- 1602 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Türk Dili
Türk Dili
Dilimiz dünyada ilk konuşulan en eski dillerden biridir. Türkçe olarak yazılmış en eski eser de ‘’Tengri teg tengride bolmuştum kağan…’’ sözleriyle başlayan ve Orhun Anıtları olarak bildiğimiz Orhun Kitabeleridir.
Dünyada ilk matbaayı Uygur Türklerinin yaptığı konusunda çok güçlü deliller var. Uygurlar ağaç oyma tekniğiyle baskı kalıpları düzenlemiş ve bu kalıplarla kitap yapmışlardır.
Türklerin Orta Asya’da yaşadığı dönemlerden başlayarak dünya dilleri arasına karışmış ve hala bütün dünya dillerinde kullanılan bir tek sözcük vardır. Bu sözcük ‘’yoğurt’’tur.
Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divanü Lügati’t Türk bilinen en eski dilbilgisi sözlüğümüzdür. Kaşgarlı Mahmud bu kitabında Türkçe sözcükleri ve karşılarına Arapça karşılıklarını yazmıştır.
Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletleri dönemlerinden hareketle dilimizde hızlı bir bozulma ve yozlaşma başladı. Milletimiz dilimizden uzaklaştılar. Başka dilleri kullandılar ve kullandıkları bu dillerin arasına çaya şeker katarcasına Türkçe sözcükler karıştırdılar. Bunun farkına ilk varan kişi Karamanoğlu Mehmet Beydir. Dilimizden uzaklaştığımızı gören Karamanoğlu Mehmet Bey (13 Mayıs 1277) kendi beyliğine şöyle bir emir yayınlamıştır.
‘’Bu günden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka bir dil kullanılmayacaktır.’’
Zamanımıza en yakın Türkçe dil bilgini ise Kilisli Rıfat Bilge’dir. Geçmişe baktığımızda dilimize hak ettiği önemi verenlerin başında bunları görmekteyiz. Tabi ki, Yunus veya Karacoğlan gibi öz Türkçe yazanları dil bilginleri arasında saymıyoruz ama dilimize yaptıkları hizmetler de en azından dil bilginleri kadar önemli ve değerlidir.
Dilimizde en hızlı bozulma Büyük Selçuklu İmparatorlu döneminde başlayıp Cumhuriyetin başına kadar sürmüştür. Bozulma ve dilimizden uzaklaşma Osmanlı İmparatorluğu döneminde rekor seviyeye ulaştı. Osmanlı’nın Divan Edebiyatı muhteşem eserlerle dolu. Ancak bu edebiyat türünde Türkçenin kullanımı yüzde yirmi beşlere kadar düşmüştür. Bu dönemde Osmanlıca adı altında yeni bir dil ortaya çıktı. Bu dil Arapça-Farsça ve Türkçenin karışımından oluşan yapay bir dildir. Divan Edebiyatı da Osmanlı saraylarına özgü ve zamanının sosyete edebiyatıdır. Bu nedenle günümüzde Divan Edebiyatını halkın okuması ve anlaması mümkün değil.
Bize bu dönemlerden kalan geçerli kültür mirası Yunus Emre, Karacoğlan ve Nasreddin Hoca gibi sayılı gönül dostlarımızdır.
Çağın dâhisi Atatürk Cumhuriyeti kurduktan sonra dilimizdeki bozulmayı fark etmiş, Türk Dil Kurumu’nu kurarak Türkçenin aslına dönmesini sağlamaya çalışmıştır. Cumhuriyet döneminde Osmanlıcadan kalma yabancı sözcükler ayıklanmaya başlandı. Buna rağmen günümüz Türkçesinde Arapça ve Farsçadan alınarak Türkçede Ses Uyumu kurallarına uydurulmuş ve halen kullanılmakta olan çok sayıda sözcük vardır. Ancak biz bu kadarına da şimdilik razıyız. Çünkü Cumhuriyet döneminde yabancı sözcüklerden ayıklanan dilimizdeki boşluklar şimdi de İngilizce sözcüklerle doldurulmaya çalışılmakta.
Çarşı pazara kadar düşen bu dil işgalini halkımız neredeyse benimsemiş durumda. İşyeri tabelalarından tutun da her ortamda İngilizce sözcükler kullanmak marifet ve çağdaşlık gibi algılanmakta.
Çağdaşlık bu değildir.
Atatürk bize Batı’yı işaret etmekle batıdaki bilim ve teknolojiyi kastetmiştir.
Dil bir milletin bizzat kendisidir. Milli kültürün temelidir. Halkın ebedi iletişim organıdır. Diline gereken önemi vermemek ve onu horlamak kendini ve kendi milletini aşağılamaktır.
Bir milleti yok etmek istediğiniz zaman yalnızca dilini bozmanız yeterli. Dilimizi ebedi kılmak için Yunus ve Karacaoğlan’ın yolundan gitmek zorundayız. Yani öncelikle şair, edip ve yazarlarımızın öz Türkçenin kullanılmasına tavizsiz özen göstermeleri şarttır.
Mehmet Nacar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.