HER SÖZCÜK BİR ÇIĞLIK
Düşününce üç sözcük gelip en öne oturuyor. Şans, tesadüf ve mutluluk.Her insanan’ını düşündüğünde farklı sözcükler ilk sıralarda oturur kuşkusuz.Veya insanların farklı dönemlerinde sözcükler değişir. O halde bu üç sözcük benim ve şu anımın sözcükleri. Yani bir insanı gördüğümüz anda cevabı değişmeyen veya az değişen cevabını merak etmektense ilk sözcüklerini sormak daha anlamlı değil midir? Tabi ki insanın samimiyetini ilan eden cevabı olmalı.Demeli ki mesela sevgi,aşk,özlem..Veya şu an kıskançlık,kin, öfke…Veya da kırgınlık,dargınlık,yalnızlık…O zaman insanın konuşcağı başlıklar da çıkar kendiliğinden.İnsanların o anlarına hiç denk düşmeyen,hiç ihtiyaç duyulmayan dolayısıyla da ölüm gibi sıkıcı sohbetlere belki kimse katlanmak zorunda kalmaz.
Madem ki biz ilmek ilmek,an be an yaşadığımız;tüm hücrelerimizle yaşadığımız,nefesimizin düzenini değiştiren,kalp atışlarımızı düzenleyen,yüz kaslarımızı şeyleri sözcüklere sıkıştırıyoruz bari boş sözcüklerle idare etmeyelim.Hiç değilse yakınından yöresinden yaşadıklarımızı çağrıştıran sözcükleri kullanalım.Yoksa en kederli anınızda sessiz bir tepede içinizdeki kavgada kan revan olmuşken bedeninizi okşayan bir rüzgarın uyandırdığı duyguyu hangi harf hece bütünlüğü anlatabilir ki..İçiniz özlemden yanıp kavrulmuşken bir bakışın bir ölümden dirilmeyi hangi seslerle ifade edebilirsiniz ki..Ama öyle bir anımızda “nasılsın” gibi bir soru ne anlamsızdır.Cevabı var mıdır bu sorunun..Ya da “iyiyim” sözcüğüne sığan duygular gerçekten sınırlı olabilir mi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.