Gülten KAHRAMAN: 'Ben galiba okumaya yazmaya sevdalı doğmuşum.' Söyleyişi...
ÇOK FONKSİYONLU bir kadın, güzel bir anne, harbi bir şair O...
Kendisiyle yaptığım ve şahanesi bol olan söyleyişimizi burada yayımlamaktan onur duyuyorum...
İYİ OKUMALAR...
..................................................
meselci: Gülten Kahraman, kimdir, bize tanıtır mısınız?
Gülten Kahraman:
Öncelikle merhaba sevgili meselci. Mesleğim gereği yıllardır hep “soru soran” konumundaki kişi olduğum için yanıtlayan durumunda kalmak gülümsetti gayriihtiyarî. Ayrıca aklıma şu geldi. Okuyucularımdan en sık duyduğum soru da budur.
“Hocam şiirlerinizi yazılarınızı birçok yerde bulabilmekle birlikte biyografinizle ilgili bir bilgi ya da kaynak yok hiçbir yerde.”
Haklılar da. Zira birçok yerde tek cümle ile özetlemişimdir kendimi.
“Akıllılar gezegeninde bir deli” Diye.
Sanırım ilk detaylı yanıtımı sana vereceğim.
Gülten Kahraman doğma büyüme Diyarbakırlı olup 1981’den beri de şartlar gereği Ankara da yaşayan muhtelif görevlerden (Öğretmenlik, Reklamcılık, Yöneticilik). Sonra şuan gazetecilik mesleğini ircaa eden kaleme ve sözcüklere sevdalı bir yürek eşkıyasıdır.
Mardin Kız Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümü ve Turizm Otelcilik ön lisans okudum. En büyük servetim ise hayatımın en büyük anlamı olan 1’i erkek 6 çocuğumdur.
meselci:
"Alevi bir Zenci’yim, Ateist bir Mohikan’ım, Dersimli bir Laz, Lazistanlı bir Kürt’üm, Berlinli bir Pigme, Kongolu bir Germen’im "
Profilinizde, sayfanızda kendi hakkınızda bu değişik ve manidar tümceyi kullanmışsınız. Sevgili Gülten, bunun parantezini açabilir misiniz?
Gülten Kahraman:
Özetle şekilsiz, katıksız, etiketsiz “insan odaklı” evrensel düşünce ve halkların kardeşliği diyelim.
İnsanlığa mal bana da rehber olmuş, Yunus Emre’nin “Yaradılmışı severim, yaradandan ötürü” ve Mevlana Celaleddin Rumi’nin “Kim olursan ol gel” sözlerinden farklı değil aslında.
Günümüzde insanlığın yaşadığı tüm savaşların/sorunların yegane sebebi ise bunun tersini düşünenlerin uygulamalarıdır bana göre. Irkçılık/mezhepçilik Dünyanın başındaki en büyük tehlike ve beladır.
meselci: Edebiyatla tanışma(dahası şiirle) ne zamanlarınıza tekabül ediyor? Anadilinizden(Zazaca) ayrı bir dilde, Türkçe’de yazmak önceleri sıkıntılar yaratmadı mı size?
Gülten Kahraman:
4 yaşında okumaya sevdalandım desem biraz gayri ciddi mi olur? Ama gerçek bu. Hızlı yaşamak derler ya? Ben cidden hızlı ve sanırım biraz ters yaşadım. 5 yaşında ilkokul 2’den başladım eğitim hayatıma. Ortaokullu olduğumda 9 yaşındaydım. (Diyarbakır’ın Hani ilçesinde –aynı zamanda doğum yerim olan- ).
Bilindik çocuk öyküleri dışında edebi değeri olan kitaplarla tanışmam o zamanlara dayanır. Kız çocuklarının okutulmadığı bir süreçti. Benim şansım rahmetli babamın memur olmasıydı biraz da diyebilirim. İlçenin Halk Kütüphanesine gizlice üye olmuş ve kolay bitmesin diye en kalın kitapları seçmiştim. İlk okuduğum 3 kitabı unutmam mümkün değil bu yüzden.
Suç ve Ceza / Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Ana / Maksim Gorki
Nana / Emile Zola
Erken olgunlaşmamda bu sürecin ve bu kitapların rolü çok büyüktür. Sonrasında da zaten frene basamadım bir türlü. Rahmetli babamın şakayla karışık; “Bu kızın solcu olmasının ilk tohumların ekildiği süreç ve kitaplar” diye ifade ettiği o dönemlerde okulun düzenlediği bir “şiir yazma” yarışmasıyla birlikte de şiirle tanıştım. Babam Orman Muhafaza Memuruydu. İlk yazdığım şiirin adı da “ORMAN” dı.
Birincilik almam beni tetiklemiş olmalı ki ardı arkası gelmedi sonra. İkinci ödülümü de “şiir okuma Yarışması”ndan almıştım. Sanırım o da şimdilerde radyolarda yaptığım “şiir programlarının” tohumlarının atıldığı süreçti.
Öğretmen okulunda edebiyat bölümünü seçmem de tesadüf değildi bu yüzden.
İşin aslı bu ne hobi ne de alışkanlık diye nitelendirilebilir bir olgu. Ben galiba okumaya yazmaya sevdalı doğmuşum.
Anadilim olan Zazaca’ya gelince. Dil eksikliğim kapanmayan (inşallah yakında kapanacak olan) bir yaradır sevgili dostum. İradem dışında dilimin mahrumu olarak büyümek zorunda kaldım. (birçok ailemizin yaptığı hata gibi) O yüzden dil sorunu yaşamadım yazdıklarımda. Ancak büyük bir mutlulukla söyleyebilirim ki dil kursuna başladım ve inanıyorum ki zaten alt yapısı mevcut olan Zazaca ve Kürtçeyi çok yakında kusursuz öğrenecek ve bundan sonra eserlerimi üç dilde de yazabileceğim.
meselci: Şiirin geleceğinden ümitli misiniz? Şiir yeterince, değer görüyor mu? Yazın dünyasının içinde büyüyen birisi olarak, şunu sormak istiyorum okumak ve yazmak ne derecelerde hayat buluyor Türkiye’de?
Gülten Kahraman:
Evet beklediğim uzmanlık soru da geldi. Eminim bu soruya vereceğim yanıt çokların yanıtı gibi olacak.
Şiirin geleceğinden ümitli olmak?
Sevgili meselci, bana göre bu sual her dönemde geçerliliğini koruyacaktır. Zira geçmişe baktığımızda edebiyatın geneli kapsamında her zaman yeni akımlar oluşmuş ve bu yenilikler kimilerini ürkütmüş sert eleştiriler almıştır. Kimileri de o dönemin” çağdaş” kalemleri, yenilikçileri olarak az da olsa değer görmüş ilgi çekmiştir. Bu günümüzde de söz konusudur.Bana göre Türk Şiiri en zengin çağını yaşamaktadır.
Ancak teknoloji çağı dediğimiz bu süreçte internet ortamının nimetleri mi desek, fazladan bir handikap vardır ki bu da bir furya oluşturmuştur. Gerçi her halükarda “iyi olan” kazanır, ancak sizin de bildiğiniz bir “şiir/şair enflasyonu” yaşanmaktadır. İyilerin kötülerden ayıklanabilmesi de bu bağlamda biraz daha zorlaşmaktadır. Yani teknoloji bazen avantaj bazen ise dezavantaj olmaktadır.
Usta diye nitelendirdiğimiz birçok değerimizin, bizden şanslı olması o dönemde bu enflasyonun yaşanmamasıdır bana göre. Bir de aşina bir deyimimiz vardır ki o da; “Türkiye’de her 3 kişiden 2 si şairdir.” sözüdür.
Evet, ırksal özelliğimizden mi, iklimimizin etkisinden mi bilinmez fazlaca duyarlı ve duygusal bir topluma sahibiz. Bu yüzden duygu ve düşüncelerimizi şiirle, maniyle, türkülerle dile getiriyoruz. Dolayısıyla da hepimizde biraz şairlik var diyebiliriz. Toparlarsak, ne şimdi ne ilerleyen zamanlarda şiir kaybetmeyecek hep kazanacaktır bana göre.
Unutmadan sık ifade ettiğim bir fikrimi de burada dile getirmek istiyorum.
Zaman zaman karşıma günümüz şairlerinden öyle şiirler çıkıyor ki karşıma “dilim tutuluyor” desem yeridir. Kaldı ki “ustalarımızın” şiirlerini bırakın aratmamak belki de onlardan bile çok çok iyi eserlerdir bunlar. Ama üzülerek görüyorum ki hak ettiği yerde değiller. Yani sorunun yanıtı olarak ifade edersem hayır şiir yeterince değer görmüyor ülkemizde.
Bir başka önemli etken de yayınevlerinin şaire ve şiire kısır bakış açısıdır. Çoğumuz ancak kendi imkânlarımızla çıkarabildiğimiz kitaplarımızla yine dar bir çevreye yani birbirimize hitap edebilmekteyiz. Kitapevlerinde okuyucuya sunamamaktayız eserlerimizi. Toplum olarak istatistiki okuma oranımızın da bunda ki payı yadsınamayacak kadardır. Büyük metropollerimizde bu sorunların aşılabilmesi amacıyla kurulmuş birçok dernek ve oluşumlar olmakla birlikte çözüm anlamında etkili olduklarını düşünmüyorum. Devletimizin/Ülkemizin sanata ve sanatçıya “öldükten sonra” değer verdiği gerçeğinin de altını çizerek en azından yerel yönetimlerin bu anlamda bir takım desteksel uygulamalarla katkıda bulunabileceklerine inanıyorum.
meselci: Ve şiirlerinize gelelim, şiirleriniz genelde ya kısa, ya uzun olarak karşımıza çıkıyor? Şiirde imza olarak Mezopotamya’nın Asi-l Kızı rumuzu kullanıyorsunuz, öteki Gülten’i bize anlatır mısınız birkaç cümleyle?
Gülten Kahraman:
Doğru tespit. Evet ya çok kısa ya da destan denilebilecek uzunlukta yazıyorum şiirlerimi. Bunun için özel bir çabam yok ve planlı değil. O anki ruh halimi dinliyorum sadece. Malumunuz şair çağına toplumuna yaşadığı dünyaya duyarlı insan demektir. Örneğin kitlesel bir sorun yaşanıyor ve siz buna tepkisiz kalamıyor duygu ve düşüncelerinizi yazdıklarınızla ifadeye kalkıyorsunuz. Bazen öyle bir etkiye tepki yaşıyorsunuz ki sayfalarca yazsam anlatamayacağım gibi hissediyor bazen de kıssadan hisse tarzında iki manidar sözle ifade ediyorsunuz. Yani şiirlerin kısa ya da uzun olmasını belirleyicisi siz değil etkilenen yüreğinizdir. Benim de öyle oluyor galiba...
İlk şiir kitabım olan “…ve serçe ağladı” çıktığı zaman afişlerde kullanılmak üzere yakın arkadaşlarımla ortak bulduğumuz rumuz “Mezopotamya’nın Asi Kızı” idi Daha sonra kitabımı ilk imzaladığım kişilerden olan değerli büyüğüm şair Rahim Taş bana;
“Şiirlerini okudukça senin salt asi değil asil olduğuna da kanaat getirdim. İzninle asili de ben ilave etmek istiyorum dedi ve yıllardır kullandığım rumuz da böylece Mezoptamya’nın Asi-l Kızı olarak son halini almış oldu.
Aslında sizin “öteki Gülten” dediğinizin da rumuzdakinden çok farkı yok.
Mezopotamya çocuğuyum ve doğup büyüdüğüm toprakların, tarihi ve ikliminin genlerimde yarattığı etkisiyle de asi bir mizaca sahibim. Bu asiliğin en bariz etkisi yaşadığım ya da gördüğüm yanlış ve haksızlıklara “sonucunda kaybedeceklerim” kaygısı taşımadan, korkusuzca tepki vermemdir. Mecazen örneklersek, “Kral Çıplak” diyebilenlerdenim.
Kendimi güzel sanatların dışında düşünemedim hiçbir zaman, Şiir dışında amatörce resim çalışmalarım da var. Geçmişte tiyatroculuk ve ensturman kullanma gibi uğraşlarımda olmuştu. (ne yazık ki şimdilerde zaman fukarası olarak uzak kaldım.)
meselci: Diyarbakır’da değil de, neden Ankara’da yaşamak, ikisi arasında ne gibi kültürel farklılıklar var?
Gülten Kahraman:
Bu benim tercihim değildi ne yazık ki. Zamanın ailevi şartları gereği oldu diyebilirim. Ama asla kopmadım memleketimden. Sık sık gider bir süre yaşarım oralarda. Kültürel farklılıklar var elbette. Ama kendim ve ailem adına gururla ifade edebilirim ki bu farklılık kültürel anlamda katiyen bir asimilasyon yaratmadı bizde. Hala öz değerlerimize, geleneklerimize sıkı sıkı bağlı yaşamaktayız. Burada önemli bir nüansın altını çizmeden geçemeyeceğim. Artık sadece köylerimizde hüküm süren ve uygulamasıyla özellikle kızlarımızın kadınlarımızın hayatlarında derin ve onarılması zor yaralar açan feodal düşünceleri ve aşiret/ağalık hükümdarlığının yanlışlarını da onaylamıyorum. Olması gereken evrimi yaşadık/yaşıyorum.
meselci: Hayatınızı planlayarak yaşayanlardan mısınız, yoksa ilham perilerine mi havale edersiniz atacak adımlarınızı? Ruhunuzu besleyen ana kaynaklar ne-ler?
Gülten Kahraman:
Sadece iş hayatında sistemsel hareket ederim, ki bence başarının yolu da bundan geçer. Bunun dışında ise hayatı doğasında ve doğallığında plansız programsız yaşamayı seçenlerdenim. Çok hızlı düşünür ani kararlar alırım. Hiç pişmanlık duymadım bundan. Bu yüzden memurluğu seçmedim ya zaten? Bana göre iki günü aynı geçen kişi mutsuzdur. Biraz da işim gereği çok renkli ve hareketli bir yaşamım var. Ruhumu besleyen tek ve değişmez bir umman var ki o da SEVGİDİR!
meselci: Hep okumak istediğiniz bir yazar(bu şair de olabilir) ismini alsam ve neden desem?
Gülten Kahraman:
Bir kitap kurduna sorulabilecek en son soru olsa gerek bu. Okumak istediğim her yazarı/şairi okudum diyebilirim. Ama bende özel bir yeri olanı sorarsanız düşünmeden Ahmed Arif derim. Ardından gelecek isim de Yusuf Hayaloğlu’dur. Rahmetlinin bir gazetecinin “Sanat sanat için mi, halk için mi?” sualine verdiği “Elbette halk için. Ben halk şairiyim, şiirlerimde halkım vardır.” yanıtı beni çok etkilemiş olup aynı düşüncedeyim.
meselci: Aşağıdaki kavramlar(soru işaretli olanlar) sizde ne anlamlara karşılık gelmekte-ler?
Gülten Kahraman:
Serçe kuşlarının ötüşleri?
--- Umut/Yaşam.
Yeni bir insanla tanışma(dost olma)?
--- Zenginlik.
En büyük hayaliniz?
--- İz bırakan bir yazar olmak (Elimde yıllardır sürünen “Büyük Roman” ı bitirebilirsem tabi)
Koklamaktan bıkmadığınız çiçek?
--- Gül.
Yüreğinizi tatmin eden bir doğa olayı(veya bir insan davranışı)?
--- İhtiyacı olana karşılık beklemeden yardım etmek.
Bu aralar takılmak, gitmek istediğiniz ülke ve neden acaba?
--- Amerika. Kızılderili kabilelerini görmek hep en çok istediğim şeylerden olmuştur. Zira reaankarnasyona inanıyor ve önceki yaşamımda bir Kızılderili olduğumu düşünüyorum.
En nefret ettiğiniz renk?
--- Nefret demeyelim de, yeşil rengi hiç sevmiyorum. Yeşili sadece doğada ve gözde severim. Yaşamımda yapay yeşili bulmanız imkânsızdır.
En büyük merakınız?
--- Her sabah yeni bir merakla/araştırma içgüdüsüyle uyanan birine sorulur mu bu?
edebiyatdefteri.com’da mordağlarınkaçağı olarak üyeliği bulunan adlı dost?
--- Kadim dostum!
Sevginin, özverinin ve güzelliğin sözlük anlamı. Onu çok seviyor, selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
meselci: Can dostum, Gülten Dostum bu asi-l yanıtlar için NE DESEM AZ...
Gülten Kahraman:
Eyvallah gözüm. Baş tacısın. İçten dostluğum ve teşekkürlerimle selamlıyorum seni.
04.12.2009
.......................................BİTTİ..........................
YORUMLAR
iki güzel dostun, iki güzel yüreğin
sıcak sohbeti, bu ayazda iyi geldi,üşümüşlüğündeyken yürek ! şiirin usta yüreği sevgili gülten hocama....
ve de şiirin genç yüreği meselci dostuma ,sergiledikleri
güzel dostluklarına,benim için sundukları sıcaklıklarına
en dost duygumla...binlerce teşşekkür
sizi seviyorum.
Gülten Kahraman'ı şiirlerinden tanımanın güzelliğini yaşadım.
Asi yanını sözcüklerde görünce yazdığım mesajda ki yanıtı hem asilce hem asiceydi yine.!
Gülten hanıma yakışan ve onu var eden bu yanının,aslında çokça güzellik yarattığını gördüm.
Onu ve seni kutluyorum,Meselci...
İkinize de en derin sevgiler gönderiyorum..
.....................
eyvallah sayın hanay dost-umuz.
Gülten Kahraman'ı şiirlerinden tanımanın güzelliğini yaşadım.
Asi yanını sözcüklerde görünce yazdığım mesajda ki yanıtı hem asilce hem asiceydi yine.!
Gülten hanıma yakışan ve onu var eden bu yanının,aslında çokça güzellik yarattığını gördüm.
Onu ve seni kutluyorum,Meselci...
İkinize de en derin sevgiler gönderiyorum..
Şimdiye değin yapılan söyleşi çalışmalarınıza bakınca kalem tutan ve bunun için emek sarf eden herkes kendine deli diyor ya da asi. Bana teklifi sunduğunuzda aklıma ilk o kelime geldi bu deli ne anlatabilir ki dedim kendi kendime. Ve böyle değerleri görünce sanırım çok uzağa ertelemek durumunda kalacağım. Ama bu çalışmaları büyük bir zevkle takip ediyor ve de edeceğim. Yine de kendinizi geliştirmeye bakın sevgili meselci çok daha farklı çalışmalar sunabilirsiniz ve ciddi anlamda da başarılı olabilirsiniz neden olmasın. Ama emek, ama geyret zira böyle olmadıkça kendimizi kandırmaktan öteye gidemiyoruz.
Başarılar diliyorum iki yüreğe de.
......................
sevgili havin öncelikle ilgin için tşkler.
söyleyişileri, dostları edebiyatdefteri üyelerine daha yakından tanıtmak amacı güdüyorum.
ve bu işi severek yapıyorum.
zamanla, her şey olgunlaşır...
daha pişme aşamasındayım.
nice güzelliklerde buluşmak dileğiyle tşkler.
saygımla.
Okuduğum yazı mükemmeldi. Mutluyum şimdi diyebildiklerimden, zamanı boşa harcamadım , savurmadım dediklerimden. Sorular mükemmel ve de cevaplar da aynı şekilde. Hani saçların hangi renk, boyun uzun mu , hangi ojeyi kullanıyorsun gibi bazı yerlerde rastladıklarımı düşününce bunlara çok daha özel bir ad verilmesi gerektiğine inanıyorum.
Sanırım çok fazla okumadığım bir kalem ile söyleşi bu ama şimdi çok okuyan bir kalemden nasıl uzak kaldım diyorum ve nasıl göremedim diye kızıyorum kendime. Eserleri için peşin hüküm veremem şimdiden henüz bakmadan ama okuduğunu çok bariz belli okuyabildim burada. Ki eserlerinden bir şey alamasam da buradan boş dönmüyorum.
Sonra mezapotamya ve zazaca ...
Kalemden toprağın zenginliğini okumak da ayrı keyifti. Her daim donanım için uğraşılır oralarda ve ben tamamım , bittim yeter artık denmez asla ta ölüme varana.
" çiko ğeriv (garip bir şey )".
Şimdiye değin yapılan söyleşi çalışmalarınıza bakınca kalem tutan ve bunun için emek sarf eden herkes kendine deli diyor ya da asi. Bana teklifi sunduğunuzda aklıma ilk o kelime geldi bu deli ne anlatabilir ki dedim kendi kendime. Ve böyle değerleri görünce sanırım çok uzağa ertelemek durumunda kalacağım. Ama bu çalışmaları büyük bir zevkle takip ediyor ve de edeceğim. Yine de kendinizi geliştirmeye bakın sevgili meselci çok daha farklı çalışmalar sunabilirsiniz ve ciddi anlamda da başarılı olabilirsiniz neden olmasın. Ama emek, ama geyret zira böyle olmadıkça kendimizi kandırmaktan öteye gidemiyoruz.
Başarılar diliyorum iki yüreğe de.