Bayramınız ebedi olsun ...
Yaşadığımız süre içinde bir çok bayramımız vardır, dini ve gayri dini olarak kutladığımız.
Elhamdülillah dinimiz İslam ve böyle oluncada iki büyük dini bayramımız var kutlamamamız gereken.
Öncelikle ailele içinde daha sonrada akraba, komşu, arkadaş olarak toplumsal alanda insanları bir birilerine kaynaştıran yagane bir olaydır bayramlar.
Bazılarının bildiği ve beklediği gibi bayramlıklar alınır veya alınmaz orası ayrı bir konu ama bayramın her haneye az çok neşhe, huzur ve memnuniyet getirdiği kesindir, manen getirmesi de gerekir.
Burda şimdi nerde o eski bayramlar diye hayıflanmayacağım çünkü biliyoruz ki hiç bir şey aynı ayarda/değerde kalmamıştır. Bizler değişiyoruz ki yaşantımızda değişecektir.
Dünü düşünüp üzülmek yerine ’bugün’ yapmamız gerkeni yapmalıyız, bayramı en güzel şekilde yaşayıp, yeni nesile güzel bir anı olarak bırakmalıyız.
Türkiyede yaşayanlara ne mutlu, bizler burda biraz garip kalıyoruz bayramlarda, ordaki manevi havayı yakalayamıyoruz maalesef. Buda vatanda olanlara, bir artı olarak çifte bayram sevinci olmalı diyorum ben ve bir şükür vesilesi tabikide.
Aslında duygu olarak insanoğlu hayatının bir çok alanında büyük sevinçler yaşar.
İyi bir karne alındığında,,, herhangi bir hayali gerçekleştiğinde,,, sevdiğine kavuştuğunda,,, evli ise çocuğu dünyaya geldiğinde,,, iş arıyorsa iş bulduğunda v.s. bunu böylece uzatabiliriz.
Bu sevinçler kişinin hayallerine kavuşup mutlu olduğu, duygularının çoştuğu bir andır.
Ama sorarım size, her ne kadar başka şeylerle mutlu olsakda hiç bayram sevinciyle örtüşebilirmi? Bayram sevinci bir başkadır, onun manavi bir havası vardır, ORUC gibi değerli bir ulvi görevin bayramıdır.
İnsanoğlu yeri gelir nasıl bayramda sevinirse yeri gelir öfkelenip kızar/küser ve bu gayet doğaldır ama olmaması gereken öfkesi değil, ona yenik düşmemesidir.
Mü’min cömert ve merhametli olması gerekir dolayısıyla affedici olamalıdır. Bu yüzden kimseyle küs kalmamalı, varsa şayet küs olduğu biri onunla bayramı vesile bilip barışmalı çünkü bu Rabbi’nin bir emridir. Kim, ramazanın sonuna kadar günahlarından, kötü olan huylarından arınmadıysa yazık etmiştir nefsine.
Bugün Bayram arafesi ve şöyle bir düşünün, değermi hiç küs yaşamaya, fındık kabuğu bile doldurmayacak şeyler için kalp kırmaya.
Şöyle bir derin nefes alıp düşünün ve harekete geçin,,, yakınsa mezar ziyareti yapın, bir hastayı, bir garibi, bir yetimi sevindirin hatta bir mahkümü ziyaret edin ve ona bu bayramı manevi olarak ’ruhunda’ yaşatın.
Maliyeti kac olur herkesin kendi kararı ama bugünlere, ufak bir hediye ile ulaşabileceğiniz bütün gönüllerin kapısını çalın,,, işte o zaman bayram bayramdır / bence.
Yaşanılandan ziyade yaşatılandır asıl bayram /bence,,, o halde gülümseyin, affedin, sevginizi paylaşın/ispatlayın ve tanıdığınız tanımadığınız herkesle bayramlaşın hatta en önce Rabbinizin rızasını alarak Rabbinizle bayramlaşın.
*Ama mü’minin asıl bayramı Ahirettedir, dolaysıyla Cennettedir, oradaki Bayram Yaradanın Cenneti ve Cemaalini göstermesiyledir Ve inşallah ebedidir!!
_______________
>>> Mehmet DOĞRAMACIya ait TASAVVUF ile ilgili bir yazıda okumuştum ve beni bu söz çok etkiledi ama hikayesi dahada etkiliydi. Yazısının ismi "Rabbinle Bayramlaş!.." dı.
Sanırım hepiniz bu sözün manasını düşündünüz hatta ne demek olduğunu anladınız.
Dileyen internetten Mehmet doğramacı’ ya ulaşabilir, şiddetle tavsiye ederim.
______________________________
Siza sevdiklerinizle ve sizi sevenlerle, saygı ve sevgi ile dopdolu bir bayram diliyorum,,, bayramınız mübarek ola,,, kalın muhabbetle...
________
Şahinde Hülya Kahraman / 19.9.2009