- 2702 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Patates çocuk
Patates çocuk bir tarlada dünyaya geldi.Toprağın altından yeryüzüne çıktığında gözleri kamaştı.Etrafına şaşkın şaşkın bakındı.Az ileride ellerinde çapalarla küreklerle bir şeyler yapan insanlar gördü.Topladıkları patatesleri çuvallara dolduruyorlardı.
Çuvalları bir traktöre yüklediler.Pazara götürdüler.Tezgahların üstüne yaydılar.Patates çocuk kendisi gibi bir sürü patatesle birlikte bir tezgahın üstüne bırakılmıştı.
Tezgaha müşteriler yaklaşıyorlar kaç kilo istediklerini söylüyorlardı.Pazarcı onlara kızartmalık mı haşlamalık mı istediklerini soruyordu.
Patates çocuk:”ben satılmak istemiyorum,toprağın altındaki evime geri dönmek istiyorum.”diye bağırdı.Tezgahın üzerinden bir hoplayışta yere atladı.Pazarcı:”Bu patates yere düştü alayım da yerine koyayım dedi.
Biraz sonra bir elinde Pazar arabası diğer elinde sıkıca tuttuğu çantası olan bir kadın tezgaha yaklaştı.”Oğlum patates kaça?”diye fiyatını sordu.Pazarcı fiyatını söyledi.hangisinden istediğini sormayı da ihmal etmedi.Kadıncağız:”Haşlamalık olsun evladım.”dedikten sonra parasını çıkarmak için çantasının içindeki cüzdanını aramaya başladı.Aradı taradı evirdi çevirdi.cüzdan yok.”Cüzdan nereye gitmiş?Aman Allah’ım cüzdanımı çalmışlar,imdat polis!”diye ha bire bağırıyordu.
Patates çocuk, gözleri yuvalarından fırlamış bir şekilde onu izliyordu.Pazarcı ”Üzülme hanım teyze pazarın muhtelif yerlerinde gizli kameralar yerleştirdiler.Cüzdanını her kim çaldıysa birazdan yakayı ele verir.Sen içini serin tut.”diyerek onu teselli etmeye çalışıyordu.Fakat ona bu sözlerin hiçbiri kar etmiyor,gözlerinden sapır sapır yaş dökerek ellerini dizlerine vura vura dövünüyordu.Bir yandan da:”Emekli maaşımı bugün aldıydım,gitti bütün param,şimdi ben ne yer ne içerim.”diyordu.
Kadının başına toplanan kalabalık kadını büsbütün üzüyordu.Her kafadan bir ses çıkıyor,bu karışıklıkta kimse patates çocuğa dikkat bile etmiyordu.Sonuçta o yalnızca küçücük haşlamalık bir patatesten ibaretti.
Patates çocuk oradan geçmekte olan bir adamın Pazar arabasına atlayıverdi.Hiç durmadan şu sözleri tekrarlıyordu:”Beni yakalayamazlar.Satılmak istemiyorum.Haşlanıp yemek olmak istemiyorum.Tarlama döneceğim.Toprağın altındaki serin evime döneceğim.
Adam başını geriye çevirerek: Şuradakiler daha bir güzel sanki ondan mı alaydım yoksa?”demeye kalmadı.güm!diye bir başka adamla çarpıştı.İkisi de yere savruldular.Pazar arabaları devrilince içindekiler yere saçıldı.Adamlar yerdekileri toplaya dursun ,patates çocuk tezgahların birinin altına yuvarlanıp gitti.Orada kendisini dikkatle inceleyen bir çift gözle karşılaştı.Bir köpek yavrusu burnunu uzatıp patates çocuğu kokluyor sonra geri çekiliyordu.Herhalde kokusunu beğenmemiş olmalı ki vazgeçti,uzaklaşıp gitti yanından.Patates çocuk :”Ya lezzetli bir kemik olsaydım o zaman ne yapardım.Bu iştahlı köpek beni kıtır kıtır yemiş yalamış yutmuştu çoktan,halime ne kadar şükretsem azdır.”diyerek seviniyordu.
Akşam oldu.Tezgahlar toplanmaya başladı.Patates çocuk üşüyordu.Yoksul insanlar pazarcıların işe yaramaz bulup bıraktıkları meyve sebze kalıntılarını toplamak için oraya geldiler.İçlerinden bir kadın yerde tek başına duran patates çocuğu görünce para bulmuş gibi sevindi.Aldı,torbasına atıverdi.Patates çocuk bu pis kokulu torbanın içinde yarısı ezilmiş domatesle yarısı çürümüş şeftali ile karşılaştı.Domates:”benim ezik yerimi atıp yemeğe doğrayacak.”dediler.şeftali:”Benim çürüğümü temizledikten sonra hasta çocuğuna komposto yapacak.”dedi.Ona dönerek:”Senden ne yapacaklar?”diye sordular.Patates çocuk sinirlenerek:Ben sizden farklıyım.Bana hiçbir şey yapamazlar.”dedi.Onun böyle böbürlenerek konuşması diğerlerine çok komik geldi.Kahkahalarla gülmeye başladılar.O kadar çok güldüler ki domates salçaya,şeftali de meyve suyuna dönüştü.İkisi de şıpır şıpır kadının torbasından yere damlamaya başladılar.
Kadıncağız eve vardığında torbasını açtığında domatesin ve şeftalinin tamamen ezilmiş olduğunu görünce önce ağlamaya sonra da gülmeye başladı.Kadıncağız bir tek küçücük patatesin sağlam kaldığını görünce:”Allahçım,bugün kısmetimize bu kadarı düştü.Şükürler olsun.”diyordu.Sonra da karşısında sanki onu dinleyen biri varmış gibi söylenmeye başladı.Fakirlikten ve çaresizlikten son zamanlarda böyle kendi kendisine konuşur olmuştu zavallıcık.Diyordu ki:”Sen çok küçük bir patates çocuksun.Seni haşlayıp yemek yapsam dişimizin kovuğuna yetmezsin.En iyisi mi gel sen benimle.”Kadın patates çocuğu avucunda nazikçe tutuyor,Evin kapısını açarak bir evleklik bahçeye çıktı.Burada neler yoktu ki.Maydonoz,soğan,nane,Toprak doyurur insanı derdi hep.Yere çömelerek toprağı eşelemeye başladı.Açtığı çukurun içine patates çocuğu bıraktı.Üstünü yeniden toprakla örttü.”Sen burada uslu uslu dur.Ben seni her gün ziyaret ederim.Belki bir süre sonra yanında başka patatesler oluşur.O zaman yavrumun karnını doyuracak kadar bir yemek yapabilirim.”dedikten sonra biraz su döktü.
Tek odalık evine döndü. Yanına zayıf çelimsiz ufacık bir çocuk yaklaştı.Çocuk elindeki kuru ekmek parçasını kemiriyor annesine dönerek soruyordu:”Anneci bana ne getiydi?”Kadın ne cevap vereceğini şaşırmıştı.Şaşkınlıkla :”Sana patates tarlası getirdim.”deyiverdi.Gözlerinden boşanan yaşlar yanaklarına sicim gibi akıyordu.”Fakirin tesellisi ağlamaktır.Yapabildiği Rabbine yalvarmaktır.”diyordu.
Kadıncağız kalan son ekmek parçasının arasına maydanoz ve soğan sıkıştırıp çocuğun eline verdi.Çocuk iştahla yemeye başladı.Kadın yiyecek başka ekmek olmadığı için biraz su içip çocuğu uyuttuktan sonra kendisi de uyuyakaldı.
Sabah en güzel müjdecidir.Kadın sebebini bilmediği bir iç huzuru duyuyordu.”Herhalde karnım günlerdir aç olduğu için kendimi hafiflemiş hissediyorumdur.”diye düşündü.Gözlerini yavaşça aralayarak:” Görebildiğim gözlerim olduğu için Rabbime şükürler olsun.”dedi.Başını yastıktan yavaşça kaldırdı.Yastığın üstünde beyaz beyaz bir şeyler parıldıyordu.Bunlar gerçek inciye ne kadar benziyorlardı.Bir tanesini alarak avucunun içinde tutup baktı.Gözleri kamaştı daha fazla bakamadı.Bunları buraya kim bırakmış acaba diyordu.Bilmiyordu ki onları kendisine Allah vermişti.Gece boyuna dua ederek döktüğü gözyaşları birer inci tanesine dönüşmüşlerdi.
Usulca kalkıp kapıya yöneldi.”Kuyudan su çeker sonra da bu suyla hem yeşillikleri sular hem de elimizi yüzümüzü yıkarız.Fırıncıya biraz nane maydanoz verirsem belki bana bir sıcak ekmek verir ben de onu yavrumla paylaşırım.”diye mırıldanarak kapıyı açtı.
Dışarıya çıktığında gözlerine inanamadı.Uçsuz bucaksız bir patates tarlası evinin önünde alabildiğine uzanıyordu.Her taraf patatesle doluydu.Kadıncağız gözlerini ovaladı.Kendisine çimdik attı.Rüya olmadığını anladığında ellerini gökyüzüne kaldırarak: “Rabbime hamdüsenalar olsun!”dedi.
Çocuk uykusundan uyanmış annesini aramaya başlamıştı.Kapıyı açık görünce o da peşinden çıktı.Gördüğü manzara karşısında gözleri iri iri açıldı.Annesine:”Anneci bana getiydiğin patates taylası bu mu?”diye şaşkınlıkla sordu.Kadın cevap veremiyordu.Sanki dili tutulmuştu.Kendisini toparlayarak:”Evet bir tanem,ama onu sana ben değil Allah getirdi.”dedi.
Gülhan Çeliktaş