- 611 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İKİ KİŞİ
İKİ KİŞİ
-Önümüzdeki hafta için iyi çalış.
-Ben gelemeyeceğim galiba.
-Gelemeyeceğim ne demek? Mutlaka beklerim. Herkes bu haftanın çok iddialı geçeceğini söylüyor.
-Hiç vaktim yok. Nasıl çalışacağım bilmem ki..
-Orasını bana bırak. Ben şimdiden başladım çalışmaya. Bir gün kala, yarım saat çalışsak yeter.
-Hep öyle söylüyorsun ama ben sana ayak uyduramıyorum. Bu arada, çevreye de rezil oluyoruz.
-Bu kez söz veriyorum. Seni çok iyi çalıştıracağım. Ancak, evdekileri gezmeye göndermen gerekiyor. Evde kimse olmasın ki, rahat çalışalım.
-Başka bir yer bulsak..Karım huylanmaya başladı da..
-Bizim evde hiç olmaz. Geçen gün, ev sahibi gelmiş, “evinizde çoluk çocuk yok, bu ne gürültü?” diye bozuk attı.
-Sen de kendini kaybediyorsun canım.
-Hayır, sen çok bağırıyorsun. Çalışırken bu kadar heyecana gerek yok. Çalıştıklarımızı uygularken heyecanlanmalıyız. Aksi halde, bu işin zevki kalmaz.
-Hadi ben bağırıyorum, ya sen…O kırıcı hareketlere ne gerek var? Biliyorsun, önceki hafta senin yüzünden televizyonu servise gönderdim.
-Ne demek istiyorsun? Biz bu işi para için yapmıyoruz, anladın mı! Teessüf ederim..
-Tamam tamam, uzatmayalım artık. Bu hafta, malzemeleri hangimiz alacak?
-Ayın kaçındayız haberin yok herhalde..
-Hani para için yapmıyordun?
-Parayı ben vereyim, malzemeleri sen al.
-Korkuyor musun? Kaçak mal almıyorsun ki..Gir eczaneye, ver elindeki listeyi, al malzemeleri.
-İyi ama yapmasını bilmiyorum.
-Düşündüğün şeye bak, birlikte yaparız.
-Olmaz, ben korkarım. Ya patlarsa?..
-Yahu, korkacak bir şey yok. Elimizdeki kitaba göre yapacağız.
-Kitap, resimliyse olur.
-Aslında kitaba bile gerek yok. Televizyonda, bir polisiye filimde görmüştüm. Kolayca yapabiliriz.
-Tebdili kıyafet yapacak mıyız?
-Yapsak iyi olur. Bir defasında, sayın müdürüme söylemediğim lafı bırakmadım. Hatta, suratına tükürdüm de gık bile diyemedi. Eğer bir tanısaydı, ağzıma şey etmişti..
-Ben de aynı şeyi ev sahibine yaptım. Ertesi gün, herif kiraya zam yaptı. Beni tanımış mıdır acaba?
-Sen de çok huylusun. Madem ki korkuyorsun, yapma kardeşim. Neyse, ben şimdi gidiyorum. Hangi gün çalışacaksak haber ver.
(Bir süre sonra çalışmak için buluştular)
-Evdekileri gönderdin mi?
-Elbette, merak etme.
-Hadi, elbiseleri giyelim. Bıyık mı istersin, sakal mı? Güneş gözlüğünün camları yok ama idare et.
-Ders notları nerede?
-İşte ders notları. Derse başlamadan önce teybi açalım ki, iyice havaya girelim.
-Bunlar da ne? Ayıp ayıp, bu kadarı da olmaz..Ben bunları ezberleyemem. Ezberlesem de söyleyemem, utanırım.
-Utanılacak bir şey yok. Karşında müdürün varmış gibi düşün ve söyle. Sen söylemezsen, iş yerinde o sana söyleyecek.
-Senin hatırın olmasa..
-Bak şimdi, sağ kolunu uzatıp, parmaklarını şöyle yapacaksın. Yaptın mı? Sol elinde de sağ bileğini tutacaksın. Tut bakalım. Aynı anda şu sözleri “……………..” bağıracaksın.
-Yok arkadaş, ben o sözleri söyleyemem. Sana söyleseler iyi mi?
-Yahu kardeşim, bunda utanılacak bir durum yok. Geçen gün, dolmuşun kapısını hızlı çarptın diye aynı sözleri sana şoför söylememiş miydi?
-Çok doğru, söylemişti.
-Bu kez başka bir hareket göstereceğim. Dikkatli bak.. İki elini birleştirip şöyle yapacaksın. Bunu yaparken de, şu kağıtta yazılı sözleri bağıracaksın. Anladın değil mi?
-Üüüü..Bu sözleri söylemek için insanda ar namus sıfır olmalı. Kusura bakma birader.
-Ben söylüyorsam, namussuz mu oluyorum? Aynı sözleri pazarda domatesleri seçtiğin için karının yanında söylediler. Yalansa yalan de!
-Haklısın, karımın yanında söylediler.
-Sana, yeni bir hareket daha. Sol elini boru gibi yapıp, sağ elinin avucuyla üçer kez vuracaksın. İşte böyle…Bu hareketi yaparken de şunları “ ………..” bağıracaksın.
-Ulan, doğru dürüst bir tek laf bulamadın mı? Biraz öncekiler neyse, bunu hiç söyleyemem. Boşuna ısrar etme.
-Sözlü sınavdan kaçmak isteyen öğrenciler gibisin. Bu gidişile sınıfta kalacaksın. Onu söyleyemem, bunu söyleyemem, ne bu be! Senin söyleyemediklerini dün nasırına bastığın herif sana söylemedi mi?
-Evet söyledi.
-Öyleyse, sorun yok. Zaten, üzerinde çalışacağımız bir hareket kaldı. Onda da şu sözleri “…….” avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. Anlaşıldı mı?
-Bu hepsinden berbat. Söylemek için insanda meşin gibi surat olması gerek. Vallahi söyleyemem..
-Sen, iyice kabak tadı verdin. Ne bu be ! İki saat önce, oğlun sana söylerken gık demedin. Eşeklik bende ki, seninle çalışıyorum. Ne halin varsa gör. Ben yarın maça yalnız gideceğim, tamam mı?...
(İzmir Gazetesi-21 Eylül 1980)