm ne yapsındı, daha var olup olmadığını anlamamıştı.Var olmadığı fikrine daha yakındı da, insan inanmıştı bir kez varlığına, o inandıkça var olacaktı.Ya nasıl anlatacaktı olmadığını ölünce insan, insana. Kendisi azrailin defterinde yazılı bir hükümdü, olsaydı; varlığını kime anlatacaktı ölüm, kimse olmayacaktı ölümden sonra.Yoksa yılanın dişlerinden sızarken ölüm hayata, ömür de yılanın aynı dişlerinden akıvermekte miydi başka bir hayatın içine.Yılanın dişleri köprüydü olsa olsa, biri bu tarafa geçerken öbürü diğer tarafa geçiyordu.Ölüm ve hayat bir terazinin iki kefesindeydi, hayatın her noktasında olduğu gibi ve ölümün her noktasında olduğu gibi ölümle hayatın buluştuğu her noktada da mutlak bir denge olmalıydı.Ölüm gelince hayatın kefesine, ölümün terk ettiği kefe çoktan almış olacaktı hayatı kefeniyle.
Denge yine bozulmayacaktı. Ölüm ve hayat birlikte var olacaktı her zaman.Hayat bir ölüm olduğunu biliyordu varlığının borcu olarak ve göz kırptığında dünyaya, omuzlarında onunla birlikte doğuyordu ölüm.
Ölüm hayatın yerini alacaktı vadesi gelince borcun; göz kırpacaktı, hayat gözlerini kaparken dünyaya, yılanın dişlerinden geçecekti hayat ve ölüm karşı kıyılara.
Eli ayağı noksan zavallı yılan ise bilmekteydi dişlerine köprü yapanın bir diş hekimi olmadığını.
Kimi zaman damlalar sel olmaktaydı önüne katıp sürüklemekteydi hayatı terazinin diğer kefesine. Bu kez köprüye gerek de yoktu sel köprü olmaktaydı.Bir yandan hayatları alırken ölümleri getirmekteydi diğer taraftan. Hayat kaybolurken azgın sel sularının diplerinde ölüm kıyılara vurmaktaydı, gök sakinleşip yer durulduktan sonra.Gün tüm ışıklarıyla aydınlatmaktaydı ölümün kıyıdaki varlığını ve haber çabucak ulaştırılacaktı müezzinlere, ilan edilmesi gerekiyordu vadesi gelen borçların ödendiğinin.Hüküm makamı vermişti hükmünü ve kalem kırılmıştı çoktan.Alınan borcun nasıl kullanıldığının hesabını ise hayat verecekti, gök yerin üstüne yıkılıp dağlar yerinden oynadığında.Vade geldiğinde ölüm yok olacaktı kefesiyle birlikte. Hayatsa yeni kefesinde çıkacaktı kefeninden ve ya sac olacaktı terazinin kefesi kendine ya da taç.
YORUMLAR
Ölüm gelince hayatın kefesine, ölümün terk ettiği kefe çoktan almış olacaktı hayatı kefeniyle.
Hüküm makamı vermişti hükmünü ve kalem kırılmıştı çoktan.Alınan borcun nasıl kullanıldığının hesabını ise hayat verecekti, gök yerin üstüne yıkılıp dağlar yerinden oynadığında.Vade geldiğinde ölüm yok olacaktı kefesiyle birlikte. Hayatsa yeni kefesinde çıkacaktı kefeninden ve ya sac olacaktı terazinin kefesi kendine ya da taç.
Tebrik ederim varoluş ve yokoluşumuzu satırlara resmetmişsiniz. Hayat bir eve yeni girerken, bir evden çıkmaktadır. Olağanüstü bir anlatımdı. Çok beğendim. Saygılarımı sunarım.