- 4751 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yemen gazisi İsmail dayım.
(Anlatılmış bir öykü ile birlikte,hatırlanmakta fayda vardır diye yazdım.)
Aradan uzun yıllar geçmiş hala unutulamayan, pek çok hatıraları olan içimize işlemiş öyle bir yer vardır ki, o da memleketimizden binlerce uzaktaki,yine binlerce Anadolu Türk’ünün oranın çöllerinde ve topraklarında şehit olarak yattığı, uzak ülkelerden biri olan Yemen çölleridir. Binlerce Anadolu evladını, genç yaşında şehit olarakalmış olan bu Yemen çölleri, bu gün bile hala hiç unutulmamıştır ve anlatılmaktadır
. Benimde çocukluğumda yedi yıl Yemen’de kalmış savaşlara katılmış,esir düşmüş zindanlarda yatmış bir dayım vardı.Her ne kadar o zamanlar bizler orta okul çağında isek de,bizlere o dayım hatıralarını hep anlatırdı.
Bu Yemen ve de, kutsal topraklarımızın bulunduğu Arabistan diyarlarını elinde tutmaya çalışan, Osmanlı padişahları oraları kendi kontrolü altında tutabilmek için asırlarca devamlı mücadele etmişler, oralardaki şehirlere kaleler yaptırmışlar, tren yolları döşetmişler, fakat hiç bir zaman bu mukaddes toprakları,Osmanlı Türkleri düşman eline teslim etmemiştir.
Bu durum ta ki,zayıf düşen Osmanlı ordusunun İngiliz ve onların müttefiklerine yenildiği ve topraklarımızın yabancı işgalciler tarafından parçalandığı 1918 yılına kadar sümüştür ve oralar Osmanlının hakimiyetinde kalmıştır..
Ya da o günlerde, değeri yeni,yeni anlaşılan petrolün değeri ile daha sonra da Yemen kıyılarından geçen Hindistan deniz yollarının değeri ile, İngiliz ve nsızlartarafından iyicene anlaşılıncaya kadar.
Buraların değerini ve önemini iyi kavrayan, İngilizler ve onun müttefiki olan Fransızlar, bu bizim “oralar hep çöldür dediğimiz”,ve oralarda pek çok bulunan petrolüne bizim önem vermediğimiz, onun yıllar sonra ne kadar çok önemli bir maden oluğu anlaşılan Arabistan yarım adası topraklarını, İngilizler ve müttefikleri Osmanlıların elinden alabilmek için, çeşitli dalevereler antartikalar çevirerek, Arapların içlerine casuslar sokarak,nifah sokarak onların şeylerini, imamlarını,aşiret reislerini kışkırtarak, Osmanlı’nın oralardaki görevli olan saten basiretsiz eğlence düşkünü idarecileriyle yıllarca uğraşmışlardır.
Arapların şeyhlerine, ve söz sahibi Arap imamlarına,ve bunlar gibi diğer önderlerine casuslar göndererek, çuvallarla altınlar saçmışlar, çeşitli vaatlerle onları kandırıp, buraların halkını o zamanki basiretsiz, Osmanlı idarecilerine karşı isyana teşvik etmişlerdir.
Nihayet en sonunda onlar müttefik yaptıkları bir çok devletlerle birlikte emellerine ulaşabilmek için Osmanlılara karşı savaş açmışlar, birinci dünya savaşında yedi cepheden saldıran İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar ve sonra Rusya, daha sonra da bunların maşalığını yapan Yunanistan kuvvetleri,sonra birlik olup kandırılmış olan Arapların da yardımı ile Osmanlıların askerleri yenmişler,yüzyıllardır Osmanlının ellerinde tuttuğu toprakları, onlardan alıp oralarda kendi hakimiyetlerini kurmuşlardır ya da bu topraklarda Araplara özgürlük tanıyarak dost ülke olmuşlardır.
Bu savaşlardan, sadece Yemendeki savaşlarda ve buralara giden yollardaki zayiatlarda, en az üç orduyu kuracak kadar Anadolu genci oralarda şehit olmuşlardır. Bunların çoğu savaşlarda şehit olurken, bu askerlerin büyük bir kısmı da oralardaki savaşların olduğu cepheye bile daha giderken, gittikleri cepheye bile varamadan,cephelere giden yollarda çöllerde, susuzluktan, hastalıklardan, ve bunların en önemlisi de, İngilizlerin askerleri ve onların Arapların içindeki casusları tarafından kışkırtılmış olan Arapların, yol boylarındaki vahalarda bulunan zehirlenmiş su kuyularından içilen sulardan hastalanıp ölmüşlerdir.
Buralardaki cephelerde o yıllarda savaşmaya gidenlerin, yüzde doksanı evine geri dönememiş, oralarda şehit olup kalmışlardır.
Yemen’den geri dönmeyi başaranlar da, ya sakat kalmışlardır ya da çokları aklı dengesini kaybetmişlerdir .
Pek çok ailenin, oralara savaşmaya gönderdiği çocukları geri gelemeyince, onlar için geride kalanlar ağıtlar yakılmış, şehitleri adına çeşitli türküler söylenmeye başlamıştır Anadolu’nun her yerlerinde.
Hala Anadolu insanların duygulanarak dinlediği, “HAVADA BULUT YOK/BU NE DUMANDIR/MAHLEDE ÖLÜM YOK/BU NE ŞİVANDIR. adlı türkü, günümüzde bile radyoların ve üzüntü veren en acıklı Türkülerimizdendir.
Aradan yıllar hatta asırlar geçse bile, hala her yerde söylenen bu türkünün, unutulmayıp devamlı söyleneceğine inanıyorum ben. Türkünün aslı bir ağıttır. Ama ağıt zamanla, söylene, söylene bir türkü haline dönüşmüştür, Anadolu insanı tarafından sevilen bir türkü haline gelmiştir bu türkü,çünkü Yemen’de ve Yemen yollarında binlerce Anadolu çocuğu şehit olmuştur.
Türkünün aslı, şimdi radyo kanallarında ve türkücülerin ağzında söylendiği gibi değildir aslında. Gerçeği şu ki,bizlerin büyüklerimizden öğrendiğimize göre, Muşlu bir aile buraya askere gönderdiği çocuğundan bir gün haber alır.
Çocuğu Yemen yollarında ya da oralardaki savaşlardan birinde ölmüştür ama, bunu ailesine duyurmakla görevli olan görevliler ilgililere, yani akrabalarına bunu duyurmakta çok zorlanırlar.
Haberi verecek olan ilgililer,düşünürler taşınırlar, sonunda çocuğun cepheden iade edilmiş olan bazı eşyalarını ve postallarını, bu gencin askere giderken kendi yanında taşıdığı torbasına doldurup, bir gece sabaha karşı evlerinin kapısına bırakırlar.
Sabah erkenden namaza kalkan şehit anası, kapıyı açar bir bakar ki, ne görsün, kapısının önünde oğlunun askere giderken götürdüğü, bir torbası duruyordur.
Torbaya dikkatli,dikkatli bakar,gerçekten de gördüğü torbanın Yemen’e askere giden biricik oğlunun torbası olduğunu hemen anlar. Önce sevinerek, oğlunu sağda solda aramaya başlar ama, onu hiç bir yerde bulamaz eve geri dönüp sürpriz yaptığını sandığı oğlunu beklemeye başlar.
Beklerken, nerden aklına geldiyse, torbanın ağzını açmak gelir aklına ve torbanın ağzını hemen açar ve içindekileri dışarı çıkarır.
Çıkardıklarına bir de bakar ki ne görsün, torbanın içinde bir çift parçalanmış olan eskimiş postal ile, bir çift parçalanmış çorabıyla, öldüğüne dair künyesinden başka bir şey değildir içinden çıkan.
İşte şehit anası olan kadın o anda durumu anlar, ve ölen oğlunun arkasından askere giderken evde bıraktığı geliniyle beraber ağlamaya, ve ağıt yakmaya başlarlar. İşte bizim de dinlediğimiz,o acıklı ağıt da bu şekilde ortaya çıkmış olur.
Bu olayları küçüklüğümde,rahmetli Yemen gazisi dayımdan dinlemiştim.
Ruhu şad olsun.
YEMEN TÜRKÜSÜN TÜRKÜYE UYARLANMIŞ ŞEKLİ ŞÖYLE OLDUĞU SÖYLENİR.
Havada bulut yok bu ne dumandır
Mehlede ölüm yok bu ne şivandır
Bu yemen elleri ne de yamandır
…./….
Ano Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir ?
..../…..
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir ?
…./…..
Kışlanın önünde çalınır sazlar
Ayağım yalnayak yüreğim sızlar
Yemene gidene ağlasın kızlar
.../...
Ano Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir ?
……/…..
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir ?
……/….
Kışlanın önünde redif sesi var
Açın çantasını bakın nesi var
Bir çift potin ile bir de fesi var
…../….
Ano Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir ?
…../….
Burası Muş’tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir ?
BU TÜRKÜNÜN GERÇEĞİ İSE ŞÖYLE İMİŞ.
Orası Huşdur,
Yolu yokuştur
…. /…
Giden gelmiyor,
Acep ne iştir.
…. /…
Ah o Yemen’dir,
Gülü çemendir,
…. /…
Giden gelmiyor
Acep nedendir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.