- 4075 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
KIZ KARDEŞİMİN HİKAYESİ
Geçtiğimiz Yaz ayları boyunca kızımla oldukça uzak kalmıştık. Her ikimizin de alışık olmadığı bir durumdu bu. Anne-kız hiç bu kadar kopuk olmamıştık. İzmir’e dönüp, buluşma zamanımız geldiğinde, sinemaya gitmeye karar vermiştik. Önce kısa bir alış-veriş turu attık, Agora da, sonra film ardın da yemek. Yemeği kızım ısmarlayınca gün çok keyifli sonuçlanmış olmuştu, benim adıma.:-))
İzlediğimiz filmin ismi: Jodi Picoult’nun çok satan kitabından uyarlanan Kız Kardeşimin Hikâyesi.
Oyuncular: Cameron Diaz, Abigail Breslin, Alec Baldwin, Jason Patric, Sofia Vassilieva, Joan Cusack
“Ben çocukken, annem, babamla birlikte beni çok sevdikleri için bu dünyaya geldiğimi ve küçük bir mavi gökyüzü parçası olduğumu söylerdi. Neden sonra bunun tamamen doğru olmadığını anladım.”–Anna
Filmin konusu kısaca şöyle: Sara ve Brian Fitzgerald çiftinin genç oğulları ve iki yaşındaki kızları Kate’le sürdürdükleri hayat, Kate’in lösemi hastası olduğunu öğrendiklerinde sonsuza kadar değişir. Ebeveynlerin tek umudu, Kate’in hayatını kurtarmak için bir çocuk daha doğurmaktır. Bazıları için, böylesi bir genetik mühendislik ahlaki sorular doğururken, Fitzgerald çifti, özellikle Sara için Kate’i hayatta tutmak için ne gerekiyorsa yapmaktan başka çare yoktur. Ve gereken şeyin adı, Anna’dır.
Ancak Anna 11 yaşına geldiğinde tıbbi açıdan özgürlük ister. Bir avukat tutarak aileyi bölen ve Kate’in hızla tükenen vücudunu kaderin ellerine teslim edebilecek bir dava açar.
Filmi izlerken iki kişi arasında gittim-geldim. Anne Sara ve Kate’i kurtarmak için doğurduğu kızı Anna.
Bana göre film aslında bir mantık ve yürek çatışması. Anne duygusallığı ile baktığım zaman Sara’yı haklı buldum. Ama yine anne olarak baktığımda Anna’ya karşı yapılan haksızlığı da kabullendim. Aslında haksızlığa uğrayan sadece Anna da değil. Anna kadar Kate, baba, oğul ve aile de haksızlığa uğruyor. Kendimi Sara’nın yerine koydum. "Ne yapardım?" Sorusunu sordum kendime. Verdiğim yanıt “ Aynısını yapardım “ oldu. "Doğru mu?" Buna yanıtım da “ HAYIR “.
Yaşamlarımızı şekillendiren kararlarımızı kimimiz mantığımızla kimimiz yüreğimizle alırız. Bu bizim hayata bakışımıza ve hayatı yaşama anlayışımıza, kabulümüze göre değişir. Bu güne kadar, kendimle ilgili, yüreğimin sesini dinleyerek aldığım her karardan ve çıktığım yoldan heybem boş ve zararla döndüm. Ne zaman aklımı kullansam sonuç olmasını istediğim gibi oldu. Yine kırıldım, incindim. Belki çok kereler etrafımdakileri de incittim. Ama en azından kendime saygımı, kişiliğimi korudum.
Hayat, ne yazık ki, duygusal yaşanmıyor. Hepimiz çeşitli zamanlarda " Sevgi " diyoruz. " Aşk " diyoruz. " Sorumluluklarımız " diyoruz. " Eşimiz-dostumuz " diyoruz. Çoğumuz bu söylemlerin kırgınlıklarını ömür boyu taşıyoruz. Kırgınlıklarla sertleşiyoruz. Yaşama bakış penceremizin yönünü değiştiriyoruz. Sonuçta bir gün bakıyoruz ki, gerçek benliğimizi, kim olduğumuzu biz bile unutmuşuz. O, zamanın bir yerinde kaybolup gitmiş. Geriye gerçeği ile alakası olmayan müsvedde bir insan kalmış.
Mutlu bir aile iken ölümün soğuk gerçeği ile darmadağın oluyorsunuz. Üstelik ölüm çocuğunuza geliyor. Yapabileceğiniz hiçbir şey yok. O derin çaresizlik duygusunu, hissedebiliyor musunuz?. Bir ebeveyn için bu durumu mantıkla kabullenebilmek çok zor. Bana göre insan, yaşadığı olumsuzluğu giderebilmek için elinden gelen her şeyi yaptığının hesabını önce kendisine verebilmelidir. Bu hesaplaşmadan sonra “ Evet, yapabileceğim başka bir şey kalmamıştı “ diyebilmelidir. Ruhun huzuru için gerekli olan bu dur. Ruh huzur bulduğunda kabul kendiliğinden gelir.
Ben Sara olsaydım. Ölmek üzere olan çocuğum için bütün ailemi eşimi, sağlıklı ve bana ihtiyacı olan oğlumu, kendi hayatımı bir kenara iter miydim? EVET
Ben Sara olsaydım. Ölmek üzere olan çocuğumu kurtarmak için laboratuvar ortamında bir çocuk daha doğurur muydum? EVET
Ben Sara olsaydım. Doğurduğum bu çocuğun da benim çocuğum olduğunu unutup tıbbi her türlü eziyeti çekmesine göz yumar mıydım? EVET
Ben Sara olsaydım. Ölmek üzere çocuğuma sadece ben çocuğumu kaybetmeyeyim diye o zor ve eziyetli hayatı yaşatır mıydım? EVET
Ben Sara olsaydım. Bütün bunları yaptığım için doğru ve haklı olur muydum? HAYIR.
Her annenin ve anne adayının izlemesi gereken bir film. Kendinizi filmin içine yerleştirerek seyrettiğinizde farklı düşünüyorsunuz. 3. gözle izlediğinizde görüşleriniz tamamen değişiyor.
Kendinizi sorgulamak istiyorsanız izleyin.
İzlediğinize değecek.
Eser Aslanlı
İzmir
YORUMLAR
Kızlarımın tavsiyesi üzerine okumuştum bende kitabını, (Kız Kardeşim İçin- jodi picoult) çok etkilendim okuduğum sıralarda, şimdi yazınızla o güne tekrar döndüm. Yazınızda bir anne olarak kendinizle iç çekişmeye girmişsiniz, aynı şeyleri bende okurken yaşamıştım ve sizinle aynı duyguları yaşadım. Sanırım bütün anneler bizler gibi düşünürler
Kutluyorum efendim güzel kaleme almış ve anlatmışsınız Saygılarımla