- 884 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
ALDIRMA DEMEM ALDIRIRIM
“ ALDIRMA DEMEM, ALDIRIRIM,
HAK’KI TUTAR KALDIRIRIM”
Saat 23.45 ve sıcak yatağımdan kalkıp soğuk salona geçtim. Öykü defterimi elime alıp başladım yazmaya. Burası odam gibi sıcak değildi ve karnım gürüldemeye başlamıştı. Ama bu anlatacaklarımı anlatmadan uyumam mümkün olmayacaktı onu iyice anlamıştım.
Dün, eski yaşadığım mahallemde dolaşıyordum. Aradan geçen onca yıldan sonra tanıdık bir yüze rastlamamıştım. Sanki bizler buralara hiç uğramamış, bu toprakları hiç çiğnememiştik ve bu insanlar burada sanki ezelden beri yaşıyorlardı. Dünya gibi gelip geçimlikti mahalleler de.
Üç katlı bir binanın geniş bahçesinden gürültüler geliyordu. Bu bina, sokağın başında bizim eskiden oturduğumuz evin iki bina ilerisiydi.
Kalabalığın ve gürültülerin nedenini de merak ediyordum. Bu kalabalıkta eskilerden bir tanıdık bulup bulamayacağımı da merak ediyordum.
Bahçenin kapısında dikilip izlediğim bir anda içeride hareketlilik ve olaylar başladı.
Elli yaşında ama oldukça kilolu ve güçlü bir kadın, çığlıklar atarak fırladı ortaya. Elinde büyükçe bir sopa vardı. Karşıdan gelen altı, yedi kadın da hırslı biçimde kadının üzerine doğru yürüyordu. Onların da bazılarında sopa vardı.
Yaşlı kadın nara atarak sopasını havada birkaç defa döndürdü. “ Evladıma el sürdürtmem” diyordu.
- “ Canımız, malımız, namusumuz tehlikede” diyordu kadınlardan biri.
- “Delini al git! Ya da Bakırköy’e yatır.” Diyordu diğeri.
Binanın diğer tarafına dolaşmak isteyen kadınlara daldı yaşlı kadın. Birer ikişer yere indirdi hasımlarını. Hem isabet alıyor hem vurunca yatırıyordu. Neticede binanın öbür tarafına hiçbir kadın geçemiyordu.
Bir ara yan taraftan gelen küçük münakaşalara kulak kabartıp oraya yöneldiğimde şoke oldum.
Elleri sopalı, bıçaklı her yaştan erkekler karmaşa içindeydi. “ Yapmayın, ayıptır, günahtır, suçtur; başka yol bulalım” gibi cılız itirazlar duyuluyordu. Fakat suç işlemek için coşmuş bir gurup vardı.
Binanın önünde bir sedirde uyumakta olan iri yapılı bir adamı kuşatmıştılar. 40, 45 yaşlarında kızgınlıktan ağzından köpük saçan bir adamın hemen yanı başındaydım. “ O deli ölmeli!” diye haykıran adam elindeki çelik saplı keseri vurmak amacıyla havaya kaldırdı. Birkaç yaşlı adamın itirazı yine yükseldi ise de adam, uyumakta olan deliye doğru iki adım daha yaklaştı. Şiddetle vurabilmek için havadaki keseri kararlı bir şekilde biraz daha geriye yasladı.
Deli onca gürültüden uyanmış ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Havada üzerine gerilen keseri görünce korku ile başını sol tarafa çevirdi ve kala kaldı. Birkaç saniye sonra kafasına inecek keseri bekliyordu iki büklüm. Uzansam adamı yakalayıp engel olabilirdim. Ama daha olayın mahiyetini bile bilmiyordum. Bu deli yan tarafta kadınlarla çarpışan yaşlı bayanın oğlu olmalıydı. Bir takım kötü işler nedeni ile bunca insan bu ana oğla saldırıyordu demek ki. Kimseyi tanımıyordum. Hiç biri ile bir hukukum yoktu. O an tesadüfen orada bulunan manzara harici bir objeydim sadece. Ben olmasam da olacaktı zaten. Yaşananlar ve yaşanması gerekenler yaşanacaktı. Beni kim dinlerdi ki burada?
Yanı başımda, birisinin kafasını patlatıp hayatına son verecek keserli kolu kavrayıp engel olmak yerine patlayacak kafatasını görmemek için sırtımı dönüp hafif öne eğilerek bir iki adım uzaklaştım.
İki, üç saniye sonra da kafatasında patlayan keserin çıkardığı sesle titredim.
Dün sabaha karşı gördüğüm bu rüyadan sonra uyku tutmamıştı beni. Gerçekte de böyle mi davranırım diye endişeye kapılmıştım. Bu rüyayı yorumlayamıyordum. Ben bu kadar vicdansız olabilir miydim? Korkaklığımdan tiksiniyordum.
Yazdım bitti ama halen vicdanım rahatlamadı. Artık hiçbir şey için kendime eskisi gibi güvenmeyeceğim. Ben eğer zalime dur diyemiyorsam, dünya kaynaklarını tüketmekten başka ne işe yarardım? Korkak, yalancı ve zalimmişim. Yazıklar olsun bana. Rüyamda bile:
Aldırma, dedim ve aldırmadım,
Hakk’ı tutup, kaldırmadım.
Engin TATLITÜRK
NOT:
Soykırım mağdurunu oynayan baş katliamcı İsrail ve onun Kuazimodo’su
( Noturdam’ın kamburu) ucube Amerika devleti dünya barışının en büyük düşmanıdır bu gün için. Yarınlarda bu tehlikeye Çin de ortak olabilir. Barış düşmanlarının sebepleri çoktur ama silah ticareti, enerji kaynaklarının kontrolü ile su ve suyollarının hâkimiyeti en mühimleridir.
İslam dünyasının silkinip, uğradığı acılara, zulümlere “ dur” diyecek kabiliyete ulaşması için belki de bir vesiledir bunca acı. Herkes iyice anlamalıdır ki: Birleşmiş Milletler Topluluğu, İslam ülkelerine karşı kurulmuş bir birliktir. Hıristiyan birliğidir. İslam Birleşmiş Milletlerini acilen kurmalıyız. Mevcut BM hangi Müslüman ülkenin ne gibi bir hakkını adilane korumuştur? Vetocu daimi üyelerin tümü gayri Müslim’dir. Daha başında, temel zalimlere ayrıcalık tanınmışken adil karar çıkar mı bu kurumdan? BN kararlarını ihlal eden, Katliamlar yapan İsrail’e hangi, bir tek yaptırım uygulanabildi. Ya Çin’e, ya Rusya’ya ne yapabildiler?
Amerika’ya Hıristiyan, İsrail’e Yahudi diye kızmıyorum. İşbirliği ile Müslümanlara savaş açtıkları için kızıyorum. Katliamların nedeni, faili ve koruyucusu oldukları için kızıyorum. Size benzemeyen kardeşinizi kuyuya atıp öldürmek ve ondan kurtulmak fikrinden hiç mi vazgeçmeyeceksiniz.?
Hepimizin yaratıcısı Allah’ın huzurunda size; “Niye son dinle şereflenmediniz de Müslüman kardeşlerinize zülüm yaptınız” diye soru gelirse ki gelecek; ne diyeceksiniz?
Zerre kadar insan iseniz eğer; adaleti tutup kaldıralım. Barış kendiliğinden gelir.
YORUMLAR
Rüyazınızı soluksuz okudum ve ardından yapılan yorumları. Rüyaznızdan sonra benim söylemek istediklerimi sevgili dostların söylemiş olduğunu görmek mutlu etti beni.
Aynı kelimeleri kulalnmak bir filmi ikinci defa izlemek gibi olacağından fazla bir şey yazmayacağım.
Yalnız şunu belirtmek istiyorum. Hiç bir zaman hiç bir şekilde yapılan zülümlere, haksızlıklar, katliamlara sessiz kalınmaması ve elimizi taşın altına koymamız gerektiğini bilmeliyiz her birimiz.
Güzel ve düşündüren bir rüya idi paylaştığınız. Saygılar yüreğinize
Yazıdan daha güzel bir yorum okudum. Hiç kıskanç değilim dersem inanmayın. Kıskandım. Yazdıklarım apaçık ortada. Elbette ki bir sınav salonundayız. Rabbimden evvela ben kendimi yargılamak istedim. OKADAR. aLLAH (cc) cümlemizden razı olsın. Haaa! ben Allah'ın zayıf, günahkar, affına muhtaç kullarından biriyim. Hiç bir zaman arzu ettiğim gibi dört dörtlük hetta iki dörtlük mümin olamadım. Yzılarımdan dolayı olduğumdan fazla bir görüntüm varsa rabbim bağişlasın. Bana göre kötülerin en kötüsüyüm. Aldanmayın ben buyum. Saygılar.
nasıl başarabiliyorsak bunu bilemiyorum ama kesin olan bir şey varki oda,enteresan bir toplum oluşumuzdur....
yanlış olan bir şeyi gözlerimiz göre göre doğru diye kabul edersek eğer, hiç şüphesiz ki bu, akledemeyişimiz yüzündendir...
zira Rabbimiz ayeti Kerimede buyurmazmı "düşünmezmisiniz akletmezmisiniz" diye....tabiiki hiç kimse hoca veya başbakan değil.böyle bir şey olamazda zaten...ama herkes kendi bildiğinin ustası ve hocasıdır...
Müslümanlığı en iyi, İslamı bilen bir insan, yaşayıpta anlatırsa eğer müslümandır....diğerleri ise muhip, munafık, günahkar ve gayri müslim olmak üzere sınıflara ayrılırlar...
nedendir biz en iyi kendimizi yargılayıp,kendi bakışımızla saldırıp,kendi fikri ve fiili eylemimizle infaz etmeyi biliriz ve beceririz...
aramızdaki bu trajı komik yarış ve sen ben kavgasını üzerimizden atmadığımız sürece, büyük birlik olma arzumuz sadece bir hayalden öteye geçemeyecektir asla..
bizler her şeyden önce, kendi içinde kırılan ve dağılan bir topluluğuz ne yazıkki... evet, elbetteki tüm dünyaya adaletsizce hükmeden bir Ab birliği var....
neden var peki? onlar birbirlerini yanlışlar üzerinde besleyip beraberce büyüttüler....
onlar inançsızlıklarını ve bütün hilekarlıklarını özgürce yaşayıp kullandılar...
Türküyenin Ab birliğine girmesi gibi bir derdimiz yok bizim zaten...olmamalıda...dünya genelindeki tüm Müslümanlar birleşip bir birlik olsalardı eğer, tüm Avrupa devletleri bırakın savaşı,korkudan yıkılacaklardı...helak olup gideceklerdi....
şimdi bunada buluruz bir cevap biz nasıl olsa öğle değilmi ?...
çok akıllıyızya....
ama geçersiz kalır ne yazık ki.... çünkü bunu bizlere bildiren bizim Mevlamızdır...
unutmayalım fil ordusunu ve ebabil kuşlarını...sen kul..! Allahı bilip tanırsan eğer,Allah seni asla unutmayacak ve seni bilip kaldıracaktır....yüceltecektir muhakkak....
ona savaş açarsan eğer Allah seni muhakkak gözden çıkaracaktır...unutacakatır...
aslında yazı çok güzel bir içerik taşıyor gerçek manada...tabiiki bakış açımız aynı ise eğer...gece geç olduğu için kısa bir not yazmıştım ama biraz daha açmak gerkirse şöyelde ifade edebiliriz bunu sayın Engin bey....
zaten bizler madde aleminde bir rüya içinde yaşamaktayız öyle değilmi...yaşadığımız her gün ve an, bir kabus olarak bizlere geri dönmeyecekmi bir gün manada?
bu günlerin rüya alemindeki sancısını, yarın gerçek olan alemde gerçek olarak yaşamayacakmıyız....?
Kuranın nazarı ile bakmış olursak eğer,bizler kendimize Müslüman diyebillirmiyiz ne dersiniz...
bilemiyorum ben bunu ama, bildiğim şey şuki, ben kendi adıma, karınca misali, yetişemez olsamda, en azından bu yolda ölürüm diyorum...
çok derin ve ağır imtihanlar bunlar...bu süzgeçlerden incece geçmek lazım...Rabbim yapabildiğimiz kadarını hakkıyla yapmayı nasip eylesin...ve merhametinden bizleri mahrum eylemesin...
ister başbakan ol,ister bakan ol,ister bürokrat ol,ister sultan ol,ister köle ol....her ne olursan ol ama şunu asla unutmaki korkunç bir uyanış seni bekliyor ey insan....
selam ve duamla.....
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 11/21/2009 5:17:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
Duyarlılığınızdan dolayı hepinizi candan kutlarım. Elbette her şeyin bir yada birkok sebebi vardır. Önemli olan bunlara kafa yormaya başlayıp başlamadığımızdır. Öz eleştiri de çok önemlidir. Burada ben kendimi eleştirdim. Lakin herkes biraz hisse almalı. Samimi olmak güzeldir. Samimi olduktan sonra hatadan bile dönmek kolaydır. Değerli yorumlarınızla katkı sunduğunuz için çok teşekkür ederim.
Bireysel zayıflıklarımız, toplumsal zayıflıkları doğurur. Yazınızdan, benim, çıkardığım bu. Ve katılıyorum. Ama katılmadığım bir nokta var, size özel değil, genele söylüyorum. Sürekli bahaneler üretiyoruz. Elimizi taşın altına koyup, birey olarak bir yerden başlamamız gerketiğini kenara itiyoruz. Dedikoducu kadınlar gibi sürekli konuşuyoruz. Lafa geldiği zaman politikada, ekonomide, yanllışların saptanmasında, çözüm üretmekte üstümüze yok. Ama " E hadi gel, bir şeyler yap " denildiği zaman " Aaa gelemem, ben karışmam " diyoruz. Hepimiz başbakanız, hepimiz maliye bakanıyız, maaşallah. İsrail ürünlerini tüketiyoruz, amerikan mallarını kullanıyoruz, doğru. Et kaç lira oldu, haberiniz var mı? Hadi protesto edelim. Et almayalım. Geçmişte aynısını yaşadık. Ne oldu? Kaç kişi katıldı? Dünya devletlerine bakın. Kimler savaşıyor? Müslüman ülkeler. Neden acaba? Eline, en kolay silah tutuşturulanlar olduğumuz için mi? Kolay gaza geldiğimiz için mi? "Ben olmasam da olacaktı zaten. Yaşananlar ve yaşanması gerekenler yaşanacaktı. Beni kim dinlerdi ki burada?" Bu kadercilikten vaz geçmediğimiz sürece, yaşanması gerekenler değil, yaşamamız istenenleri yaşamaya devam ederiz. "Mevcut BM hangi Müslüman ülkenin ne gibi bir hakkını adilane korumuştur" Sen hakkını korumazsan elalem neden korusun? Sen nasıl gider de ülkeni AİM'ye şikayet edersin? Kimdir? Şımarık çocuklar gibi vızıldanarak, nasıl gidersin? Bu ülkenin en gururlu makamında oturan bile bunu yaptıktan sonra....!!!! Sabah sabah biraz fazla konuştum ama kusura bakmayın artık. Yazınızın mahareti, ben suçsuzum..:-)) Sevgiler.
Bilinçlenme öfkeyle olmaz,kin gütmeyle hiç olmaz.Kendi değerlerini bilmek ,öğretmek ve çok çalışıp üretmeyle olur.Maddi ve manevi kuvvetli,birlik beraberlik içinde hareket etmeyi öğrendikten sonra,hiç bir millet o delinin düştüğü duruma düşmez.
çok akıcı ve acıtıcıydı.acıların tedavisi için çok çalışmak lazım çok...sevgiyle kalın.
Bir an o balta benim kafama geldi sandım ve bu nasıl bir insanlıktır dedim; göz göre göre bir diğer insanın ölümüne göz yumuyor ve benim ölmeme izin veriyor. İnsanlıktan, insanlığınızdan utandım. Rüya imiş...
Uyanmışısınız, uyanmışız?
Uyanmış mıyız gerçekten?
Bence halen uyuyoruz ve bu kötü rüyayı yaşıyoruz an be an. Nasılsa rüya üzülmemize gerek yok ki insan kıyımlarına!
Nasılsa bir gün uyanacağız!
Uyanacağız da biz uyandığımız da insanlar ve insanlık halen yaşıyor olur mu onu bilemem...
Boğuldum yazınız da ve sabah sabah bir karabasandı...
Allah'tan dil anlatımı kusursuz ve yazı akıcı da.; tek tesellim.
Saygılarımla....
Ariel (matik) Şaron....
Ülkemizdeki israil ürünlerini tüketerek o katilleri besleyip,büyütüp, zenginleştiriyoruz...
gerçi özellikle son bir yıldır sıkı bir boykot uyguluyoruz ama bu yetmiyor işte...
insanlar "aman ne olurki sanki" diyerek göz göre göre o vahşi yaratığın kalitesizliği ile, temizlenmeye çalışıyorlar....
halkın bilinçlenmsei çok önemli...ama nasıl....
kutladım duamla.....