- 1269 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATTAN NOTLAR. AİLE HAYATI...
Sisli bir gecenin ardından yağmurlu bir sonbahar sabahıydı. Güneş uykudan zor zoruna uyanmıştı sanki. Isısını saklamış, ışıklarını salmamıştı yeryüzüne. Kasvet yüklü gökyüzünde görünmüyordu bile. Bulutların arkasına gizlenmiş, yatağında yağan yağmuru seyrediyordu suskunca. Düşerken toprağa inceden inceye damlalar, lime lime benden dökülüyor gibiydi sanki. ’Bende sizinle düşsem ne olur’! der gibi yalvarıyordu hayran hayran bakan gözlerim. Düşen her katre,narin bir oyuk meydana getiriyordu toprakta.
Bir şeyler yazmak istiyordum ama bir türlü toparlayamıyordum kendimi. Ayrı ayrı ruh halinde yazıp eksik bıraktığım yazılar tamamlanmayı bekliyordu. Ama bu gayreti bulamıyordum kendimde bir türlü. Belki son zamanlarda yaşadığım özel sıkıntıların bir sancısıydı bu. Öyle düşünürken, bir gün önce gelinimizin ’kahvaltı hazırla geleceğiz ’dediği hatırıma geldi. Aynı yaşlardaydık onunla. Ama o evliydi.
Arkadaşdık... Dosttuk... Vefalıydı gelinlerimiz. Ailemizde türk aile yapısına uygun olarak yerlerini almışlardı. Büyüklere saygıyla bakılır, misafire hizmet edilip, herkes kendi yerini vakti gelince almasını bilirdi. Daha çayı yeni ocağa koymuştum ki, içeri girdi. Yüzüne bakınca bir hüzün yansıdı bana.
Ne oldu? demeye kalmadan. Biliyormusun? halimize ne kadar şükretsek azdır! diye devam etti. Hayırdır inşAllah! dedim. Şu neşe varya! dedi. Neşe kim? diye yüzüne baktım. Şu yukarıdaki yeni gelin varya.! Nazife teyzelerin yeni doğum yapan gelini. Bense hala yüzüne bakıyorum.
İnsanlar hakkında konuşmayı asla sevmediğimi çok iyi biliyordu. Nede yanımda konuşulmasına izin vermediğimi.
Normalde dışarıyla pek fazla bağım olmadığı için fazlada tanımıyorum şahısları. Bunu çok iyi bildiğinden, çekingen bir hal ile devam etti.
Hani Kur"an okumuştukya, evlerinde? dedi. Tamam! Hatırladım. İyide, bunu bana niye anlatıyorsunki? diye sordum. İnanamazsın! dedi. Tam evlerinin önünden geçerken, öyle kavga sesleri yükseliyordu ki, gelinin çığlık sesleri içimi acıttı! deyince. Olmayan moralim, iyice sıfıra inmişti. Gerçekmi bu? dedim. Acaba neden ki? diyerek,bir an başımı hiç kaldırmamak istercesine önüme düşürdüm. Sonra, boşver! dedim. Allah yardım etsin.
O an, gökyüzünde gürlemek için bekleyen bütün yağmur bulutları bir anda yüreğimin içine boşaldılar sanki .Çokça üzüldüğümü görünce,böyle olaylar her yerde yaşanıyor biliyorsun... Üzülme artık! diyerek teselli etmeye çalıştı sonra.
Doğu bölgesinden göç etmiş kalabalık bir aileydi bu insanlar. Akşam vakti gelince, evlerinin önüne üç tane tır çekiliyordu. Ama yazık ki bu zenginlik,sıkca yükselen sesleri yok edemiyordu o haneden. Bu yaşananların gerçek nedenini ve kimin sebep olduğunu bilemiyorum. Ancak, böyle evliliklerin hala yaşanıyor olması gerçekten çok büyük bir acı. Değil bu zaman, hiç bir zaman yaşanmamalı böyle olaylar. Ama yazık ki, geçmişimizden günümüze kadar süregelen bir derttir ailede şiddet.
İnsan gerçekten anlayamıyor. Evlilik evlenilmek için yapılan bir görev değildir. Kutsaldır evlilik. İnancımız ve Peygamber (sav) büyük büyük önem ve anlamlar yüklemişlerdir, evliliğe. İnsan ve yaşamın en mukaddes davası olmalıdır evlilik. Hayatın manası, ruhun huzur bulması için yapılan, ahd olmalı. İki insan bu göreve karar verirken, "sen" "ben" değil, "biz" diyerek atmalıdır imzalarını. Evlilik cennete giden kutlu ve nurlu bir yoldur İman etmiş insanlar için.
Eşler arasında önce saygı olmalı birbirlerine karşı. Geçmiş ve bu güne dair yaşanmış her ne varsa saygı ile karşılanmalı. Ardından sevgi mutlak gelecektir. Muhbbet olmalı doyumsuzca. Bıkıp usanmadan saatler boyunca sürmeli. Konuştukça bereketlenip, büyümeli sevgi. insan, eşiyle her şeyi konuşup, her mahramiyetini paylaşabilmeli. Böyle derin bir bağ kurulabilirse, aile içinde ağır gelecek hiç bir görev olmaz insanın üzerine.
Erkek dışarıda görevini yapıp, eşine kazancı doğrultusunda elinden geldiğince yapabildiği kadarını yapıp, çaba sarfediyorsa, hanımada kanaat edip, ona sonsuz bir şekilde itaat etmek düşmeli. Varlık ve yoklukta şikayetsiz destek olup,her zoru beraber aşmayı bilmeli iki insan.
Hastalık, sağlık ve her çeşit güçlükte, dayanışma ile çare arayıp çözüm üretmeli beraberce. Ailede çaresizlik asla kabul edilmemeli. Zira Rabbimiz, çaresiz hiç bir şey yaratmamıştır. Önemli olan, Allah"ın sunmuş olduğu çözümleri bulup, çözümsüz görünen tüm sorunları insanca konuşarak, çözmek olmalı.
Bazan yanlış kavramlar, bazanda yanlış örf-âdet saplantısı insan hayatını gerçekten cehenneme çevirebiliyor,yazık ki. Hastalık derecesine taşınmış olan,örf-âdet sevgiyi tüketirken, yanlış üretilen kavramlarda saygıyı yok edebiliyor. Aynı zamanda aklı bulanan insan, yanlış bir kavram veya âdet kurbanı olup, hem kırılıyor, hemde kırabiliyor karşısındaki insanı.
Evlilik hayatında,öldüren kavramlar değil,yaşatan kavramlarla cümleler kurulmalı. Niyeti mutlu bir yuva kurmak olan insan,kurmuş olduğu yuvasını, İslam"i kanun ve kuralları ile korumalı,her daim. Muhabbetin asıl lezzetine,Muhammedi muhabbet ile ulaşılır.
Ailede bir diyer sancıda, özellikle eşlerin anne ve baba sorumluluklarından dolayı yaşanmaktadır. Toplumumuzda bu konu çok büyük önem taşımaktadır aynı zamanda. Aile hayatında kimse anne babasını atamaz. Atmamlıda. Büyüklere hizmet ibadettir.! Dinimiz öğle bildirdi, büyüklerimizde böyle öğretti bizlere.
Bazen gelinlerimizle muhabbet ederken sürekli derim,eğer eşinizle aranızda sevgi ve muhabbet bağını kurup, o ulvi lezzeti yakalayabilmişseniz, dünyadaki her güzel şey ve tüm mutluluklar sizindir. Bundan öte ne isteyebilirsiniz ki.? Sevgiden öte ne var ki hayatta. Valide veya pederin sizlere ne sıkıntısı olabilir ki? diye.
Aile içinde büyükler bazen yaşlılığın getirdiği incelik, bazende aşırı duygusallığın yansımasıyla, bazı halleri kabullenemeyip, oğluna gelini şikayete başvurabiliyorlar.
Bazı gelinlerde, özellikle özgürlük adına, elimi kolumu bağlıyor! Rahat hareket edip, istediğim gibi yaşayamıyorum! diyerek, hayat arkadaşının bir parçası olan insanı, kendi hayatında bir parça olmuş canyoldaşına şikayet ediyor. İşte tam bu noktada, bütün parçalanıyor ve kavgalar sonunda, bölünmeler meydana geliveriyor.
Bunun sonucunda bazı erkekler, fiziksel güç kullanıp,tekme tokat ile çözüm arayışına başvurarak aile hayatını cehenneme çeviriyorlar. Hakkı savunmak elbet önemlidir. Ama kırıp dökerek değil tabii ki. Her söylenen söze kanıp, eşini ölesiye dövüp perişan eden bir erkeğin, hiç bir şey olmamış gibi hanımının yüzüne bakabilmesi, ve onun arzularına boyun eğmesini beklemesi, inanılmaz bir gaflettir sanıyorum.
Oysa, Anneyi incitmeden saygıyla dinleyip,onun gönlünü alarak,eşinin kusurunu affettirmeye çalışabilir aynı zamanda. Ve yine aynı şekilde hanımına, annesinin yaşlı halini ve kendisi için değerini anlatıp, davranışlarını gözden geçirmesini, annesine yapmış olduğu hizmetin, kendi sevgisini ve değerini artıracağını ifade edip, makul bir yolla kabul ettirmesidir aslolan.
Gerçektende böyle değilmidir peki? Her iki tarafında anne babasına yaptığı hizmet, aslında gerçek manada eşine hizmet etmiş anlamı taşımaz mı. Ayrıca bunun birde ibadet yönü var aynı zamanda. Allah için yapılan her iyilik,muhakkak ahirette bir kurtuluş olarak çıkacaktır insanın karşısına.
Diğer taraftan bazı hanımlar bir tartışma anında valizini hazırladığı gibi soluğu anında babasının evinde alıyorlar. Oysa Senin Annen.! Senin Ailen.!" düşüncesinden sıyrılıp. Bizim annemiz.! Bizim ailemiz.! diye kabul edilebilse, böyle sorunlar asla zuhur etmeyeceketir aile içinde.
Şiddet ve cehalet yüzünden yıkılan evliliklerde gerçekten inanılmaz acılar yaşanıyor. En çok zararıda yine çocuklar görüyorlar, yazik ki. O masum çocukların küçücük bedenleri ve ruhları derinden yaralanıyor. Yıllardır bu yaşananları hemen hemen gün aşırı tv ve gazetelerden okuyup, görüyoruz. Ama hala değişen hiç bir şey yok. Hep aynı son. Aslında bizler özümüzü yitirmişiz çoktan. Örf-adet eski düşünce deyip, elimizin tersiyle itiyoruz hiç düşünmeden. Ama keybettiğimiz değerlerin bir farkına varabilsek.! Bunu bir başara bilsek.!
Bunuda özellikle hz.Peygamberin evlilik hayatı ve aydın büyüklerimizin nasihatlerine kulak verip hayatımızda fiilen uygulayarak başarabiliriz.
Geçtiğimiz aylarda Erzurum"da yaşayan sevgili amcazademiz ziyaretimize gelmişti. Onun evliliği ailemiz içinde sürekli konuşulur. Gıpda edilir mutluluklarına. Nice derin acılar yaşamışlardır hayatlarında bu iki insan. Fakat, maddi ve manevi olarak birbirlerine kenetlenip her zorluğu aşmayı bilmişlerdir beraberce. Amcamızın çok yakışıklı,hanımının onun tam tersi bir surette olması, mutluluğun surette değil, ruhda bulunduğunu onaylar bir gerçek gibi duruyor karşımızda. Onlar çok çok mutlu olmayı başarıp güçlü ve güzel bir aile olabilmişlerdi.
Düşüncelerinde yanlış bulup kabul edemediğimiz tek karar, erken evlilik yapma baskılarıdır. Yaş yirmi dedimi tamam. Evlenmek zorundasındır. Hatta çok geç bile kaldın. Yirmibeş dedinmi veya geçtimi asla olmaz.! Sen artık kesin evde kaldın! söylemleridir. Tabi şu saatten sonra bu kararları bize geçmiyor ama, olumlu bulduğumuz nasihatlerinide alıp yerleştiriyoruz yüreğimiz ve aklımızın bir köşesine.
Karşısına oturtup saatelrce, hatta şafak sökünceye kadar anlattı mutluluğunun formülünü. Tabii buraya hepsini yazmam mümkün değil bunları ama, kendimce anladığım ve düşüncemde beliren bazı nasihatleri içimde dipdiri olarak sesleniyor sanki bana yaz der gibi.
Evlilik cennete doğru akan iki ırmak gibidir. Ve bu ırmak, iki yürek arasında büyüyen bir nurdur. Nur cennetten insanın anlına yansımış bir mühürdür. Gül ile diken misalidir evlilik. Eşlerin muhabbeti gül gibidir. Ayrılığı diken. Mutluluk yaşatır, ayrılık öldürür insanı ve hayatı...Mutlu yaşamak için yapılması gereken şeyler çokda zor değil aslında.
Sabah erkenden namaz ile başla gününe. Zira evin huzuru ve bereketi ibadet ile başlar. Kahvaltıyı uykuna şikayetsiz tercih et. Her seher vakti bir çocuk gibi şefkatle uyandır hayat arkadaşını. Sıcacık bir yudum çayda sun sevgini. Eşinin evden çıkarken hali çok önemlidir. Mutlu ayrılırsa eğer o gün huzur ve başarı getirir ona. Huzursuz çıkarsa hanesinden,sıkıntı ve başarısızlık getirir.
Uğurlarken arkasından sevgiyle dua et. Zira dua, her kapalı kapı ve her başarının anahtarıdır. Özellikle, evinde günlük ibadetlerini asla aksatma. Prensip edin ve her gün aksatmadan muhakkak Kur"anı kerim oku.
Gün içinde ev temizliğini mutlaka yap.! Müslüman temiz ve düzenli olmalı. Yemeklerini rastgele yapma. Özenle hazırla sofranı ve düzenli olarak sun. Evin içinde kendine bakmayı ihmal etme.
Eşine her daim güzel görünmeye çalış. Güzellik yalnızca yüz ve fizik hatlarının uymlu olmasıyla alakalı bir gerçek değildir. Ahlak güzelliği bütün güzelliklerin anasıdır. İnsan, temiz giyim, yumuşak uslüp ve tebessümlede güzel olmayı başarabilir.
Eşini sıradan bir insanı çağırır gibi ismiyle çağırma. Efendi veya bey olarak ekle sonuna. Dönüş saatinde onun yolunu gözle. İnsanın sevdiğini beklemesi sevgiyi artırır. Mutluluğu bereketlendirir. Akşam eşin yuvasına girdiği vakit, tebessümle karşıla onu. Sonra hoşgeldin diyerek, buyur et.
Morali bozuksa sesini çıkarma. Ama yemeğini ve sofrasını hemen hazırla. Konuşmak istemez ise eğer, birazcık bekle. Bir zaman geçtimi yaklaş ve bir arzun varmı? diye sor. Konuşmak isterse dinle. Yok istemez ise öylece bırak kendi haline. Vakti gelince o sana dönecektir mutlaka.
Eşini konuşturmamayı adet edin. Elbiselerini çıkarınca mutlaka kontrol et. Değişmesi gerekiyorsa, onu söyletme. Farkına bile varmadan değiştir hemen. Eve çokca çalışıp veya yorgun olarak gelmiş olabilir. Banyoya gitmesini bekleme,küçüçük bir leyene su koyup ayaklarını ılık suyla istirahat ettir. Bu sana ağır gelmesin. Senin kıymetini artırır onun nazarında.
Maddi olarak eşini asla sıkboğaz etme. Kazancı her ne ise ona göre harcama yap. Bolca savurma.! Kanaat insanın inancının sdakasıdır, unutma. Getirdiği her şeyi beyenmemiş olsan bile ona hissettirmeden kabul edip, beğenmiş görün. Zira o sevmiştir. Onun hatrına sende sev. Bir zaman sonra, hoşlanmadığın halleri yumuşak bir uslüp ile anlat ona. Ailesine, eşine ve dostlarına saygıda kusursuz ol. Getirdiği arkadaş ve dostlarina hizmette ve ikramda kusur etme. Hayat arkadaşına toprak ol, oda sana yağmur olur.
Eşini hiç kimsenin yanında asla kötüleme. Mahrem olan sırlarını en yakınına dahi açma. Kimsenin onun hakkında olumsuz konuşmasına izin verip, yorum yapmasına müsade etme. Sen değer verirsen, yücelir. Değersizleştirirsen, alçaltmış olursun onu. Onun insanlığına, inancına ve muhabbetine bak. Ve hep güzel yönlerini görmeye çalış. Güzellikleri farketmen sevgini artırır.
Acı ve sıkıntısını onunla sende yaşa. Öfkelendiği vakit karşısında sus! ve çekil. Sen öfkelendiğin vakit de hz Hatice"yi an. Onun sadakatini düşün. Hz. Peygamber"den ombeş yaş büyük olan, geçmişinde iki evlilik yapıp,çocuk sahibi olmuş bu kadını neden o kadar çok sevdiğini düşün. Güzellik, çirkinlik, zenginlik, fakirlik veya başka şeyler hiç bir önem taşımıyor.
Burası geçici bir dünya hayatı. Burada elde edilemeyen istekler ebedi hayatta tüm güzellikleriyle ihsan edilecektir mutlaka. Ne mevki, ne makam, hiç bir şey bu dünyadan ahiret alemine insanla gitmiyor. Amel,Amel,Amel. Her şey Ailede başlar ve Ailede biter.....
Son bir not olarak. Rahmet Peygamberimiz (sav) bir gün ashabına,Size cennetlik kadınların kimler olduğunu haber vereyimmi? diye buyurdular.
Ashap,buyrun, haber verin ya Rasullallah dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz(sav) bu saadeti hak eden kadınları şöyle anlattı.
Onlar kocalarını çok severler. Onlara çocuk veririler. Bir kızgınlık anında veya kendisine kötü davranıldığında ya da kocası ona kızdığında elini kocasının elinin üzerine koyar ve ona, İşte elim elinde,sen benden razı olmadıkça uyku uyumayacağım,derler. Sdakarasulallah. Taberani el kebir...19/140...
ve daha nice öğütler...Güne dair notlar... zaman zaman paylaşmaya devam edeceğiz inş...selam ile....
YORUMLAR
çok teşekkür ettim Allah razı olsun inş...
Ailelerin parça parça bölünüp dağılmasına, insanların İslama karşı bakış açılarının bulanması, yabancı ve yozlaşmış modern kavramları inancın yerine oturtup, ruhi ve kalbi işgal altında bırakarak, kendileri ve inançlarını şeytana teslim etmeleri sonucunda varılmıştır.
Erkek bayan eşitliğine gelince Rabbimiz bu hükmü kendi kudreti ile çizmiştir. Yani bunu biz kemdimiz söylemiyoruz..
o yüzden değiştirmek gibi bir şansımız yok...bu ister hoşumuza gitsin,isterse gitmesin..sonuç değişmez.
üstünlük derken bu fiziksel bir güçte olabilir, aklı bir üstünlükte ...bizim açık ve net bildiğimz şey şuki
ayet ve hadislerle kadının erkeğe itaat etmesi emredilmiştir...belirli sınırlarla...
bunun sebebi, kadınların daha çok duyguları ile hareket etmeleri,erkeklerinse mantık ile olaylara yaklaşmasından kaynaklanmasıda olabilir...
hatta ibadet hükmünde dahi erkeğin izni olmadıkça bir bayan nafile ibadet yapamaz.Nafile ibadet sünnet değilmidir...işte bu noktada biraz düşünmek insanın ruhunu aydınlatmaya yetiyor...
kadının erkeğini geçeceği tek nokta takvalık yolundadır.
selam ve duamla.....
İslam medeniyetinin çekirdeğinde aile vardır.
Aileyi konuşursak, aslında İslam'ın inşa etmeyi hedeflediği "ekrem" bireyi konuşuyoruz demektir... Müslüman denince akla gelmesi gereken takva, samimiyet, fedakarlık, diğergamlık, sevgi-saygı, nezaket, cesaret, tevazu, kanaat… gibi kavramların ete-kemiğe büründüğü ve hayatın içine girdiği bir toplumsal yapıdan bahsediyoruz demektir. Böyle bir yapıda hem bireyden topluma doğru, hem de toplumdan bireye doğru olmak üzere çift yönlü hareket eden bir seyyaliyet, otokontrol ve denetim söz konusudur. Emr-i bi'l-ma'ruf ve nehy-i ani'l-münker'i hayatın temel ilkesi yapan bir toplumsal yapı da ancak böyle oluşur. Cüzlerinin birbirine son derece sıkı bağlarla merbut bulunduğu böyle bir yapıda elbette her kompartıman, parçası olduğu bütün içinde anlamlı ve berhayattır.
Böyle bir bütünlük içinde aileyi toplumun temelinden çekip aldığınızda geriye kalan neyse, manevî ve ahlakî değerleri ailenin harcından çıkardığınızda geriye kalan da odur; yani kaos!
Sizin konudan biraz farklı ama ben de bunları not düşmek istedim...
Bu arada yazı da anlattığınız hanımlara rastlamak çok zor...Maalesef bayanlarımız modernizm ile gelen "eşitçilik" ilkesinin peşinde...Bayanlar erkeklerle her konuda yarışabilirler...Bu kabul edilebilecek bir şey olabilir...Ama bu yarışın neticesi ne olacak...Yani öncelikle kendisine, topluma ve erkeklere faydası ne olacak...Bunu hem dünya hem de ahiret için düşünmek gerekli...
Yazınızdan dolayı Allah, razı olsun...
Selam ve dua ile...
evet yazınızın her cümlesinde haklısınız. herşeyin başı saygı daha sonra kendiliğinden gelen sevgidir. ve şu fani dünyada önemli olan bakınca görebilmektir. yüzünü, görünümündeki muhteşemliği değil içinde parlayan güneşi sezebilmektir. kutlarım bu güzel ve örnek yazınızdan ötürü. selam ve sevgiler.