- 432 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN? 16
Yüzüne şaşkın bir şekilde bakmaya başlamıştı Tarık’ ın. İnanamıyordu. Gerçekten de zır deli olmalıydı. Düştüğünden bu yana yanında kimse kalmamıştı. Hâlbuki o, herkese yardım etmeyi seven birisiydi.
Sıkıntıdaki arkadaşlarını zamanında, elinden geldiği kadar rahatlatmaya çalışmıştı. Ama kötü duruma düşünce, hiç birisi de ne aramış, ne de sormuştu. Hayal kırıklığına uğramıştı. Şimdi ise yeni tanıdığı birisi, zorla onu götürmeye ikna etmeye çalışıyordu. Sebebi neydi? Neden böyle bir şey yapma gereği duyuyordu? Kafasındaki bu soruları sorarken, başını iki tarafa salladı.
“ Ya kardeşim. Git! Allah’ını seversen benimle kafa bulma. Ne yapacaksın? Benim gibi bir sarhoşu. Şuracıkta edindiğim yeri de kaybettireceksin elimden. Ben, iyiyim burada.”
Kamil’ in hikâyesine çok üzülmüştü Tarık. Bir an için kendini onun yerine koydu.” Bu duruma düştüğünde, ne yapardım acaba. Hayata tutunmak için çabalar mıydım? Yoksa! Kamil gibi kendimi bırakır ve ölmeyi mi beklerdim. Mutlaka onu hayata bağlamam lazım. Önce, buradan onu götürmeliyim. Evime alamam. Daha tanımıyorum. Ne yapabilirim. Düşün Tarık. Kafanı çalıştır. Buldum! Dükkanın üst katındaki depoya yatak ve birkaç eşya attım mı? Orada yatar. İş de veririm. Zaten, dükkânda çalıştıracak birine ihtiyacım var. Gerçi, benim durumum da belli değil ama Allah bir şekilde çaresini verir. Fazla ücret veremem ama en azından burada üşümekten iyidir. Temiz birine benziyor. Hem gece dükkânı da bekler. Gözüm arkada kalmaz. Kendini toplayınca da belki ücreti az bulur başka bir iş bulur kendine. Yeter ki gelmeyi kabul etsin. Bu tip insanlar, gururlarına çok düşkün olurlar. Onun için çok dikkatli olmalıyım.”
“ Ya! Kamil ağabey, ben seni çok sevdim. Sen çok temiz bir insana benziyorsun. Ben de çok üzüntüler yaşadım. Benim dükkânım var. Orada çalışacak bir elemana ihtiyacım vardı. Kalbim de temizmiş, seni çıkardı karşıma. Boş oturmayacaksın. Ben de zor günler yaşıyorum. Eşimden yeni boşandım. Ruhen çok sıkıntılıyım. Bana moral verecek ve bana işlerimde destek verecek birinin olması gerek bu dönemde. Ne olur, gelsen. Ben de kendimi yalnız hissetmesem. Ha! Haydi, ağabeyim üzme beni. “
Oturduğu yerden yavaşça kalktı. Doğruldu. Kartonlara bir tekme salladı. Hepsini dağıttı. Sonra Tarık’ a döndü.
“ Başımın, püsküllü belası oldun ha. Senin gibi sırnaşık birisi ile hiç karşılaşmadım. Haydi ! Gidelim bari. Ama, bak bir şartım var. Benden bunaldığınDa, sıkıldığında ya da benim bir suçum olduğunda, yüzüme söyleyeceksin. Ben, öyle imalı sözleri veya surat asmayı çekemem. Anlaştık mı? Ha! Bir de nerede kalacağım ben. “
“ Teşekkür ederim Ağabeyim benim. Beni kırmadın. Ben, hepsini düşündüm. Sana fazla bir ücret veremem. Dükkânın, üst katında bir depo var. Küçük ama sana yeter. Oraya, yatak, yorgan ve sana gerekecek eşyaları yerleştiririz. Gündüz, dükkânda çalışırsın akşam da yukarıda yatarsın. Üst katta, mutfak da var. Yemeklerimizi de orada yapıyoruz zaten. Toparlanana kadar, istediğin zamana kadar beraber çalışırız. Diyorum ya sana. Benim de sana ihtiyacım var. Tamam, dediğin gibi olacak her şey.”
Yine kafasını iki tarafa sallayarak başıyla, onayladı. Yavaş yavaş arabaya doğru yürümeye başladılar. Arabayı görünce bir anlık şaşkınlık yaşadı. Bir arabaya baktı, bir Tarık’ a. Soru dolu bakışlarla ona baktı. Sonra da üzerindeki kıyafetlere. İçinden “ Bu kıyafetlerle bu arabaya nasıl bineceğim. Adama bak ya. Bir de adama züppe dedim çıktım. Demek ki hayatta böyle insanlar da varmış. Onun yaptığını arkadaşlarım, akrabalarım yapmadı. Oğlum Kamil ! Bu adamın, sana verdiği değerin kıymetini bil. Yine eskisi gibi ol. İçkiyi bırak.”
Kamil’in bakışlarından ne demek istediğini anlamıştı Tarık.
“ Ağabey, hiç öyle bakma. Bu araba, satılacak. Borçlarım var. Onları, ödemek için satacağım. Benim de senden farkım yok aslında. Belki de son binişimiz bu arabaya. O yüzden dedim ya sana bana destek ol diye. Haydi ! Kazamız mübarek ola.”
Kapıyı açtı ve eliyle oturmasını işaret etti. Kendi yerine geçerek, arabayı çalıştırdı. Alışveriş merkezlerinin birinin önüne arabayı park etti. Sonra Kamil’ e dönerek,
“ Ağabey, sen sakın araban inme. Ben, hemen geleceğim. Tamam mı ? “
“ Tamam kardeş “
Koşar adımlarla içeriye girdi. Yaklaşık kırk beş dakika sonra ellerinde paketlerle geldi. Aracı çalıştırdı. Bir hamamın önünde durdu.
“ Ağabey, sakın beni yanlış anlama. Kaç zamandır dışarıda yaşıyorsun sanırım. Ben de gelecektim zaten hamama, beraber girelim. Rahatlayalım. Olmaz mı ? “
Kamil, iyice duygulanmıştı. Her konuştuğunu, ölçerek, tartarak konuşmaya çalışıyordu. Gururunun, incinmemesi için elinden ne gelirse yapmaya çalışıyordu.
“ Allah senden razı olsun Tarık kardeş. Haydi! Gidelim de bir güzel paklanalım. “
Hamamdan çıktıklarında, bambaşka bir insanla karşılaşmıştı sanki. Eski Kamil gitmiş, yerine yepyeni bir Kamil çıkmıştı ortaya. Alışveriş merkezinden aldığı çamaşır ve kıyafetleri de giyince aynada kendine baktı. Çok duygulanmıştı. Gözlerinden akan birkaç damla yaşı saklamaya çalışır gibi bir hali vardı.
Tarık ise onu sevindirdiği için çok mutlu olmuştu. İlk defa mutlulukla tanışmaya başlamıştı bu sayede. Mutluluk aynı zamanda başkalarını da mutlu edebilmekti aslında. Çok zor bir şey olmadığını anlamıştı. Ve bu duyguyu sevmeye başlamıştı.
İçinden “ Ah! Bir de gerçek aşkı bulabilsem “ Diye geçirdi. Hamamdan çıkarak, dükkâna doğru yol aldılar. Yepyeni bir yaşam bekliyordu ikisini de.
DEVAM EDECEK !
YORUMLAR
Hamamdan çıktıklarında, bambaşka bir insanla karşılaşmıştı sanki. Eski Kamil gitmiş, yerine yepyeni bir Kamil çıkmıştı ortaya. Alışveriş merkezinden aldığı çamaşır ve kıyafetleri de giyince aynada kendine baktı. Çok duygulanmıştı. Gözlerinden akan birkaç damla yaşı saklamaya çalışır gibi bir hali vardı.
Tarık ise onu sevindirdiği için çok mutlu olmuştu. İlk defa mutlulukla tanışmaya başlamıştı bu sayede. Mutluluk aynı zamanda başkalarını da mutlu edebilmekti aslında.
Ruhsal tahlilleri oldukça zengin,Psikoloik roman okuyorum ve de okudukça çok büyük haz duyuyorum...
Tarık'ın Kamil'e yardımseverliği,inşallah toplumdaki insanlarımıza örnek olur...
saygılar efendim...