- 1040 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ACISIZ BİR DÜNYA...
İnşirah ya Rab.! İnşirah ya Rab!
"Elem neşrah leke sadreke" Biz senin "Sadr" ını "Şerh" etmedik mi?" diye sual ediyor Mevlamız...
Sadrım"da derin bir sancı var"şerh"edilmeyi bekleyen. Öyle bir cerrah bulmalıyımki,kanıma dokunmadan açabilmeli kalbimi...
Tıpkı Muhammed (s.a.v.) e, dokunan el gibi...
Yaşadığımız şu fani alemde yirmibirinci yüzyılı saymıştır dünya denilen bu mekan-ı yurdumuz...
Yaşlanmışmıdır ne dersiniz? Yaşanan tüm çirkinliklere rağmen,kulaklarımızın işiteceği zerre kadar olsun şikayet dahi etmeden, biz insanoğlunu üzerinde barındırıyor asırlardır.
Ne kanlı savaşlar yaşandı bu dünya üzerinde..Ne kalpsiz inkarcılara bağrında yer açıp toprağından ve suyundan besledi onları...Nice katilleri gördüde zamanla, yutmadı onları sabretti itaatinden dolayı...Dünyanındamı sadrını açmıştır yaradan bilmem ki...
Bilmem ki nasıl böylesi büyük bir sabırla bekler o mahşer gününe kadar...Bu kadar acı ve sancıyla beraber.
Kim bilir, belki oda bıkmıştır artık bu insanoğlundan ve bu düzenden. Ama vaktinin dolmasını beklemektedir mecburen...Öyledir tabii ki... Çünkü mana nazarıyla bakmış olursak eğer, onlarında kendi lisanı halleri vardır. Onlara bahşedilen dil ile anlaşırlar kendi aralarında. Rahmanımız kuralını böyle koymuştur.
Bir iki örnekle biraz daha açabiliriz bu konuyu... Mesela Kur’anı Kerim, Süleyman, Davud’a varis oldu ve dedi ki, Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi...Neml, 27/16 buyurarak, Hz. Süleyman’a (as) verilen bir mucizeden bahsetmekte ve bu vesileyle bizlere, kendi dar dünyamızın dışında yeni açılım ufukları göstermektedir.
Yani bu demek oluyor ki, insanlar arzu ederlerse eğer,hayvanlarla dahi konuşup anlaşabilirler.
Yine Hz.Peygamber (s.a.v) kabir azabından haber veriyor aynı şekilde.
Hz. Aişe anemiz (r.a) Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet ediyorlar.
Muhakkak kabrin sıkıştırması vardır! Eğer ondan bir kimse kurtulsaydı muhakkak Sa’d b. Muaz ondan kurtulurdu.
Buradan anlaşılıyor ki, ölüye hükmeden bu toprak, diriye sabretmekte olan bir tuzaktır aynı zamanda...Günü gelince her insan bu tuzağa düşecektir mutlaka...Bundan salih amel işleyip muttaki olan kullar müstesna...
Madde olarak bakınca, dünyanın biz Ademoğluna sunulmuş bir hizmetçi gibi görevlendirildiğini görüyoruz...
Toprağını,suyunu,havasını,ışığını,yakıtını ve daha sayamayacağımız kadar çok nimetini kullanıyoruz günlük yaşantımızda. Emek verip çalışmadan, parasız ve pulsuz olarak harcayıp tüketiyoruz acımadan.
Kendi kendime sordum... Rabbim!dedim. Ya aldığımız her soluğu ücretli olarak vermiş olsaydın bizlere...Öyleya; sokakta açlıktan ölümü bekleyen yüzler, belki binlerce insana bir lokma ekmek vermeyen insanlar yaşamakta aramızda.
Fazla olan yemek ve ekmeği,bir fakirin veya bir sokak çocuğunun karnını doyurmak yerine,acımasızca çöpe döken insanlar var...Vermeye kıyamazlar ama,çöpe dökmekten de geri durmazlar. Karşılıksızdır çünkü öğle değilmi.?
Veya her gün güneşe gidip ateş alır gibi ışık satın almayı emretseydi...Suları gökten yere indirmek yerine, gün aşırı suya ulaşmak için gökleri bizlere kaynak olarak gösterseydi....Ve "Yarattım! Ama bunlara ulaşmayıda sizlere bıraktım! gidin,çalışın ve kazanın!" demiş olsaydı...
Olamazmıydı...? Bulutları hizmetimizden çıkartıp, bizleri bulutlara hizmetçi kılsaydı mesela...Dünya yuvarlak olmasaydı ...Dikdörtgen, veya üçgen, veya uzunca bir yol gibi yaratılsaydı...Ne güneş, ne ay yerinden asla kıpırdamamış olsaydı...Yıldızlar...Galaksiler...Gezegenler...Hepsi sabit ve itaatsiz olsalardı...Denizler,dağlar,taşlar,mevsimler hepsi asla değişime uğramasalardı. Hepsi tıpkı insanlar gibi kendi bildiklerini yapsalardı.
Ne olurdu bu insanoğlunun hali hiç düşündükmü..?
Mana olarak bakınca da,biz insanoğlunun dünyaya hizmetçilik etmekte olduğunu görüyoruz...Bir gün bırakıp gideceğimizi bile bile amansız olarak çalışırız canla başla. Çalışmak ibadettir ama "Allahı unutmamak şartıyla"! koşturmalı insan.
İnsanoğlunun hiç bitmeyen kavgası, sınırsız arzusu, hırsı, savaşları, kirli emeller uğruna döktükleri kanlar vs. Hergün gördüğümüz bu acı tablo, hem ruhi ve hem fiziki yıkımlar yaşatıyor tüm dünya insanlarına.
Habil ve kabil"in davası süregelmiş bu güne kadar. Bu günden sonra kıyamete kadarda devam edecektir bu tablo. Bu,kabilin başlattığı bir kan davasıydı. Eli kuruyasıca ,ne çirkin bir miras bırakmış insanoğluna.
Özelliklede dünyanın dört bir yanında zulüm altında inleyen müslüman din kardeşlerimizin
üzerinde, simsiyah bir bulut oldu kabiller ve onun soyu cehiller. Gökten inen rahmet damlaları yerine, kurşun yağdı ,ateş yağdı, daha emzikle tanışmamış bebelerin üzerine.
Çeçenistan, Afganıstan, Filistin,Irak,Bosna ve onun ötesi daha nice Afrika ülkeleri savaş ve açlığın hedefiydi hep. Kapitalist güç,bahşedilmiş olan insanlığını unutturdu bu dünya insanına. Oysa Kur"anda, siyah ve beyaz yan yana gösterilip, bedeli ödenmeycek bir üstünlükle anılmıştı insan O/nurla.
Haksızca öldürülen bebekler, işkenceye tabi tutulan yaşlılar, namusları kirletilen genç kızlar...Hangi birini sayalim ki. Onlarda insandılar.
Onlarında hayalleri vardı. Ölümüne sevip yolunu bekledikleri sevgilileri belki. Ama hepside bir namlunun ucunda parçalandılar. Veya cani bir düşmanın elinde can verdiler.
Ne büyük hayallerle işledikleri nakışları, kaneviçeleri, kefen bile olamadı üzerlerine. Çünkü kefen beyazdı... Beyazsa saflığın ve temizliğin simgesiydi.
Onlar ise bir vahşinin kirine bulandılar haince. Birazcık empati duyunca, anlatılmaz bir ürperti doluyor içime. Soğuk bir yalnızlık hissine kapılıyorum birden. Ne büyük, tarifsiz bir acı bu Ya Rabbi. Hala ölmemiş olsa gerek ki, dile geliyor kalbim.
İnşirah diliyor Rabbinden.
İnşirah diliyoruz Mevlamız. Yorgun düştü ruhlarımız. Yabanda yitirdik sevgilerimizi. Ilık bir melteme hasret yüreklerimiz şimdi.
Tipi ve fırtınada kaybettik o kutsal değerlerimizi. Şu mekan-ı alemde bir aysberkin bağrında yol aramaktayız.
Bir bilinmezliğe yürüyoruz bilinçsizce. İnşirah diliyoruz senden. Buzullarımızı eritmeni ,kalbinde içinde bulunduğu gönüllerimize dokunmanı istiyoruz Mevlamız. Sıkıntı ve üzüntülerden arındırıp iç dünyamızı,ferahlık ve sevinçie doldurmanı diliyoruz.
Göğsünü açıp ilahi nur,ilim ve hikmetle zihnindeki sıkıntılarını aldığın Rasulün hürmetine inşirah diliyoruz senden.
Allah kimin sadrını İslam’a açarsa o Rabbinden bir nur üzeredir. Allah"ı anmada kalbi katılaşana yazıklar olsun!....
"İmandan sonra kim sadrını küfre açarsa Allah’ın gazabı ve azabı ona olacaktır"...
Sonuç olarak, Alla’a yönelen, "Sadr"ını ona yöneltip açan insana Allah da yönelir ve huzur, mutluluk ve ferahlıkla ruhuna genişlik verir.