- 1145 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Sıcak Bir Gözleme
Maddi durumları pek iyi değildi.Babası uzun süreden beri hastaydı.Hastalığının ne olduğunu ona söylemiyorlardı.Çocuk aklı da kendisinin anlaması için yetmiyordu.
Eve para getirebilen tek kişi annesiydi.Annesinin bir lokantada bulaşık yıkayarak kazandığı çok az bir parayla geçinmeye çalışıyorlardı.
Bazı günler hiç harçlığı olmuyordu cebinde.Aslında harçlıksız kalmasına aldırış etmiyordu.Onu zorlayan tek şey okulda acıkıyor olmasıydı.Gözünün önünde türlü türlü yiyecekler canlanıyor, dersi anlamakta güçlük çekiyordu.
O gün yine harçlık almadan okulun yolunu tuttu.Kahvaltıda da pek bir şey yoktu zaten.Bir parça somun ekmek,biraz zeytin ve çay… Ne yumurta ne süt ne peynir…”Okuyup bir meslek sahibi olup çok para kazanacağım.Annem çalışmayacak o zaman.Babamı tedavi ettireceğim.Kardeşime istediği her şeyi alacağım.Kahvaltı sofrasında peynir ve yumurta da olacak.”diye düşünürken okulun kapısına geldiğini fark etti.
Teneffüsler peş peşe geçiyor ,her teneffüste ise değişik yiyecek kokularıyla doluyordu sınıfın içi.Üçüncü teneffüste bahçeye çıktı.Bir ağacın altına gidip bahçeyi çevreleyen alçak duvarın üstüne oturdu.Koşup oynayan,simit yiyen,meyve suyu içen çocuklar… Kimi kendi yaşıtı,kimi kendinden küçük,kimi de kendinden büyük abla ve ağabeyler…
Bir süre sonra sınıf arkadaşı Süleyman’ın yerde bir şey aradığını fark etti.Yanına gittiğinde Süleyman’ın burnunu çekerek ağladığını gördü:
-Niçin ağlıyorsun?diye sordu.
Süleyman ani bir hareketle başını çevirip Mustafa’ya baktı.:
-Paramı kaybettim,bulamıyorum,dedi.
-İstersen birlikte arayabiliriz.Aramayı aynı yerde yapmayalım ama,dedi Mustafa.
Süleyman ağlamayı kesmişti:
-Olur,arayalım,dedi.
Parayı,birlikte aramaya başladılar.Mustafa, arkadaşını bahçenin bir başka köşesine gönderdi.Süleyman yanından uzaklaştığı sırada,yerde güneşin ışığını yansıtan parayı gördü.Eğildi,eline aldı.Tam bir liraydı.
-Sü… dedi;devamını getirmedi.Nasıl olsa Süleyman her gün harçlık alıyordu babasından.Kararını vermişti.Bu parayı vermeyecekti Süleyman’a.Yanına gitti:
-Parayı bulamadım,sen buldun mu?diye sordu.
-Ben de bulamadım.Bugün aç kalacağım,dedi Süleyman.
Bütün bu olanları bahçede nöbet tutmakta olan sınıf öğretmeni görmüştü.Mustafa’nın ne yapacağını merak ettiği için de fark ettirmeden onu izlemeye başladı.
Ders zili çaldı,sınıfa girdiler.Mustafa yaptığı hareketin doğru olup olmadığı konusunda bir huzursuzluk yaşıyordu.Bir yandan kazınan midesi,bir yandan içindeki huzursuzluk yüzünden dersi nasıl geçirdiğini anlayamadı.
Paydos ziliyle birlikte sınıftan ilk çıkanlardan biri Mustafa oldu.Doğru kantine gitti ve buharı tüten sıcacık,peynirli bir gözleme istedi kantin çalışanından.Kantin çalışanı gözlemeyi uzattığında elini kaldırıp almayı denediyse de başarılı olamadı.Yapamayacaktı.Buna hakkı yoktu çünkü.
-Alsana çocuğum gözlemeni,dedi kantin çalışanı.
Mustafa,bir rüyadan uyanmışçasına irkildi, gözlemeyi aldı ve doğruca sınıfa gitti.Sırasına başını koymuş olan Süleyman’ın yanına yaklaştı:
-Süleyman,bak sana ne aldım,dedi.
Süleyman başını kaldırdı.Arkadaşı Mustafa elinde bir gözlemeyle karşısında duruyordu:
-Ama o senin gözlemen değil mi?diye sordu.
-Yok,yok!Ben yedim,bunu da sana aldım.Hani,paranı kaybetmiştin ya! Onun için…
-Teşekkür ederim.Yarın sana borcumu öderim,diyerek gözlemeyi aldı Süleyman.
-Hiç önemli değil.Kesinlikle istemem.Sakın ha!dedi Mustafa.
Süleyman, sıcacık gözlemeyi midesine indirirken,Mustafa’ya da kazınan midesini suyla doldurmak kalmıştı.Lavaboya gitti,avuç avuç su içti.Biraz midesi bulansa da yaptığı yanlış davranıştan dönmüş olmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Bütün yaşananların farkında olan öğretmeni Mustafa’yı yanına çağırdı:
-Ben bir şeyler yiyeceğim;ama yalnız başıma yemek istemiyorum bugün.Bana eşlik eder misin?diye sordu. Mustafa:
-Ama,nasıl olur öğretmenim?Sizi rahatsız etmeyeyim,derken başını önüne eğdi.Öğretmen Mustafa’nın elinden tuttu;birlikte kantine gittiler.
-Ne yemek istiyorsan söyle bakalım,dedi öğretmen.
Mustafa’nın yanakları al al olmuştu:
-Fark etmez öğretmenim.Siz ne yemek istiyorsanız ben de ondan isterim,dedi
-O zaman sıcacık, peynirli bir gözleme yiyelim.
Sıcacık, peynirli bir gözleme… Bir an duraksadı:
-Olur,öğretmenim,dedi sonra.
Gözlemeyi kantinde bulunan masalardan birine oturarak iştahla yediler.
Mustafa:
-Öğretmenim,bugün çok yanlış bir davranışta bulundum.Bunu size söylemek istiyorum.Beni dinler misiniz?diye sordu.
-Biliyorum yavrum.Her şeyi gördüm.Bir öğretmen,aynı zamanda iyi bir gözlemcidir,dedi öğretmen
Mustafa.:
-Öğretmenim,çok utanıyorum,diyebildi ancak Kızaran yanaklarını ise gizleyemiyordu.Bunu fark eden öğretmen:
-Aslında sen iyi bir çocuksun ve öyle kalacaksın,dedi.Bugünden sonra, her gün okul harçlığın benden.Aç kalmak yok!Anlaştık değil mi?diye sordu sonra.
-O zaman ben de hesabı iyi yapar,büyüyünce size borcumu öderim öğretmenim,dedi Mustafa.
Öğretmen,Mustafa’nın yanaklarını okşadı:
-Süper!Şimdi, senin umduğumdan daha da dürüst ve hak yemeyen biri olduğunu iyice anladım.Öğle teneffüsü bitmeden,arkadaşlarının yanına koş bakalım,dedi.
Mustafa, bir kale fethetmişcesine kendisiyle gurur duydu.Öğretmenine teşekkür ederek koştu bahçeye.Hava daha güzeldi sanki o gün .Diğer günler daha da güzel olacaktı.Bu inançla arkadaşlarının arasına karıştı.
ÜLKÜ DUYSAK
YORUMLAR
Açlık ve sefalet yaşarken, çocuklarımıza bunu aşılayabiliyorsak ne mutlu bize diyor ve ekliyorum. Yazınız çok güzel ve beni çok etkiledi. Okurken gözlerim doldu, boğazıma kocaman bir düğüm oturdu, ne yutkunabiliyorum, nede konuşabiliyorum. İçtiğim çay bile boğazımdan aşağı gitmiyor. Elinize sağlık. Gerçekten çok etkilendim.
Bütün mesele böyle mustafaları yetiştirmekte...
Bu gün bozulan toplumun bireyleriz biz, anneyiz babayız öğretmeniz vs vs.
Ve Mustafalar bizlerden öğreniyor, yani çalıyorsak ve ürpermiyorsak onu öğreniyor.
Eziyorsak ve üzülmüyorsak onu öğreniyor....
Toplum değerleri ailenin değerleri ile oluşur hatta kişilerin değerleri ile.
Çemberden merkeze ilerlersek sonuçta Millete geliriz ki tabanı ailedir...
Kutlarım yüreği var olun.