Kızsal muhabbetler(16)...............
İnsan kendine tam olarak ait olabilir mi?
Kolundaki saatin kendisine ait olabilmesi gibi.(Leyla İpekçi)
Leyla bu satırları düşünüyorken bir kadın girdi odasına.Yaşına göre güzel bir kadın.Leylanın annesi bu kadı.
-Kızım şu yeni taşınanlar var ya, karşı komşu oturmaya çağırdı, onlara gidiyoruz.
-Hani şu çam yarması oğulları olan mı?
-Çam yarması deme çok efendi çoooooook.
-Aman pek beğenmişiz damat mı yapıcan?
-Seni alsın da ne yapsın hırçın aksi şeyin tekisin ne vardı Seda gibi olsan ne hanım hanımcık kız.
-Anneeeeeeeeeeeee git o zaman Seda nın annesi ol.Hem ben o çam yarmasına kalmadım.
-Kalmadın doğru evde kalacaksın haberin olsun, çok efendi çocuk, ailesi de çok iyi.
-Anneeeee ben Shakespeare ’hırçın kız’ı oynamaya devam edeyim.
-Ne pir ne pir şeks mi?
-Yazar anne o.
-Aman iyi edebiyat yapma.
Leyla düşünüyor şimdi ’edebiyat yapma’ hırsızlık yapma,hile yapma...yapma.Annesi odadan çıkarken o hala bunları düşünüyordu.Bir dile böyle bir ibare nasıl girer ya ,kim yapar bunu?Edebiyat nasıl da olumsuz gösteriliyor ,nasıl da gizliden gizliye insan zihni yıkanıyor.
Leyla bunları düşünürken Seda da bişeyler okuyordu ama Leylanın okuduklarından farklı.Seda Sadi Hafız Mevlana Attar bunları okumayı sever şu an okuduğuysa Sadinin bir sözü:
’İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun.Çok uzaklaşma donarsın,çok yaklaşma yanarsın’(Sadi-yi Şirazi)
Sevim hanım yani Sedanın annesi Sedaya sesleniyor:
-Seda kızım biraz gelir misin?
Seda annesinin onunla konuşacağını tahmin etmişti.
-Efendim anne?
Sevim hanım kızına nemli gözlerle baktı ve ona uzun uzun bişeyler anlattı Seda dondu sanki en son bağırmaya başladı duyulan cümleler şunlar:
-Affettin öyle mi seni aldattığını duydum zaten teyzemle konuşurken onun sana söylediklerini de duydum erkektir yapar dimi anne?Şimdi sen bütün bunları sineye çekecektin madem ne diye teyzemlerde kaldık ne diye anne ne diyeeeeeeeeeee?
-Seda sus bağırma!
Bağırma mı sana hiç bağırdım mı anne? Hayatımda bir kez olsun bağırdım mı ama ben buna katlanamam o adama baba demem ben demem.Siz kadınlar böylesiniz işte, önce asla kabul etmem boşanırım dersiniz sonra eşim ne de olsa dersiniz ,ya sen aldatsaydın.Anlamıyorum ,anlayamıyorum başkasına dokunan biriyle nasıl beraber olacaksın?
Sevim hanım hayatında ilk defa kızına tokat attı.Seda şaşkın .Sustu.İkisi de sessizliğin sesini dinliyorlar meğer sessizlik ne gürültülü bişeymiş.Her şey sustu ,zaman ,mekan anlamını yitirdi.Geriye kalan tek ses annesinin Sedaya attığı tokatın sesi ,geriye kalan tek şey Sedanın annesine hınç dolu bakışı ve odayı terk edişi.
Garip bir şekilde kızların hayatları ortak olaylarla süsleniyordu.Şebnemi de bir tartışma bekliyordu annesi çok kızgındı.
-Sana o çocukla görüşmeyeceksin demedim mi?Söyle demedim mi kaç kere?Devrim mi mevrim mi ne haltsa görmeyeceksin onu!
-Anneeeeeeeeee!O benim sevdiğim insan yeter artık, vazgeç, görücem onu çünkü birbirimizi seviyoruz.
-O Allahın Kürdünü mü?Ölürüm de seni bir kürte vermem.Baban bu günleri görse kahrından ölürdü.
-O Allahın kürdü dediğin insanı ben seviyorum anne çok seviyorum.
-Şebnem bak sana söylüyorum bu işin sonu yok kürtlerden vatana hayır gelmiş mi sana gelsin.
-Anne yeter seviyorum onu anla!!!
Şebnemin annesi sinirle çıktı odadan Şebnem inadına kürtçe şarkı açtı ’Tanımadığım ten’ Ahmet Arslan, ne de güzel söylüyordu.
’Yalnızca bir kırıntıydın içime düştüğünde vakitsiz anda.
Bilmediğim bir sebebten alıp götürdüğünde o yerlere.
Keder ve budalalıktan başka hayatın anlamı var mıydı’
Şebnem sevgilisine mektup yazmakta şuan
Sevgilim
Bizi hiç bişey ayıramayacak iki gönül bir olunca sade samanlık mı her yer seyran olur derdin ya şuan hatırladım.Gülüşün öpüşün,Kimselere benzemeyen bakışın ,kokun herşey.........yazamayacağım ağlıyorum.Sana Nazımdan bir şiir
GÖZLERİNE BAKARKEN
Gözlerine bakarken
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde
kayboluyorum...
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...
Leyla ,bıraktığımız yerde odasında, esmer genç yok ortalıkta.Leyla gülüyor.Okudukları güldürdü onu.İŞte o sayfa:
Erol Günaydından Bir Skeç
-Bu kimin donu?
-Siyasetçinin donu
-Ben yıkamam onu
-İçi b.k dolu
-Bu kimin donu?
-Memurun donu
-Ben yıkamam onu
-İçi yama dolu.
Leyla kalktı Goran Bregoviç açtı şimdi güzel gider.....
...................
YORUMLAR
Alıntılar metnin içerisine çok iyi yerleştirilmiş,bunu yapmak pek kolay iş değildir...Genelde Şükran,metinlerinde bu dikkatimi çekti bu,o yüzden öncelikle belirtmek istedim.Muhabbetler "kızsal" olduğu için zaman zaman yabancılık çekiyorum okurken,ama "empati" diye birşey var...Anlamaya çalışıyorum.Teşekkürler,başka yazılarını da merakla bekliyorum...