Postacılar... *''Don't dıstrub'' yabancılığı sokaklara kadar gelmemişti*
Çocukluğumun şarkısıydı;
’’Bak postacı geliyor selam veriyor. Herkes ona bakıyor. Merak ediyor. Çok teşekkür ederim postacı sana. Pek sevinçli haberler getirdin bana...’’
Sokağı bu şarkıyla şenlendirirdik...
Her şeyin yerli yerinde olduğu zamanlardı...
Günler kendi mecrasından olanca sakinliğiyle akıp giderdi...
Eş, dost, komşu, akraba, tanıdık, tanımadık herkes, ağaçtan düşen yaprağın narinliği kadar inceydi...
Öğle vakti türkü söyleyerek kapı kapı dolaşıp, bandıra bandıra huzur dağıtan postacılarımız vardı...
Hızla paketlenerek yaşamın ağır elbisesinin üstüne yük katan kredi kartları postacıların ayak seslerine ilişmemişti daha...
Evlerin kapıları ardına kadar açık olurdu...
Ünlem işareti kapılarla tanışmamıştı...
’’Don’t dıstrub’’ yabancılığı sokaklara kadar gelmemişti...
En güzel masallar, hikayeler postacıların dillerindeydi...
Leyla ile Mecnun’u, Romeo ile Juliet’i onlardan öğrenirdik...
Sokağın en yaşlı ağacının altında komşuluk konferanslarına konuşmacı olurlardı...
Demlenen çaylar içilir, çayların tortuları muhabbete karışırdı...
Çocuklara erik, incir, ceviz toplarlardı...
Merhamete faiz binmemişti henüz...
O zamanlar sadece insanlıkta ’’hız’’ vardı...
Bedelsizdi hızlı yaşamak...
8 kanallı kumandasız tv’lerimizin çekmesi için anten girişine çay kaşığı sıkıştırırdık...
Görüntüler karıncalıydı ama vicdanlar Anadolu’nun yüce dağları gibi heybetliydi...
Bir odaya toplanırdı aileler...
Çoğullaşmış can olurlardı...
Sormuştum birgün Postacıya;
Umutlarımı nasıl gerçekleştirebilirim ?
’’Sivri taşlar ve dikenlikler üstünden geçmelisin,’’ dedi... O an da sanki terim kabardı!
Şimdi bakıyorum da, kuş tüyü yataklarda uyuyarak umutlarını gerçekleştirebiliyor insanoğlu!
Çocuklarına haramlı mutlu günleri vaat edebiliyorlar...
Postacı öğretmişti bu türküyü;
’’Ilgaz, Anadolu’nun sen yüce bir dağısın’’ türküsüyle yüreğimize dalgalar vururdu...
Artık postacılar sevinçli haber getiremiyorlar, masallar, hikayeler anlatamıyorlar..
Kredi kartlarının insanın nefesini yağlı urgana asan faizleri postacıları da utandırır oldu...
İnsanlık bitkisel hayatta...
Yaşam ünitesine bağlı...
Hayatımız artık kapital düzenin elinde!
Koray Demirkılıç
YORUMLAR
Eskiden telesafir olurduk televizyonu olan evlere.
Şimsdi KARTSAFİR'iz dev sermayeli marketlere.
10 puan vardı onu verim. ama yüzlük bir yazıydı.
Bence gene günün yazısı.
Bir hafta boyunca günün yazısı olan yazıların aldığı puanı görmek ve mukayese etmek isterdim.
Sana başarılar. Kutlarım genç ve değerli kalem.