PASTORAL SENFONİ.../ öykü
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sonbahar veda ediyor. Merhaba sevgili kış!
Evimin yüz metre ilersindeki büyük ağaçlıklı parkta sabah yürüyüşündeyim. Pazar günü olmasına rağmen etrafta kimsecikler yok.
Yeşilin her tonu hala mevcut ağaçlarda. Ancak yerlerde sarı ve turuncunun kahverengide biten eskimişliği, geceden yağan yağmurun billur ışıltısıyla ahenk içinde.
Yumuşacık çim zeminde bata çıka yürüyorum. Egzersiz maksatlı çıkmıştım evden, ama fikrimi değiştirdim. Aheste adımlarla her görüntünün tadını çıkarmak istiyorum.
İstemesem de dünkü konuşma hala kulaklarımda. Selim’in ağlamaklı sesi…Israrı, kelimelerde değil, ses tonunda. Neden? Nedeni yok ki! Nasıl yok, deme! Bal gibi yok işte. Neden olarak sandığın nedenler, neden değil. Sadece vesile... Belki tek neden şu: zamanı geldi.
Ayrıca her ayrılığa bir neden yapıştırmak işleri kolaylaştıracak mı? Düzeltmek mi, neyi? Hala anlamıyor musun? Düzelmesi gereken bir şey yok... Kabullenmemiz gereken gerçekler var sadece…Ah, keşke şu doğadan biraz ders alabilsek!
Yaşam, beraberlikler ve ayrılıklar dizisi değil midir!
Bak şu solmuş yapraklara…Onlar da ayrıldılar dallarından. Bu çürümüşlükleri bütün kış demlenip toprağa karışacak, baharda öz suya dönüşerek sevgili ağacının damarlarında tomurcuklanıp yeşerecek, yeniden hayat bulacak. Zamanı geldiğinde de sararıp düşecek…
Yoksa zamanı belirleyen şey bu dönüşümler mi? Bir döngüyle sarmalayan bizi... Her bitiş bir başlangıca hazırlar kendini… Dünya nafile dönüp durmuyor herhalde!
Hafif bir çise başladı. İyi ki beremi takmışım. İyi ki çıkmışım bu yürüyüşe. Ağaçların veda seremonisiyle baş başayım. Hüzünlü bir ayrılık senfonisi çağıldıyor beynimin içinde. Her renkten, her tınıya ulaşan …Bu müziğin bestecisi benim. Bir orkestra şefiyim şu an, kollarımı kaldırıp yönetiyorum beynimdeki notaları. Beethoven nemli çimlere yatıp doğanın seslerini dinlerken hastalanıp sağır olmuştu. Ancak, beyninin içindeki notalar çalmaya devam eti. Sağır müzisyen bu haliyle üretmekten vazgeçmedi.
Her şey beynimizin içinde olmalı. Ben neyim? Ben bir beyinim!
Müzik, çise, sarının ve yeşilin her tonu, beni büyülü bir dünyaya çekmişti iyice. Dertler mi? Bırak gitsin! Ne önemi var ki onların! Yaşam ne olursa olsun, her tatta sürüp gidecek sonsuza kadar.
Az ilerde, rüzgarın kümelediği yaprak yığınında bir hareketlenme görüyorum. Bir kedi ya da köpek olmalı. Ama değil. Yaklaşınca bu canlının bir kaplumbağa olduğunu görüyorum.
Fakat o ne! Zavallıcık ters dönük. Bacakları ve kolları çaresiz bir gayret içinde, çırpınıp duruyor. Asla dönemez, kendi başına başaramaz. Çocukluğumun şen kahkahaları arasında ağabeyimin bu sözlerini anımsıyorum. Eğilip, düzleştiriyorum talihsiz hayvancığı. Her canlının anatomisini su gibi bilen ağabeyim, beni bu konuda iyi yetiştirmişti. Okuldan çok ondan öğrendim doğayı ben . Şimdi uzakta, çok uzakta. Kulakları çınlıyordur mutlaka.
Kim yapmış olabilir ki bu canavarlığı? Bir kaplumbağayı kim ölüme terk edebilir? Yaramaz bir yumurcak olmalı bu kişi. Bir yetişkin bilir, tepetakla yaşamanın ne kadar zor olduğunu. Evet, kesinlikle bir çocuktur bunu yapan. Bir erkek çocuk. Neden erkek çocuk, diye kısa bir irdelemeden geçiyor beynim. Sonra, boş ver diyorum, kendime.
Etrafa bakınıyorum, hala buralardadır kaplumbağa korsanı diye. Belki beni bir ağacın arkasından gözetliyordur. Kimsecikleri göremiyorum. Biraz ilerdeki ana yoldan gelen araba seslerinden başka çıt yok.
Kaplumbağa kayboldu, acele gitti. Bir teşekkür bile etmeden…Kızmadım ona bu yüzden. Eminim kurtarıcısına iyi dilekler bırakmıştır giderken.
Gitmek! Herkesin gidecek bir yeri var. Kaplumbağanın da, çarçabuk gidişinden belliydi, gideceği harika bir yeri olduğu.
Selim, gidecek bir yerim yok, derken ciddi miydi? O, kırık kalbine şifa arıyor şimdi. Ya benim kalbim? Kalplerimiz…Sevgili Selim, beynimiz bulur bir yolunu, sen merak etme.
Çise, sık ve kuvvetli yağmaya başladı. Gökyüzü, kara bir bulutla kaplandı. Birazdan gerçek bir yağmur boşalabilir. Çok uzaklardan gelen gök gürültüleri, bir yerlerde tozu dumana kattığına işaret. Bir an önce eve gitmeliyim.
Kış, bütün ihtişamıyla geldi işte. Sonbahara hoşça kal dedim iyi ki. Zira, tekrar buluşmaya kadar tam üç mevsim var!
Eve giden patika yolda, yağmur yakalıyor beni. Seni hınzır , diyorum. Ama koşmuyorum. Aheste yürümeye devam... Beremi de çıkardım. Al, işte, Islat beni! Saçlarıma hükmet!
Kaplumbağa da evine varmış olmalı. Hay Allah, onun evi zaten sırtında değil mi!
YORUMLAR
sevgili müget,
Harika bir yazı olmuş yapılan eleştirilerde sanki illaki bir şeyler bulunmaya çalışılmış gibi. Bir kaplumbağa görmek neden gerçek olmasın ki. Sanırım bazı arkadaşlar hiç doğa ile başbaşa kalamıyorlar. Başabaşa kalabilseler kimbilir neler öğrenecekler..
Kutluyorum yazınızı bir solukta okudum.sevgi ve saygılarımla....
Vikipediaya göre söyle acikliyor Tai Chi Chuan"i;
Tai Ci Çüen veya Taijiquan ( pinyin Tàijíquán ya da "yüce nihayi yumruk") genellikle Tai Ci olarak bilinen içsel Çin savaş sanatıdır. Tai Ci'nin düşünsel kökleri kadim iki kitaba dayanır. I Ching ve Taoculuk hakkındaki yazılı en eski kaynak olan Tao Te Ching. Tam olarak nasıl başladığı bilinmese de dövüş sanatlarında usta eski bir Taocu keşiş Chang San Feng, kaynaklarda Tai Ci'nin yaratıcısı olarak en çok kredi verilen kişidir. Tai Ci'nin yaratıcısı olarak kabul edilen diğer bir kişi ise 9. nesil Chen ailesinden Chen Wang Ting'dir. Günümüze kadar farklı stilleri ulaşmış olan Tai Ci'de en eski stilin Chen stili olduğu bilinmektedir. Günümüzdeki diğer tüm stiller Chen ailesi tarafından öğretilen sisteme dayanır. 19. yüzyıla kadar Chen ailesi içinde korunan sanat 1820'de aile dışından ilk defa Yang Lu Chan tarafından öğrenilmiş ve halka tanıtılmıştır. Yang Lu Chan'in kendi birikimi ile yorumladığı sanat günümüzde en popüler stil olan Yang stili olarak bilinir. Yang ailesinden sanatı öğrenen farklı ustalar Wu/Hao, Wu ve Sun stillerini geliştirmişlerdir.
Tai Ci'nin yüzyıllar boyunca uygulanıyor olmasında şu üç amaç birincil olmuşlardır. Evrenle bütünleşme hedefindeki ruhsallık, içsel dövüş sanatı, etkin sağlık sistemi. Tai Ci tekniğinin uygulamasının, insanın içinde ki şiddet duygusuyla savaşmak, sabır ve yavaşlıkla beden üzerinde kontrol,insanın kendi gölgesiyle savaşıyor gibi yapması felsefik açıklamalarıda vardır,bu açıklamalar yadsınamaz.
Tai Ci günümüzde çoğunlukla sağlık ve uzun yaşam amacıyla kullanılan bir terapi olarak uygulanmakta ve tanıtımı yapılmaktadır. Tai Ci yumuşak stil savaş sanatı olarak kabul edilir. Tam bir gevşeme veya kaslarda olabildiğince yumuşak olunarak uygulanır ve bu kasların en yüksek gerginlikte kullanıldığı diğer sert savaş sanatlarından ayırır.
Farklı stillerde uygulanan Tai Ci'de form olarak bilinen rutin haraket serileri sanılanın aksine sanatı öğrenmenin sadece belli bir kısmını oluşturur. Diğer kısımlar ise silahlı formlar, elle itme çalışması, uygulamalar, nefes ve enerji çalışmaları, hızlı Tai Ci, mücadele setleri ve serbest dövüş çalışmalarıdır.
Günümüzdeki formlar için 3 ana kaynak söz konusudur. Usta-öğrenci ilişkisine dayalı `Geleneksel Tai Ci` formları, Çin Spor Komitesince 1960'lardan sonra derlenen `Modern Tai Ci` formları (24 form Yang ve 42 form kombine) ve ne geleneksel ne de modern sınıfa girmeyen 20. yüzyılda Tai Ci'yi Amerika kıtasına taşıyan ve batı insanına göre modifiye eden 37 hareketlik Cheng Man Ching formu. Tai Ci çevrelerinde en itibarlı kaynak sahip olduğu çeşitlilik ve zenginlik ile geleneksel Tai Ci'dir. Ancak öğrenilmesindeki zorluk ve müsabakalarda standart gerekliliği daha sportif karakteristiği olan modern Tai Ci'yi doğurmuştur.
Tai Ci görünürlüğündeki sadelik, akıcılık ve basitliğin aksine öğrenilmesi zor ve belli bir zaman alan, sadece yetkin bir eğitmenin gözetimi altında çalışılarak öğrenilebilen bir sanattır. Sanat hakkında yeterli bilincin ve kültürün olmadığı toplumlarda istismara açık bir konudur aynı zamanda. Bu bakımdan Tai Ci eğitmeninde aranması ve sorulması gereken ilk kriter soyağacı yani eğitmenin, stilin yaratıcısına değin varması gereken şeceresidir.
doga kendi icerisinde gercekten de cok uyumlu ve insanoglu dogayi anladigi kadari ile ancak onla uyum icerisinde yasayabilir ki bu sarttir bana göre yoksa insanlarin sonuna az kalmis demektir... dogayla uyumlu olmanin yöntemlerine bakmamiz lazim derim... mesela Tai Chi Chuan ile baslayabiliriz:))
edebi yönu oldugu kadar icerik olarak da anlamli bir yaziydi bana göre, seviyorum seni okumayi, tesekkurler bu guzel yaziicin...
bu arada yapilan elestirileri oldukca yersiz buluyorum, burda bir konu uzerinde duruluyor ve elestirenin de konuya saygili olmasi gerektigini dusunuyorum... ayrica bir elestirisi varsa mesaj bölumunu kullanabilir arkadas...
sevgilerim muget...
Çok kitap okuyan biri olduğunuz belli. Kelimelerin dizilişindeki ve cümlelerinizdeki ahenk bunu ele veriyor.
Kısa bir zaman dilimini, çok güzel bir şekilde ele almışsınız.
Doğa, çevre hakkındaki yaklaşımınız ve bakış tarzınız da takdire şayan...
Meramınızı rahat ve anlaşılır bir şekilde ifade edebiliyorsunuz.
Gerçekten günün yazısı olacak yeterlilikte olduğunu düşünüyorum.
Saygılarımla...
Gitmek! Herkesin gidecek bir yeri var. Kaplumbağanın da, çarçabuk gidişinden belliydi, gideceği harika bir yeri olduğu.
Selim, gidecek bir yerim yok, derken ciddi miydi? O, kırık kalbine şifa arıyor şimdi. Ya benim kalbim? Kalplerimiz…Sevgili Selim, beynimiz bulur bir yolunu, sen merak etme.
Bu gün on iki gün oluyor buralardan uzak kalışım. Ara ara geliyorum ve çok değer verdiğim kalemleri gücüm yettiğince okuyup ayrılıyorum. Sanırım bu bir kaç gün daha böyle devam edecek.
Bu çok özel hikayeye geç kalışımın nedeni bu sevgili müget.
Muhteşem bir hikaye ve anlatım. Ben kendi adıma imla kurallarına değili anlatılmak istenene bakıyor ve bana anlatıulanı alıp gidiyorum sayfalardan. tıpkı şimdi olduğu gibi.
Günün yazısını ve yazarını tüm kalbimle kutluyorum. Sevgiler yüreğinize
sayın Onur Bilge, siz de diğer arkadaşlarımızla aynı alandasınız ve okuduğunuz yazı ya da şiirleri de diğer arkadaşlarımız gibi doğallıkla yapın lütfen
bu site yönetimi, sizi yazıları eleştimekle görevlendirmedi bunu bir görevi yerine getirmek gibi ( eleştiri/ yorum )başlığı atarak değil de dostane olarak yapmayı deneyin. dostça tavsiyeler , kulak çekmekten daha faydalıdır inanın.
yazıya yapılmayan, karşılıklı atışmaya dönüşen ve sayfasında bulunduğumuz arkadaşımızı paylaşımı dışında bir yorum kalabalığı ile huzursuz eden yorumlar silinecektir.
çok iyi ve emek verilmiş bir yazı. kutluyorum sevgili müget
sevgilerimle, saygıyla...
Günün yazısını aşan biçimsellik çıkmış öne, içerikle ilgili bir görüş üstünde durulmayarak. TDK'nın aldığı bir kararla, yabancı kökenli sözcüklerde kullanılan işaretlerin tümü kaldırılmıştır. Tümcedeki yerine göre kullanma serbestisi öngörülmüştür. Gidecek yer arayanın aynı zamanda, yiyecek-içecek sorunları da vardır. Saygılarımla.
sevgili koloni;
güzel içten yorumunuza teşekkür ederim.
....
sevgili sevgi ,
teşekkür ederim, umarım devamı gelir:)
.....
sevgili bezm-i cihan;
hassasiyetinizi anlıyorum. bunun için size müteşekkirim. siz istediğiniz ve dilediğiniz gibi sayfamda görüş bildirebilirsiniz. saygı ve sevgiyle karşılarım emin olun.
..sevgili anqie;
tekrar merhaba;
tartışmalarınızı takip ediyorum. umarım faydalı bir sonuca ulaşır. ikiniz de değerli kalemsiniz. ikinizi de seviyorum.
güzelim nesir yine eleştiri/yorumlara kurban olmuş,
bu kadarına da YOKK ARTIK... demek istiyorum,
vazgeçin artık şu eleştirlerden, anlamıyormusunuz insanlar istemiyorlar bu tarz rencide eden yorumları...
kusura bakma müget yazmasam kızardım kendime...
ben tam puan verdiğim yazılarda, olur olmaz eksikliklerin aranmasını ve bunların çarşaf gibi yazılmasını istemiyorum...
okur olarak rahatsız oluyorum artık...
“Yeşilin her tonu hala mevcut ağaçlarda. Ancak yerlerde sarı ve turuncunun kahverengide biten eskimişliği, geceden yağan yağmurun billur ışıltısıyla ahenk içinde.
Zavallıcık ters dönük.
Bir erkek çocuk.
Şimdi uzakta, çok uzakta.”
Bunlar üç nokta ister. Yazmayı unutmuşum.
Tabi ki KUSURSUZ yazmanızı istediğim için. Neden olsun?
Bu düzeltmelerden sonra kimse tek laf edemez bu yazıya. Güzel bir öykü. Kusursuz.
Tekrar kutluyorum.
CANsın.
sayın onur bilge;
açıkçası eleştiri/ yorum'unuzu bekliyordum.
1. şu ^ düzeltme işaretini bir becersem de kullanmayı, hala'dan kurtulsam:)
2. ıslat , kelimesinde, ı* neden büyük olmuş, HAYRET, yeni gördüm:)
3. zira, ewt, buna alışmalıyım.
övgüleriniz onur verdi. teşekkür ederim. ben de sizi seviyorum. bu eleştirilerinizin öğretici olduğuna inandım.
sevgiyle kalınız.
1. “Hala” Haladan vazgeçmediniz.
“Yeşilin her tonu hala mevcut ağaçlarda. Ancak yerlerde sarı ve turuncunun kahverengide biten eskimişliği, geceden yağan yağmurun billur ışıltısıyla ahenk içinde.
Zavallıcık ters dönük.
Bir erkek çocuk.
Şimdi uzakta, çok uzakta.”
2. “Zira,” Bu sözcükten sonra virgül gereksiz.
3. “Al, işte, Islat beni!” Buradaki hatayı siz bulun bakalım.
Müget, gümbür gümbür geliyor!.. Her türlü övgüyü hak ediyor.
Her şeyden önce hanımefendiliği ve olgunluğuyla övgüye değer. Eleştiriye tahammül kolay değildir. O, bunu başarıyor.
Onu çok seviyor, örnek gösteriyorum.
K U T L U / Y O R U M ...
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Onur BİLGE tarafından 12/5/2009 3:50:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
sevgili dostlar, yorumlarınıza çok teşekkür ederim.
sevgili hayratça,
çok naziksin, ama kaplumbağasız düşünemedim bu öyküyü nedense.çok teşekkür yoruma.
.....
sevgili meselci,
adaşından bir kahraman olması seni öyküye yakın kılmış. teşekkür ederim yorumun için.
.....
sevgili mehtap;
yaşamın sancıları evet. teşekkür ederim. güzel yorumuna.
....
sevgili bezm-i cihan;
öykümü okumanız ve tat almanız çok mutlu etti beni. çok
teşekkür ederim.
....
sevgili ahmet arkadaşım;
teşekkürler. çok naziksiniz. yorumunuz harikaydı.
......
sevgili ahmet ay;
usta nitelendirmeniz çok hoş gerçekten. umarım layık olurum. çok teşekkürler.
......
sevgili emre_onbey;
güsel içten ve tebessümlü yorumunuz beni mutlu etti.
......
sevgili emine;
teşekkürler, öykümü okuyup beğenmeniz çok sevindirici.
...
sevgili anqie;
yorumunuzun incelği için çok teşekkür ederim. üşenmeden , her öğe üzerinde durmanız, öykü konusunda etkin bir bilginiz olduğunu gösteriyor. sizin tarafınızdan beğenilmek onurlandırdı beni.
...
sevgili üzümkarası;
çok naziksin teşekkürler.
.
müget tarafından 12/5/2009 3:29:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
müget tarafından 12/5/2009 3:29:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
seçkinin en güzel yanlarından biri de güzel yazılara diikat çekmek sanırım..bu anlamda hoşuma gidiyor bu şekilde lanse edilmeleri..eminim bu anlamda daha hoş yazıların da olduğuna..
ve pastoral senfoni herşeyden önce ismiyle dikkat çeken bir yazı..aynı zamanda kategorisiyle de uyumlu..yani öykü demiş yazan ve gerçekten öykü buldum bu sayfada ben..üzülerek söylüyorum ki sitede yazdıklarının hala yanlış sınıflandıran kalemler var, üstelik iyi de yazarlarken..
ve içeriğe geçmeden seçilen renkler hakkıında birkaç şey söylemek istiyorum..öykünün içeriğiyle oldukça uyumlu olduğu kadar zemin ve yazı renginin birbiriyle uyumu da dikkat çekiyor ve de tonlarının yumuşaklığı..okurken gözü yormayan renkler..
ve yumuşacık bir anlatım..yazarın sakinliği ve de pozitifliği yazıya yansıdığı gibi okuyucuya yansımaması da imkansız çünkü oldukça sağlam anlatıları var..ve bize büyük ağaçlı o parkı, hani egzersiz amaçlı çıkıp da aheste yürüyüşler yaptığı ıslak yapraklarla kaplı o parkı öyle güzel anlatmış ki sanki ordayız hemen arkada..az geriden bakıyoruz ters dönmüş kaplumbağayı düzeltişine..ve öyküyü öykü yapan bir karakter de mevcut:Selim..az çok onun ve duygusal dünyasının hakkında bilgimiz de var..ve bütün bunlar bir çırpıda oluyor..
özetle söylemek istediğim şu ki; keyifli bir yazı okudum..herşey yerli yerinde..
tebriklerim çok..
angie tarafından 12/5/2009 10:53:02 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eve giden patika yolda, yağmur yakalıyor beni. Seni hınzır , diyorum. Ama koşmuyorum. Aheste yürümeye devam... Beremi de çıkardım. Al, işte, Islat beni! Saçlarıma hükmet!
Kaplumbağa da evine varmış olmalı. Hay Allah, onun evi zaten sırtında değil mi!
Sevgili Müget, harika yazıyorsunuz. Gözümün önünde parkı ve kaplumbağayı canlandırdım. seçkiyi
Kutluyorum.
Sevgiler...
"Yaşam, beraberlikler ve ayrılıklar dizisi değil midir!
müget
hayatı anlamış bir insanın sözü olabilir ancak bu :)) tebriklerim az gelir...
yazıdaki renk uyumuda çok hoş, birden eski yazılarımı aklıma getirdi. çoksaol güzel insan bir yazınla çok şey hatırladım birden...
yolun açık olsun...
tebessümle :))
Gitmek! Herkesin gidecek bir yeri var. Kaplumbağanın da, çarçabuk gidişinden belliydi, gideceği harika bir yeri olduğu.
Selim, gidecek bir yerim yok, derken ciddi miydi? O, kırık kalbine şifa arıyor şimdi. Ya benim kalbim? Kalplerimiz…Sevgili Selim, beynimiz bulur bir yolunu sen merak etme.
.......................
ve öykünün adaşı olan ben selim,,,
bu öyküNü okurken değişik duygulara yolculuk ettim.
sevgili müget,,,
dilinle, okunaklı tümcelerinle, öyküde çok başarılısın.
anlamsal ve kavramsal boyutların yerli yerinde....
hayat gibi canlı ve duru yazıyorsun.
kalemine de ÖYKÜ ÇOK YAKIŞIYOR diyebilirim.
ÇOK SAYGIMLA...
TAM PUAN...
meselci tarafından 12/4/2009 4:17:14 PM zamanında düzenlenmiştir.