- 979 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
185 - KAÇIŞ
Onur BİLGE
Tam uyku haline geçecekken, komşunun silâhaltındayken ölen oğlunun duman şeklindeki siluetinin gelip odamdaki sandalyeye oturduğunu açık gözle görmeye başladığımı söylediğimde annem babam o görüntünün halüsinasyon görmekte olduğum için mi yoksa cinlerle alakalı bir vizyon olduğu için mi teşekkül etmekte olduğunu öğrenebilmek gayesiyle araştırmaya başladılar. Bu arada pek çok kitap karıştırdılar, cevap alabilecekleri kişilere sorular yönelttiler. Çünkü biliyorlardı ki yalan söylemiyor, gerçekten ısrarla aynı vizyonu görmekte olduğumdan rahatsız oluyor, uyuyuncaya kadar yanımda kalmalarını isteyerek onları da rahatsız ediyordum.
Babam, bir süre sonra, neden hep aynı görüntünün teşekkül etmekte olduğunu anladı. Bana dedi ki:
“O kadar kişi vefat etti. Onlar seni ne kadar etkiledi?”
“Çok değil. Üzüldüm ama hep onları düşünmemek
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 7
TIRNAK - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
birinin ölümünü düsünecek olursak büyük bir insanin dahi
ruhen bir cöküntüsü ola bilir ki cocuklar tabi daha hassas.
Doğan, ölüme imzayı atar.
evet .
Ölenle ölünmez.maalesef öyle nekadar derin yasini da tutsak hayat devam ediyor.
bazilari sacini basini yoluyor ölünün ardindan
ben buna karsiyim.
yalnis buluyorum
kendini parcalayacagina ruhuna dua et.
güzeldi insani degisik düsüncelere iten bir yaziydi.
yüregine saglik sevgiler.
Her zamanki gibi güzeldi. Tebrikler...
Çocukken gördüğümüz hayelleri hatırladıkça hayel gücümüzün ne kadar güçlü olduğunu düşünürüm hep.
Ölen insanlara ayrı acırdım. Gömülenlere ayrı acırdım. Hele o mezarlıktaki ağaçlara gıcık olurdum. Ölülerin karnına battıklarını düşünürdüm hep...
Selam ve sevgimle...
Bir alâkası var mı bilmiyorum.Ben yazıyı okurken kendimi
1961 yılının ilk üçaylarını ve sonrasını hatırladım.
Kütahya'da 1,5 yaşındaki oğlumhamile eşimi,annemi babamı
bırakarak,Erzurum'a gelmiş mahallebaşı'ndaki ordudonatım fabrikasındaki görev yerimde vatani görevime başlamıştım.
Tek odalı toprak evimde,küçücük teneke sobamın üzerinde çok sevdiğim kıymalı şehriye çorbasını pişirip iştahla yiyordum.Başka yemek yapmak elimden mi gelmiyordu,
çok sevdiğim için mi her gün bu çorbayı yiyordum.Yoksa kolayıma geldiği için mi? tam 3 ay hergün,her öğün aynı çorba.Sonunda nasıl oldu ne zaman başladı bilemiyorum.
Aradan 48 yıl geçmiş.Ancak O üç aydan sonra yıllarca
şehriye çorbasını aklıma getirdiğim zaman midem bulanıyordu.Şükür zamanla geçti.Babanız haklı zamanda
iyi bir ilaç.Yeterki sabredelim diyorum.Kutluyorum efendim.
Sevgili ONUR, yazılarını daha okurken, geçmişe ait ne var ne yok çıkıyor günyüzüne. Anımsamak istemediklerimlede karşılaşıyorum. Bu vesile ile o yükten kurtulmuş oluyorum ve geçmişte korktuğum veya iğrendiğim o olayın günyüzüne çıkmasıyla bir nevi terapi oluyorum. Aslında çıkmasını istemediğim olay çocukluğumdan kalma o çocuksu duyguların baş edemediği. Zannediyorum ki hala baş edemem. Olur mu hiç...Elhamdülüllah Rabbimin öyle güzel donatmış ki, sürüsü gelse başa çıkamaz. İşte yazılarınla kıyıda köşede kalmışlar güçlü zihime gelip yok olup geri gidiyorlar. sayende. Olmadı Rabbim vesile kıldı sizi buna. Bir nevi kompütüre format atmak gibi birşey...Yazılarınla böyle oluyorsam, sizinle konuştuğumda nasıl yenilenip, gelişeceğimi hayal bile edemiyorum. Başarılarının devamını diler, gönül bahçemden bir demet karanfil bırakıp, çıkıyorum sayfandan ONUR....................
Ben yine bir şeyler yakaladığıma inanıyorum.
Yazarımız Ayşecik karakterini muziplik olarak görüp, kötü bir karakter olduğunu ve özenilmemesi, bürünülmemesi gerektiğini söylüyor. Oysa, tanıdığım kadarıyla hiç de kurtulmuş değil o muzip karakterden.
Bence muzipliğin de tatlı yanları var. Kabul edip öyle yaşamakta yarar var.
sevgili ONUR BİLGE
Yüreğinize sağlık.ben hep kitaplarla dost oldum.onların derdini ,neşesini ,üzüntüsünü ,tasasını heyecanını paylaştım.bitmesini istemediğim kaç kitap okudum.ama bugünlerde saheser niteliğinde bir kitaba başladım adıda ONUR BİLGE klasikleri ,bu yazıların hiç bitmesini istemiyorummmm.siz herzaman var olun.yazılarınız daim olsun.sevgilerimi yolluyorum.saygılarımla.
Acılara alışmak,.
Bir hikaye okumuştum. Dağlara acıları vermiş Tanrı, dağlar dayanamamış, Taşlara vermiş, taşlar paramparça olmuş dayanamamış, İnsanlara vermiş, insanlar günlerce ağlamış ama sonra komik bir olay gördüklerinde gülmeye başlamış. O zaman insanların acılara dayanabileceğini anlamış Tanrı ve İnsanlara vermiş acıları.
Ben kendi adıma ne zaman yazılarınızı okusam kendimi sorguluıyor ve sorgulamalarımın sonunda cevaplarımı yarım yamalak da olsa vermeye çalışıyorum Sevgili dost.
Yine özel bir yazı ve özel bir anlatım. Sevgiler yüreğinize