Hayatın İçinden Notlarım -2-
Sabahın ilk saatlerinde uyandığımda, perdeyi aralayıp pencereden, güneşin doğmasını bekliyordum.Gökyüzüne baktığımda yavaş yavaş toplanan bulutların, grimsi bir tabloya dönüştürmesinin ardından, aniden bastıran sağanak yağış, bütün beklentilerimi alıp süpürmüştü.Havanın yağışlı olmasına aldırmayıp dışarıda yürümeye başladım.Tabiatın mis kokan denizini ve yeşilliğini içime çektikçe, ruhumun daha fazla tazelik bulması, kendi iç dünyamdan duyduğum huzur ve ferahlıkla kesişen çevreme pozitif enerjiyle bakmamı sağlıyordu...
İçimizde duyduğumuz huzursuzluk dışarıya ne şekilde yansır?
Çevremizde yaşanan olaylar ve negatif düşünceler, kendi içimizde beslediğimiz güzel duyguları örtbas etmeye yetiyordu.Zamanla toplum içerisinde bir basmakalıp gibi yerleşir beynimize ve şunları söyleriz: "Hayat, çok zor!Herşeyi yaşadım, gördüm ama bir heyecan ve mutluluk alamadım ondan..." der dururuz.
Kimse farkına varmaz ama hayatın, bizim kendi bakış açımızdan yarattığımız olgulardan ibaret olduğunu...
Her sabah yatağınızdan kalktığınızda aynaya bakıyormusunuz?Ne düşünüyorsunuz kendiniz hakkında?Geçmişin verdiği sıkıntılar mı sizi mutsuzluğa itekliyor?Bu nedenle gelecekten endişe mi duyuyorsunuz? --- Bu sorulara cevap vermenin güç olduğunu biliyorum.Geçmişte ne yaşadıklarımızı bilebiliriz,ama gelecekte bizi neler bekleyeceğini bilemeyiz fakat neler yapacağımızı çözümleyebiliriz.
Unutmamak gerekir ki; insan geçmişteki hatalardan veya pişmanlıklardan dolayı ileride tünelin sonundaki ışığı görmekten kaçınır bir duruma gelmek isteyecek.Öyle bir evrende yaşıyoruz ki, kendimizden uzaklaşır duruma geldik.Asıl sorun da; kendimizle yüzleşmekten korktuğumuz için çevremizdeki harikulade ve eşsiz güzellikteki manzarayı gözden kaçırmamıza neden olmasıdır.
Aklımızın, bedenden ayrı bir boşluğa akması; aile ve arkadaşlarına olan güveni yitirmenin ardından yüzümüze taktığımız maskeler, aydınlık dünyamızı siyaha boyamaya çalışanları, dibi görünmeyen bir kuyuya atlamak gibi yorumluyorum.
Sonuç olarak biz kendimizle barışık olmadıkça, yanlışlarımızdan dönmeyi kabul etmeyip burnumuzun dikine gitmeyi karar verdikçe, kalbimizdeki yersiz umutsuzluğu yok etmediğimiz sürece, "bırakın hayata (kendimize) yenik olmayı" Tanrı’nın yüreğimize koyduğu sevgiyi ve esenliği bile keşfedememiş olacağız...
"İnsanların yüreği bir oda gibidir: İçindeki kötü kokan çöpleri ve artıkları temizlemediği zaman, hem ziyaret edeni olmaz hem de kapısını, misafirlere açmaktan büyük utanç duyar."
Arda KARANFİLOĞLU
YORUMLAR
Sabah kalkıp bir koşuşuturmanın peşinde sürükleriz bedenimizi ve karanlık çöktüğünde yarın için onu dinlendirmeye alırız ki tekrar ve tekrar hayat denen dönencenin içinde varolabilelim.
yazınızı içerik olarak beğendiğimi belirtmek isterim.siz bir cümle yazarsınız o bende bin cümle oluverir.
saygılar.