Sevgiliye Mektuplar 1 - Sızı
Şimdi başka ellerdesin. Başka gözler bakıyor sana. Başka dudaklar öpüyor o gelinciğe dokunur gibi ürkek ve çekinik dokunduğum, kendimden bile sakındığım tenini. Başka eller dokunuyor sana, başka.
23 Nisan’a bir gün var. Sürüklendiğim bu gecenin ve mekânın kuytusunda nerden geldin aklıma bilmiyorum, seni düşünüyorum. Aslında ben hep seni düşünüyorum da işte 23 Nisan çocuklarının şenliklerini düşündüğü gibi, nedendir anlamıyorum bu içimdeki sızı. Her karanlık bastığında her yolum kuytu köşelere düştüğünde, tam da senin dediğin, kendime her yakın olduğum bu yalnız vakitlerde kapıldığım o sana yolculuklarımda, eşlik eden bana, yüreğimdeki bu ince sızı.
Doğrularımın ve yüreğimin hiç bitmez çatışmaları yine sahnelenen. Güneşler doğdu üstüme bu ince sızı ile akarken sana nice geceler. Uykulara daldım seher vakitlerinde yüzümdeki umutsuzluk ve mutsuzlukla, bilerek ama istemeyerek kâbuslara, derin sessizlikler içinde.
Şimdi başka ellerdesin. Başka gözler bakıyor sana. Başka dudaklar öpüyor o gelinciğe dokunur gibi ürkek ve çekinik dokunduğum, kendimden bile sakındığım tenini. Başka eller dokunuyor sana, başka.
Başka bambaşkayım bu gece. İçimde ah bu derin sızı. Gel de anlat bunları yüreğime, kabul ettir. Seni gözünün bebeğine yerleştiren bu doruklara sevdalı adam, hiç sevdalı değilken derinlere, dibe çökmüş durumda tam da şimdi.
Başka dudaklar öpüyor seni. Aşağılık bir dram bu. Bilerek ama istemeyerek, doğru olduğunu düşünerek senden ayırdığım yollarımı kaybettim şimdi. Pusulasını yitiren bir sandalım açık denizlerde. Nereye ne yana gideceğimi bilmeden dalgaların arasında savrulup duruyorum. Fırtınaların kasırgaların ortasındayım. Kancık bir pusulaya bile razıyım işte anla. Korsan da olsa bir gemi gelse ve beni alsa. Küreklere mahkûm etse. Ah bu sızı! Olur, mu yine bu sızı içimde o zaman, hisseder miyim en derinimde? Bu yüreğimi tam ortasından durmadan hançerleyen bu sızı, olur mu?
Nasıl anlatabilirim ki bunları sana. Tıpkı şarkıdaki gibi, alıp beni ötelere götüren sen değil misin? O ötelerde karanlık uçurumlara beni ittiren sen değil misin, öylece çekip giden, öylece bırakan, öylece, öylece…
Ah bu sızı, nasıl anlatılır ki? Susuyorum şimdi. Penceremi bir kez daha kapatıyorum. Ve gidiyorum sevgili, sensiz hücremin duvarına bir çentik daha atmaya.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.