- 999 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (38)
Bir an film şeridi gibi geçmişti bu olay gözlerinin önünden muhtarın. Ayşe muhtara sesleniyor, muhtar duymuyordu.
“Muhtar abi, nerelere daldın böyle?”
“Ali ile Nazlı geldi aklıma. Onların, köyünden kaçıp, soğuk bir kış günü, muhtarlığın önünde, donmak üzereyken bulduğum günü tekrar yaşadım.”
“Nazlı ile Ali’nin hikâyesini, bizzat görmedim ama Hayriye abla anlatmıştı. Nazlı ile Ali’yi ben de çok seviyorum. Hele, o yeşilbiberim Dilan var ya, elimde olsa yiyeceğim onu. Bu kadar güzel bir çocuk olur mu? Allah özene bezene yaratmış sanki”
“Evet, onları hatırladım. O çocuklar ailesinden kaçarak bize sığındılar, ne şartlar altında nikâhlarını kıydık. Yaşadıkları olay sıra dışı idi bizim için. Yasemin, nasıl sıra dışı bir olay yaşadı da, bizden gizli nikâh kıydı, onu anlamaya çalışıyorum?”
“Olmuş bir kere. Olmasaydı iyiyiydi ama oldu muhtar abi. Hani bir defasında bir şey demiştiniz “ hata yapmadan, onun hata olup olmadığını anlamak bazen çok güçtür” diye.
Yasemin yapmış olduğu olayın, hata olduğunu anladı. Bundan sonraki yaşamında, geçmişe takılmadan, geleceği için, hatalarından ders çıkartması önemli olan değil mi? Bunu siz de biliyorsunuz, Yasemin’de. Bundan önce zorda kalanlara sahip çıktığımız gibi, Yasemin’e de sahip çıkacağız”
“Biliyorum kızım, biliyorum olmasaydı iyiydi. Beni düşündüren tek bir soru var beynimde. Yasemin’i, ailesinden gizli nikâh kıymaya iten sebeplerin ne olduğu? Bu sebepleri arayacağım. Biliyorum, bunun nedenlerini kendim bulamayacağım, Yasemin anlatmadıktan sonra. Umarım, bizi çok bekletmeden, nedenlerini anlatır ve beni bu düşüncelerden kurtarır. Yoksa hep kendimizi suçlayacağız, suçumuzun ne olduğunu bilmeden.”
“Eminim anlatacaktır. Bu gün anlatmasını bekleyemeyiz, her şey çok yeni. Ona, anlatması için zaman tanımalısınız”
“Bekleyeceğiz kızım, onun anlatmasını bekleyeceğiz. Şimdilik sustum, üstüne gitmek istemiyorum. Bir başka sorunumuz da, boşanma davası açması gerek. Eğer, Mustafa boşanmayacağım derse, o zaman işimiz daha da zorlaşacak”
“Boşamayıp da ne yapacak? O da sevdiği kız ile evlenmek isteyecektir değil mi?”
“Biz nerde hata yaptık muhtar? Çocuklarımızla arkadaş olmaya çalıştık. Onların kararlarına karşı çıkmadık. Onlara yol gösterdik aldıkları kararlarda. Onlara güvendik. Oysa Yasemin’in yaptığına bak. Hiç aklına gelir miydi, kızımızın böyle bir şey yapacağı?”
“Gelmezdi Hayriye. Ama oldu olanlar. Ayşe’nin dediği gibi, şimdi esas ne yapacağız onu düşünmeliyiz?”
Hayriye Hanım, hâlâ kendinde değildi. Kendine gelip, mantıklı düşünebilen muhtar olmuştu. Yerinden kalkıp kızının yanına gitmiş, gözyaşlarını siliyor ve yanaklarından öpüyordu kızının.
Yasemin’in, neden böylesine önemli bir konuda, gizli davrandığını düşünecekti. Belki de, bilmediği bir hata yapmışlardı ona karşı. Önce kendini sorgulamalıydı, sonra kızını. İlk defa kızları, onlardan bir şey gizlemiş ve bu gizlediği olay da onun üzerinde çok fazla iz bırakacaktı. Hiç evlenmediği halde, nüfus cüzdanında “boşanmış ya da dul” yazacaktı. Bunun yazılması, muhtar için önemli değildi ama kızı için önemli olacaktı bundan sonraki yaşamında. Çünkü toplumun, dul kadınlara bakış açısını biliyordu. Yıllardır bu konuda da, savaş vermesine rağmen, hiçbir şeyi değiştirememişti. Bu değişimi, tek başına başarması mümkün değildi. Toplum olarak savaş vermeleri gerekiyordu ama erkek egemen toplumda, erkeklerin işine geldiği için, bu savaşa katılacak yürekli insanlar bulmak, samanlıkta iğne aramak gibiydi. Çok uzaklara gitmesine gerek yoktu. Daha yakın zamanda Ayşe, dul olduğu için, çalıştığı evde tacize uğramış, uygunsuz teklifler almış, çok güçlü görünmesine rağmen, uzun bir zaman, sırf dul olduğu için muhtardan gizlemişti ve Yasemin bu olayın bire bir şahidi idi. İşte, muhtarı korkutan nedenlerin başında da bu geliyordu. Kızı, Ayşe kadar güçlü değildi, çok duygusal ve kırılgan bir yapıya sahipti.
Hayriye Hanım ve muhtar biraz sakinleşmiş, Yasemin’in ağlaması durmuş, odaya bir matem havası çökmüştü. Bu sessizliği Ayşe’nin sesi bozdu.
“Akşam olmak üzere, eve gideyim, çocuklar gelir şimdi”
“Ayşe, çocukları alıp buraya gel. Birlikte olalım bu akşam. Hepimize yeter evdeki yemek. Yalnız kalmak istemiyorum. Torunlarım ile biraz zaman geçirmiş olurum”
“Tamam muhtar abi. Ben çocukları alıp gelirim”
Ayşe eve gittikten yarım saat sonra çocuklar gelmişti. Çocukların üstünü değiştirmiş, yaptığı yemekleri çocukların eline tutuşturmuş, muhtarın evine gelmişlerdi.. Evdeki ağır havayı çocukların şen şakrak konuşmaları hafifletmişti. Serkan, okulda yaşadıklarını dede dediği muhtara anlatırken, yaptığı şaklabanlıklar evdekileri gülme krizine girmişlerdi
“İyi ki varsınız çocuklar, Siz de olmasanız ne yapardım bilmiyorum”
Hayriye Hanım, Yasemin ile konuşmuyordu. Çocuklar merak etmiş ama hiç biri de soru sormamıştı.
“Hayriye abla, senin yaptığını ben yapsam, nasıl kızarsın bana. Yasemin’in desteğe ihtiyacı var. Sen ondan desteğini esirgersen nasıl toparlanır? Hiç tanımadığın bana, her türlü desteği yaptın. Şimdi karşındaki öz kızın ve onun sana çok ihtiyacı var. Lütfen ona yol göster, bana yaptığın gibi. Yoksa toparlanamaz ve onu kaybederiz.”
“Haklısın Ayşe. Biraz sinirim geçsin. Elbette ki kızıma destek olacağım. Mustafa’ya, muhtarın hiç kanı ısınmamıştı. Sana demiştim ya, muhtar insan sarrafı olmuş diye. Bunda da haklı çıktı. En büyük eşekliği benim kızım yaptı. Bu adam, yapışkanın birisiyse nasıl kurtaracağız başımızı? Off..! çok bunaldım. Derdin biri bitmeden biri başlıyor”
“Sen dersin ya abla. “ Allah, insana çekemeyeceği kadar yük vermezmiş” diye. Şimdi bunu neden Yasemin için düşünmüyorsun?”
“Sen nasıl bir kadınsın? Senden her gün yeni bir şeyler öğreniyorum. “Akıl yaşta değil başta” derlerdi de inanmazdım. İyi ki o köyden kaçmışsın, iyi ki bizim muhtar sana denk gelmiş. Şu son bir buçuk yıldır yaşadığımızı kim yaşamıştır acaba”?
“Teşekkür ederim abla. Bana sahip çıktığınız için. Biz bu olayın üstesinden de geliriz. Merak etme”
“Kader’i görmedin değil mi?”
“Bu hafta gidip göreceğim kardeşimi. Artık kimse kalmamıştır peşimizde. Alıp getirse Gül Hanım yanıma. Ne kadar sevinirim”
“ Dün, Ömer’i gördüm pazarda. Köye gitmiş geçen hafta. Adamlar hâlâ Kader’i sorup duruyorlarmış”
“Gerçekten mi? Ben görmedim Ömer’i kaç zamandır. Öyleyse hâlâ vazgeçmediler demek ki? Babam da çıktı cezaevinden. Adam her an gelip kapıma dayanır diye korkuyordum abla”
“Onu yapamaz. Polisten iyi bir fırça yedi. Muhtarda ona gerekeni söyledi. Artık senin sahipsiz olmadığını biliyor. Korkar buralara gelmeye”
“Annemi alabilsem, o adamın elinden. O kadar mutlu olacağım ki. Çok özledim onu. Burnumda tütüyor. Anne kokusu , anne sevgisi bir başka be abla”
“Biliyorum kızım. Bir gün mutlaka alacaksın anneni. Bundan eminim. Yasemin’i çağırayım da, onun yanında olduğumu bilsin”
Hayriye Hanım, Yasemin’i yanına çağırdı. Kızını öpüp koklarken, gözyaşlarını da tutamıyordu.
“Canım anneciğim. Biliyordum benim yanımda olacağını. Anne kokusu, anne sevgisi bir başka güzel, insana hayat ve yaşama sevinci veriyor.”
Bu manzara karşısında Ayşe de ağlıyordu. Birkaç dakika önce aynı kelimeyi o söylemişti ve şimdi de Yasemin annesine söylüyordu.
Devam Edecek
YORUMLAR
Çocuklarımızla arkadaş olmaya çalıştık. Onların kararlarına karşı çıkmadık. Onlara yol gösterdik aldıkları kararlarda. Onlara güvendik. Oysa Yasemin’in yaptığına bak. Hiç aklına gelir miydi, kızımızın böyle bir şey yapacağı?”
**
Hayatın gerçekleri maalesef. Çocuklarımızın kararları da bizim kararlarımız gibi yanlış çıkabiliyor. Anlayışla karşılamak gerekir. Yanlış kararlar da sonuçta hayatımızı yeniden gözden geçirip, değerlendirmemize imkan veriyor. Belki de daha sağlam adımlar atmamızı sağlıyor.
Her zamanki gibi yine çok güzeldi. Tebrikler Türkan hanım. Saygıyla selamlar.
Hiç evlenmediği halde, nüfus cüzdanında “boşanmış ya da dul” yazacaktı. Bunun yazılması, muhtar için önemli değildi ama kızı için önemli olacaktı bundan sonraki yaşamında. Çünkü toplumun, dul kadınlara bakış açısını biliyordu. Yıllardır bu konuda da, savaş vermesine rağmen, hiçbir şeyi değiştirememişti.
KONULAR GÜZEL GİDİYOR.
BAĞLANTILAR YERİNDE.SIKICI GELMİYOR OKUYANA.
SÜREKLİ TAKİPTEYİM.
KUTLARIM. SELAMLAR...