- 620 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN LA ERKEĞIN EŞİT OLMADIKLARI KONULAR
Özet
olarak söyleyeceklerimize şu soruyla başlayalım:
Eşitlik mi
yoksa adalet mi tercih edilir? Kadın erkeğe eşit
değildir,
denilince niçin bundan, erkeğin değil de kadının
aşağılandığı
anlamı
çıkarılıyor? Iki şeyin birbirine
eşit
olmadığını söylemek, birinin diğerinden üstün
olduğu
anlamına mı gelir? Böyle olmadığı halde
bundan kadının
aşağılandığı
anlamını çıkaranlar
aslında bu tavırlarıyla
eşitsizliği
kabullenmişler
demektir.
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Vida
somuna eşit değildir. Ama hangisi daha
üstündür? Bir hüküm
verilebilir mi? Ya da ikisinin görevi de aynı mıdır?
Inek
boyunduruğa koşulursa haksızlık edilmiş olunmaz
mı?
Burada eşit davranmak mı daha akıllıcadır,
yoksa
adaletli davranmak mı? Kadının, hayatın
zorluklarına
tahammül edecek, ağır işleri görecek, makineleri ve
yükleri
indirip bindirecek gücü var mıdır? Bu işler kadına
yaptırılırsa,
fıtrata, yani tabiî ve doğal olana
karşı çıkılmış
olunmaz mı? Batılı
bir düşünür: "Tüketim uygarlığı
kadınları ikiye
bölüyor, gittikçe de daha fazla bölecek: Tüketen
kadın. üreten kadın. Birincisi
kadınlıktan, gün geçtikçe
dişiliğe, ikincisi
kadınlıktan gün geçtikçe erkekliğe
doğru kayıyor."
diyor. (Attılâ Ilhan, Yanlış
Erkekler, Yanlış Kadınlar
63) Bu acaba iyi bir gidiş midir?
dersiniz. Tüketen kadın, israf eden
kadın demek değildir. Üreten
kadın ise her konuda erkekler gibi
çalışan kadındır.
Zerafette,
duygusallıkta, nezakette, şefkat ve
merhamette erkek kadına yetişemez.
Aklî muhakemede,
soğukkanlılıkta, fikri tahlil, yani çözümlemede
de kadın
erkeğe yetişemez. Tarihte; Aristo, Sokrat, Beydaba,
Sekspir, Mevlânâ gibi kaç
tane kadın düşünür vardır? Hangi
önemli buluşu kadınlar
gerçekleştirmiştir? Uzaya kaç tane
kadın gitmiştir?
(götürülmüş değil. Çünkü fare de götürüldü).
Dünyadaki iki yüze yakın
devletten kaç tanesinin başı kadındır?
Demek ki bu konular da,
erkeğin görev sahasıdir.
Bazı
kadınların erkeklere ait bazı
işleri başarıp birçok
erkeği geride bırakması,
tamamen istisnaî durumlardır. Ayrıca
öne geçmekle öne geçirilmeyi birbirine
karıştırmamak gerekir.
Erkeklerin bir kadına ileri bir görev verip
te, bakın işte, kadınlar
da bu makamlara yükselebiliyor demeleri,
kandırmacadır. Bu kadının
değil, yine erkeğin
başarısıdır.Soruları çogaltabiliriz:
Onbeş
yaşından doksan yaşına kadar teorik olarak hergün
bir kaç tane
çocuğa sebep olma gücüne sahip olan erkeğin yanında
bir kadın,
yine teorik olarak ömrü boyunca en fazla kaç çocuk doğurabilir?
Niçin dünyaca
meşhur boksörler, güresçiler, halterciler, futbolcular,
kısaca sporcular hep
erkektirler? Dünya devletleri kadın haklarını
gasbettikleri ve
kadın-erkek eşitliğini tanımadıklan için
mi? Eğer
bundansa, niçin bu gücü erkekler elinde bulunduruyor da
kadınlar
değil?
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Tarih
boyunca kadınların idareyi ele
aldıkları imparatorluklar niçin
hep yıkılıp gitmişlerdir?
Örnek mi? Roma, Endülüs. Emevîler,
Abbasîler, hattâ Osmanlılar... Bu durum
aynı zamanda Peygamberimizin
(s.a.s.) bir mûcizesini de gösterir. "Idaresini
kadınlara teslim
eden hiçbir millet iflah olmaz." (Buhâri, megâzî 82; fıten
18;
Tirmizî, fiten 75; Nesâî, âdâbül-kudât) Ama bunlar, erkeğin
kadından
mutlak üstünlüğünü elbette
göstermez.
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Ikiyüz
yıla yakın süredir kadının
erkeğe eşit olduğunu
savunan zavallılar (zavallı diyorum,
çünkü iddialarını
ispatlama gücüne bir türlü kavuşamıyorlar) niçin
hâlâ bunu
ispatlayamadılar? Ispatladılar da kasıtlı olanlar
görmezlikten
geliyor, denilirse niçin tuvaletlerini "Baylara"
"Bayanlara"
diye ayırıyorlar? Kanunlarında
zorlayıcı bir hüküm
bulunmadığı halde, niçin erkekleri ile
kadınları
genellikle ayrı elbiseler giyiyorlar? Kanunlarıyla,
kadınların
çalıştığı genelevler kuruyorlar da,
niçin erkeklerin
çalıştığı genelevler kurmuyorlar,
kuramıyorlar?
Niçin dünya kupalarına kadın, ya da karma sporcularla
çıkmıyorlar?
Fabrikalar niçin kadın isçi çalıştırmak
istemiyor?
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Ama
niçin hastabakıcılar, hemşireler,
çocuk yuvaları gibi
şefkât ve merhamet isteyen kurumlarda
çalışanların
çoğu
kadındır?
Demek
ki kadın ile erkek görev ve misyon
açısından da birbirinden
farklıdırlar. Tıpkı fiziksel ve
psikolojik bünye açısından
farklı oldukları
gibi.
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Demek
ki, kadınla erkek arasında mutlak bir
eşitlikten sözetmek imkânsızdır.
Bunu savunmak, ya psikolojik
hastalıktan, ya da başka sinsi
duygulardan kaynaklanır. Onların
neler olduğuna "Feminizm ve
Kadın"
başlığı altında kısaca
değinecegiz.
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Peşin
fikir ve kabullenişlerden uzak olarak
düşünebilen herkes; mutlak
anlamda kadın erkek eşitliğini
savunanların, bu tür bir eşitliği
bir türlü gerçekleştiremedikleri gibi,
kaş yaparken göz çıkardıklarını
ve bu uğurda insânî
eşitliği de ortadan kaldırdıklarını
kabullenmek
zorunda kalacaktır. Çünkü girift bir makinede, kendi yerinde
çok büyük görevler
yapan bir dişliyi, aynı makinedeki bir başka
dişliye benzemiyor diye
yerinden alıp, onun gibi yapmaya çalışmak,
hem her iki dişlinin
görevini aksatmak, hem de makineyi bozmak demektir.
Çünkü bu her iki dişlinin de,
kendi yerinde çok önemli görevleri vardır.
Hiçbiri değersiz olamaz. Ve bu
onların birinin diğerinden mutlak
üstünlüğünü de
göstermez.
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Bunlar
eşit yapacağız diye sokaklara
döktükleri kadını erkek
yapamamışlar ama,
kadınlığından da çıkarmışlar
ve maskaraya
çevirmişlerdir. Kadın, bu gayretlerle tavus kusuna özenen
karga durumuna
düşmüştür.
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Bu
durumdan kadınlar da razı, onlar da
kendilerine bu tür hakların
verilmesini istiyorlar, denirse; insan, haklarına
kavuşmakla mı,
yoksa haklarını elden çıkarmakla
mı daha huzurlu olur? diye
sorarız. Cevabın ne olacağı
elbette bellidir; öyleyse bu tür
hakların en ileri düzeyde verildiği
Iskandınav ülkelerindeki
ahlâkî çöküntü niçin? Niçin dünya üzerinde kadınlar
arasındaki
en ileri düzeyde intihar olayları oralarda görülüyor?
Kırkını
geçmiş kadınların %12’si intihar ediyor?
Kırk yaşına
gelince bunlara hayatı çekilmez kılan nedir?
Elde ettikleri hakları
mı? Buna kargalar bile güler. Niçin batı, ekonomik
sahada bunca
ilerlemişken, her aradıkları maddî gereci otomatik olarak
elleri
altında bulurlarken, Doğu Islâm Dünyası, Islâm’dan
da
teknolojiden de uzak olmasına rağmen; her yıl yüzlerce
batılı
kadın bu ülkelerin insanlarıyla evleniyor? Sözkonusu edilen
haklarına
kavuşmak için mi? Demek ki, samanda protein ya da A vitamini yok
diye ata
et vermek, ya da ite saman vermek eşitlik olabilir ama, adalet ve
akıllılık
asla!
Bu
çelişkileri ciltler dolusu olacak kadar çogaltmak
mümkündür. Ama
burada anlatmak istediklerimiz bunlar olmadığından,
bu konuyu son
olarak çarpıcı bir örnekle bitirecegiz. Bu örnek bize,
tabiîliğe
karşı çıkmanın insanı hangi noktaya
götüreceğini,
mutlak eşitliği savunanların ne gülünç durumlara
düştüklerini
göstermeye yetecektir. Bu örnek; Amerika’da kadın
haklarını
savunan derneklerden SCUM (Society For Cutting Up Men)’in,
eşitliği
bozduğu için erkeklerin "şey" lerinin kesilmesini
öneren
tutumudur. (Attılâ Ilhan age 196 ) Bu tür bir eşitlik
savunulunca,
bunu daha ileriye götürmek kaçınılmazdır, hattâ
gereklidir.
Erkeğin "şey"i kesilince onlar da kadınların
meselâ
memelerinin kesilmesini isteyecekler ve insanlık tek cinse doğru
yol
alacaktır. Ama şimdilik buna AIDS müsaade etmiyecek gibi
görülüyor.
Demek ki, fıtrat onu bozmaya kalkışanlara dersini
veriyor.
style="mso-layout-grid-align:none;text-autospace:none">Demek
ki, kadınların hukukunu korumak,
onlara her istediklerini yapma hürriyeti
vermek demek değildir. Bu, elbette erkekler için
de aynıdır. Hürriyetler
eğer başka hakları engelliyorsa, ikisi
arasında bir tercih
yapmak gerekir. Bir hukukçumuzun dediği gibi: "Mao
Çin’de fuhşu
önlemeye kalkışmıs, iktisadî yapının
bozukluğundan
dolayı biçarelikten fuhşa sürüklenen
kızcağızlara iş
vermiş,
"alışmış kudurmuştan beterdir"
diye direnen
bataklık ve kaldırım güllerini ise, seralarda
toplayarak islah etmeye
çalışmıştır. Işte aydınlarımıza
bir
"pratik çalışma" sorusu: Bu tutum kadını hor
görmenin
mi, yoksa insanlık değeri bakımından erkeğe
eş
saymanın mı belirtisi idi? Ikinci soru: Bu tutum anti demokratik
ve
ilkel bir tutum mudur, yoksa "çagdaşlık"
adına
onaylanması gereken bir davranış mıdır?
Üçüncü soru:
Iyi bir davranıştır derseniz, niçin aynı şeyi bir
müslüman
söylerse gericilik oluyor da Mao söylerse hikmet oluyor?"
(Hûşeyin
Hatemî "Davacının Yargısı"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.