Taksim ve Biz
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Takvim Mart’ın on beşini gösteriyor. Koşar adım ayrılıyorum iş yerinden. Saat beş. Önce Çengelköy’de alıyorum soluğu. Otobüs durağında beklemeye başlıyorum. Bir kaç otobüs sonra nihayet halk otobüsü geliyor. Akbilim boşalmış, para verip oturuyorum. Bir iki durak sonra köprüde iniyorum. Köprünün üstündeki durağa doğru adımlıyorum kaldırımı. Sağımda vızır vızır arabalar geçerken, solumda bembeyaz papatyalar batmaya başlayan güneşi son bir gayretle emmeye çalışıyorlar başlarını çevirip. Az önce arabam olmadığından üzülmüştüm ama şimdi bu güzelliğe şahit olamadıkları için arabasıyla transit geçenlere üzülüyorum.
Nihayet duraktayım. Otobüs de hemen geliyor. Taksim’e doğru yolculuğum başlıyor. Manzaranın keyfini çıkararak geçiyorum boğazı. Bir kaç dakika sonra Taksim’deyim.
Okul yıllarımda en çok ziyaret ettiğim mekânlarından biri. Her sokağını ezberlediğim bu yere gelmeyeli uzun zaman olduğunu fark ediyorum birden. Halbuki biz en fazla bir kaç günü ayrı geçirebilirdik bu kalabalık sokaklardan.
Caddeyi karşıya geçip, mescitten yükselen akşam ezanı eşliğinde dalıyorum kalabalık İstiklal Caddesi’ne. İnsanlar, insanlar... Bir sürü farklı renkte iplikle örülmüş bir atkı gibi bir anda sarıveriyor kalabalık beni. Şaşırıyorum. Meğer ne sakinmiş bizim oralar...
Kalabalıktan ürkerim ben. Hemen bir duvara yaslanıyorum. İzlemeye başlıyorum. Bulunmaz bir nimet bu benim için. Bu kadar farklı yüzü seyretmenin keyfi kendimden geçiriyor beni. Hangi birini seyredeceğimi ve aklıma nakşedeceğimi şaşırıyorum.
Genç insanlar, orta yaşta beyler, şapkalı ve şık giyimli kadınlar, uzun saçlı ve pejmurde giysili delikanlılar, takım elbiseliler, eli çantalılar, bir şeyler satmak için önüne geleni çeviren sokak çocukları, gitarıyla küçük nameleri kulağımıza taşıyan yaşlı amca, eli kolu dolu alışveriş meraklısı genç kızlar, bir de ben...
Bu kadar rengin içinde kendime de bir renk seçmek istiyorum. Düşünmeye başlıyorum. Alışveriş delisi genç hanım oldukça şık giyimli. Bense en rahat ne ise onu üzerime geçirmişim. Topuklu ayakkabılara bakarken önce kendime sonra da bu rahatsız ayakkabıları giymekten mutluluk duyan genç kıza acıyorum. Ama mini eteğine ve topukları incecik ayakkabılarına rağmen rahat ve sevecen tavrı ona pembe rengi uygun görmeme sebep oluyor.
Biraz ilerde anket yapmaya çalışan bir öğrenci var. Frapan saç rengi dışında bana çok benzetiyorum onu. Yoldan çevirip birilerini, sorularına yanıt arıyor. Azıcık sıkıntılı başlayan bir kaç sözcük, genç kızın ısınması ve olaya hakim olmasıyla neşeli bir sohbete dönüşüyor. Aynı ben diyorum içimden. Mavi olmalı onun rengi, çünkü her çevirdiği insandan cevap alabilmek umuduyla dopdolu yüzü. Ona mavi dedikten sonra bana benzemediğini anlıyorum. Umut benim tekmeleyip durduğum bir şey değil mi?
Umudumu nerde yitirdiğimi hatırlamaya çalışırken bir genç adam yaklaşıyor. Duvarına dayandığım kafeden içeriye bakıyor. Masaları bir bir gözden geçirip bir tanesinde tek başına oturan kıza el sallıyor. Kız oldukça asık suratlı, gri olmalı onun rengi. İsteksizce karşılık veriyor delikanlıya. Delikanlının yeşil gözlerinde bir anda neşe pırıltıları dolaşıyor. Ben ise şaşırıyorum. Asık bir yüz ve ona bakan yeşil, yemyeşil pırıl pırıl gözler. “Allah’ım” diyorum “bu nasıl bir iş böyle?” Sonra da o delikanlının sevinci bana da bulaşıyor ve şöyle diyorum. “Allah’ım en iyisini mutlaka sen bilirsin.” Delikanlıya beyaz rengi uygun buluyorum.
Bu güzel manzaradan yüzümü tekrar kalabalığa çeviriyorum. Soğuktan üşüyen ellerimi nefesimle ısıtmaya çalışırken, yoldan geçen bir gurup insanın ilgisini çektiğimi fark ediyorum. Sırayla bakarak geçiyorlar. Nasıl da hayat dolular. Kim bilir neredeki müzikli ortamda kendilerinden geçecekler şimdi? Beraber olmaktan gayet mutlular. İnsanın aralarına karışıp gidesi geliyor.
Tüm bu düşüncelerin istilası ile kendimden geçmişken bir şey fark ediyorum. Bu kadar insan manzarası arasında sen de buradaymışsın ve ben tüm bunları sana anlatıyormuşum meğer. Sırtımı yasladığım mermer kaplama duvardan kayarak senin yanına çömeliyorum ayaklarımın üstüne. Bağdaş kurmuşsun yerde ve gözlerini hiç ayırmadan bana bakıyorsun. Artık insanların hiç birini görmüyorum. Sadece yedi değil on yedi renk bir gökkuşağı akıyor caddeden. Tutuyorum ellerinden ve kaldırıp seni yerden, o asık yüzlü kızın inadına en büyük gülücüklerle sarmalıyorum gözlerini. Sen de o yakışıklı yeşil gözlü gencin gözlerindeki pırıltının milyon katını iliştiriyorsun bakışlarına. İkimiz de o yeşil gözlerden daha yeşiliz. İkimiz de akıp giden o kalabalıktan daha canlı ve sevinçliyiz. Çünkü sen ben yok artık. Bir/iz…
YORUMLAR
ELEŞTİRİ / YORUM
1. İşyeri bitişik yazılır.
2. “Otobüs durağında beklemeye başlıyorum. Bir kaç otobüs sonra nihayet halk otobüsü geliyor.” İki satırda üç otobüs olmaz.
3. ‘Halbuki’ değil, ‘hâlbuki’...
4. “Meğer ne sakinmiş bizim oralar...” Sonu ünlem ister.
5. ‘Pejmurde’ değil, ‘pejmürde’...
6. ‘kıza acıyorum. Ama mini eteğine ve topukları incecik ayakkabılarına...’ ‘Ama’ nın cümle başına gelmesi pek uygun değil, bence. Arada kalmalı.
7. ‘hakim’ değil, ‘hâkim’... Hakem der gibi olmaz, her ne kadar inceltme işaretleri kaldırılmaya kalkılsa da...
8. “Allah’ım” diyorum “bu nasıl bir iş böyle?” Sonra da o delikanlının sevinci bana da bulaşıyor ve şöyle diyorum. “Allah’ım en iyisini mutlaka sen bilirsin.”
Doğrusu:
“Allah’ım!” diyorum “Bu nasıl bir iş böyle?” Sonra da o delikanlının sevinci bana da bulaşıyor ve şöyle diyorum: “Allah’ım, en iyisini mutlaka sen bilirsin.”
9. ‘Nasıl da hayat dolular.’ Sonu ünlem ister.
10. 'Takvim Mart’ın on beşini gösteriyor.' Nart cins isimdir. Küçük harfle yazılır. Sadece tarih atılırken özelleşir.
11. Virgül kullanımında son derece cimri davranılmış. Buna rağmen anlaşılabilir güzel ve düzgün ifadeyle yazılmış. Cümle düşüklüğü yok. Sevindirici!
Başarılı bir deneme... Kutluyorum.
Onur BİLGE
Onur BİLGE tarafından 11/3/2009 1:12:32 AM zamanında düzenlenmiştir.
Senin anan benim anam bil yarim,
Anan anam bacın bacım bil yarim.
Senin baban benim babam bil yarim,
Benim babam senin baban bil yarim.
İçimden geldiği gibi yazdım.
Dedenizin armağanı olsun.
Lazım olur
Aklınızda bulunsun.:)
ömür boyu mutluluklar dilerim.
Kutlarım.
feyzi kanra tarafından 11/2/2009 11:14:55 AM zamanında düzenlenmiştir.