Soru
Memleketimin nice güzel yanlarının yanında, çiçek gibi açan manavlarının büyüklüğü ayrı bir göz okşamasıdır benim için. Çocukluğumun meyvelerini her gördüğümde ‘baba bu ne’ halindeki bebeler kadar aç gözlerim şenlenir. Hünnap, alıç, hambeles* benim oğlumun görmediği, tatmadığı meyveler. Avokado, kivi, mango gibi başka kıtaların meyvelerini bilmesinin yanında baba topraklarına bu kadar yabancı olması, çaresizlikle bezeli bir komik kader durumunu ortaya çıkarmıştı. Son memleket gezime oğlumla gittim, babaannesi almış onu benim okuduğum okullara götürmüş, tesadüftür ki benim onun yaşlarında oturduğumuz mahalleye geri döndüğümüzden, oyun oynadığım yerlerde şimdi o da top peşinde. Belki bici biciyi bilmiyor, sokak satıcılarının mis kokulu küçük lahmacunlarını hiç tadamayacak ama değişmeyen iyot kokusu ona da iyi gelecek. Denizin mavisi, dalgaların melodisi onu da şenlendirir umarım. Bir okulun yanından geçerken çocukluk arkadaşımı aradım, yıllardır uzakta yaşamakta olan bir akademisyen nerdeyse ağlamaklı bir tonda, kıskandığını gizlemedi. Özlemek böyle bir şey işte, bin kilometre uzakta ve bin yıl gibi geçmişse de zaman, o günlerin buğusu ile sıvalı anıların şerbetine doyamıyoruz. Büyüdükçe değişenlerimizi aynı zaman diliminde ayırtına varamayıp görememek normal, modernliğin deformasyonu ile ilgilide sayfalarca şey yazılabilir elbette. Benim değineceğim getirilerini yok saymakta değil. Bir radyo programında Enis Fosforoğlu kadınları memnun etme yollarını sayıyordu, yüzlerce madde oldu hemencecik, sıra erkeklere geldiğinde ise sadece üç madde sıraladı. Karnını doyur, televizyon kumandasını ona ver ve televizyonun önünden çekil. Rahat ve konforlu yaşam kimsenin vazgeçemeyeceği modernlikten türeyen teknoloji sayesinde mümkün olmuş. Yeni Dünya sisteminin en temel öngörüsüne yardımcı konformist kitleler, tüketim sayesinde şekillenmiş yaşam biçimini pompalayan balon, naylon insanlar daha da çoğaltılarak bomboş kafalarla ortalıkta gezinir hale getirilmiştir. Bu boş kafaların kendini bir şey sanabilmesi için de üye olabilecekleri kulüpler peydahlanmış, benzeyeceği ünlüler yaratılmış, gibi bir hayat tarzı oluşturulmuştur. Herkes biri gibidir. İnsan gibi değil de popçu, futbolcu, medya maymunu gibi olma heveslisi bu plastik dünyanın insanları düşünmemeliydi. Onlara medya yoluyla ne yapacakları zaman zaman anlatılacak, onlar da anladıkları kadarını, paraları ölçeğinde satın alacaklardı. Her şey satın alınabilir olmuştu bile. İmaj satın almak için ne kadar para ödediklerine bir baktığınızda nerden nereye ve ne hızla gelindiği göz korkutan bir gerçektir. Rekoltesi yüksek besin değeri düşük ve yüksek ihtimalle kanserojen katkılarla donatılmış yiyeceklerin sebebi de, vücudunu yok sayan sporcuların hırsına yenik düşüp doping maddesi kullanmasının sebebi de bugünkü değersizleşmiş insanlıktır. Soru şudur:
Nasıl olacakta geçmişe saplanmadan geleceğe hazırlanıp, konforu genel insanlık değerlerini hiç etmeden sağlayacak o özlediğimiz- herkese göre farklı bizim kuşağa göre seksenler diyebiliriz- dönemlerdeki tadı tekrar yakalayabileceğiz. Hiçbir şeyi olmadan dünya bizimmiş hissimizin yerini alan, her şeyim var ama ‘ben hiçbir şeyime‘çeviren tüm olayları ve onun yarattığı paralel evren benzeri hayali düzeni tanımlayıp müdahale etmenin zamanı gelmedi mi?
*murt ya da yaban mersini olarak ta bilinir.
Nadir Keleş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.