- 1955 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAVRU VATAN, ATALARIMIZIN BİZE BIRAKTIĞI KÜLTÜR MİRASIMIZDIR.
Kıbrıs gerek Türkiye gerekse dünya tarihi ve kültürü açısından çok önemli bir tarihi ve coğrafi konuma sahiptir.
644-656 yılları arasında yaşamış İslam halifelerinden Hz. Osman İslamiyet’i yaymak amacıyla birçok ülkeye seferler düzenlemiştir. Bu fetihlerden biri de Akdeniz’de ilk deniz savaşları olan Kıbrıs Seferidir.
Stratejik konumu nedeniyle 655 senesinde Bizanslılarla deniz savaşı yapan Hz. Osman ve donanması Bizanslıları yenilgiye uğratmış ve Kıbrıs Adasına Müslümanların yerleşmesine neden olmuştur. Böylece Kıbrıs artık bir tehlike olmaktan çıkmıştır. Amaç hem Kuran-ın çoğalması hem de İslamiyet’in yayılmasıdır.
Daha sonra 1974 senesinde ise, Bülent Ecevit’in cesurca,
"Ayşe tatile çıksın artık." sözleri ile günümüzde popüler kültürümüzü tetiklemiş "Karaoğlan " lakabını takmıştık. Daha da ileri giderek göğsümüzün "Kıbrıs artık bizimdir" diye gururla kabarmasına neden olmuştur. Bu unutulmaz barış adına yapılan "Kıbrıs Barış Gücü Harekâtı" stratejisinin Türkiye’ye faturası ABD’lerinin dört yıllık ekonomik ambargosu ile Türkiye-Kıbrıs, harekâtın bedelini ağır ödemiştir.
Oysaki çok tenkit ettiğimiz ve bir zamanlar "Ben Osmanlının torunuyum" diye gurur duyduğumuz Osmanlı bakın nasıl varlığını korumuş ve gerçek İslam Felsefesini uygulamıştır. İslamiyet’in kurucusu Hz. Muhammed’in halasının attan düşüp şehit olduğu, Halife Hz. Ömer’in ve birçok sahabelerin türbelerinin bulunduğu Kıbrıs sadece Türkiye’nin değil tüm İslam alemininde manevi bir sorumluluğunu taşımaktadır.
Oysaki Osmanlı Türkleri 1571 yılında fetih yapmış, tam 307 yıl Türk egemenliğinde kalmıştır. Günümüze kadar Türklerin iskânında kalmış ve Türk kültürünü, kimliğini adada hep yaşatmıştır. Sanat ve mimaride muhteşem eserleri ile adadaki Türk kültürü inkâr edilemez boyuta taşımışlardır.
Buna en başlıca örnek, Osmanlılar Kıbrıs’a yerleşir yerleşmez İslamiyet’in gerekçesi olan minare, minber ve mihrabın yer aldığı bir caminin iç unsurlarını kiliselerde yeni projelendirmiş, iç mimaride kullanıp, camiye çevirmişlerdir. Bunun yanı sıra yeni medreseler, camiler, çeşmeler, hanlar ve hamamları da yaptırıp günümüze kadar zengin bir Türk tarihini korumuşlardır.
Zira eski eserlerin korunması küresel dünyada çok önem taşımaktadır. Rumlar bu konuda müthiş paralar harcayarak KKTC Hükümetini kötü propagandaları ile Kıbrıs Türk insanının onuruyla oynamaktadır.
Videolarda ve televizyonlarda nasıl tahrip ettiklerini bizzat gözlerimle gördüm ve camilerin 1974 yılında nasıl bombalandığını da izlediğimde içim acımış, ağlamıştım. Ortalama 63 ile 74 yılları arasında 100’den fazla cami, türbe ve mescit Rumlar tarafından tahrip edildiği gibi 1964 ’de CEDİT CAMİ Rum saldırıları ile buldozerle yok edilmiş olup, şimdi park olarak kullanılması bir TARİHİ ESER YAĞMALAMASI değil mi?
Bunun yanı sıra Türk Mezarlığı harap olmuş, Güney Lefkoşa’da tarihi Ömeriye ve Bayraktar Camileri harap olmuş ve otobüs terminali olarak kullanılıyor oluşu, Lefkoşa’daki içme suyunu sağlayan su kemerleri ihmalden harabeye dönüşmüş ve sonra da yıkılmış, yeni mekânları pub ve cafeler olarak kullanılıyor oluşu tam bir TÜRK KÜLTÜRÜNÜN yok olduğunu göstermektedir.
Şimdi Kıbrıs adasının kuzeyinde ve güneyinde yer alan bu kültürel tarihi mirası korumak biz Türklerin en önemli vazifesidir. Biz nasıl ki Bizans dönemine ait ve ondan öncesi yaşanmış medeniyetleri İNSANLIK TARİHİ VE KÜLTÜR MİRASI olarak koruyorsak, korumayan ve tahrip edenlere de tepkimizi uluslar arası hukukta aramalıyız.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserleri Anıtlar Yüksek Kurulu KKTC’deki bu duruma sessiz kalmamalı ve yavru vatanımıza sahip çıkmalıyız.
Emperyalist güçlerin"Haçlı Ordusu" rolü değişmiş olup yeni stratejisi ise bundan farklı değildir.
Tarih bir tekerrürden ibarettir. Kültürümüz ve tarihimiz bir avuç Haçlı çapulcusu tarafından yok edilmektedir.
Aklımıza şu sorular gelmiyor mu?
Kültür ve Turizmi Bakanlığı Eski Eserleri Anıtlar Yüksek Kurulu neden Rumlara dava açmıyor?
Neden asırlar öncesinin benzeri olan Haçlı ordusu karşısında zafiyetli kişilik rolündeyiz?
Yıllardır bu konuda mücadele vermiş ve yolu kesilmiş olan Rauf Denktaş’ın neden ardından gidilmemiş?
Kendi tarihimize sahip çıkamayıp bir avuç çapulcuya neden "verelim kurtulalım" düşüncesi ile besleniyoruz?
Ben bu sorularla her gün TV’lerde Kıbrıs Adası gündeme gelince üzülerek bu sorulara yanıt arıyorum.
Ne çabuk unutuldu yaşananlar?
EOKA’cı Rumlar babayı bağlayıp sonra da karısını ve 5 çocuğunu gözünün önünde acımasızca katlettikleri neden unutuldu ve neden AHİM’de hakları aranmadı?
Kıbrıs sokaklarındaki her taşta şehitlerimizin kanları ile yıkandığını ne çabuk unuttu da Talat AB uşaklarına “ben verdim oldu” diyebiliyor?
Toplu halde katledilen Türk çocuklarının ve tecavüz edilen Türk kadınlarının kan kokuları solunuyormuş hala Kıbrıs sokaklarında.
Ben ta uzaklardan içim acıyarak izliyorum ve hazmedemiyorum yavru vatanımızdaki soydaşlarımızın başına gelenleri. Belki bende "verelim kurtulalım" düşüncesinde olan insanların yanında yer almalıyım. Yıkılan, yakılan, yağmalanan TÜRK KÜLTÜRÜNE ve TARİHİNE sessiz kalmalıyım.
Bunu nedense başaramıyorum, çünkü yüreğimden damarlarıma akan bir ASİL KANIN varlığını hissediyorum hala...
Emine Pişiren/Edremit -Akçay
05.09.2009
Kıbrıs Adasındaki Kültür Mirasımızın Listesi Aşağıda sıralanmıştır:
CAMİLER:
Yenicami, İplik Pazarı Camisi (1826, Muhammed Sıddık Bey tarafından yaptırıldı), Turunçlu Camisi (1825, Seyit Mehmet Ağa tarafından yaptırıldı), Arabahmet Camisi (1845, Arabahmet Paşa tarafından yaptırıldı), Sarayönü Camisi (1903), Bayraktar Camisi (1820, Abdullah Paşa tarafından yaptırıldı), Laleli Camisi (1825), Minareliköy Camisi, Piri Paşa Camisi (19. yy, Lefke), Lefke Orta Camisi (1904), Lefke Aşağı Camisi, Peristerona Köyü Camisi (18. yy), Ziya Paşa Camisi (1839, Ziya Paşa tarafından yaptırıldı), Mehmetçik Köyü Camisi (1862), Sazlıköy Camisi, Ağa Cafer Paşa Camisi (1580 yılında Cafer Paşa tarafından yaptırıldı), Yazıcızade Camisi(20. yy başı), Seyit Mehmet Ağa Camisi (17. yy), Hacı Ömer Camisi (1870), Mehmet Bey Camisi, Ozanköy Camisi (1799, Mesut Bey tarafından yaptırıldı), Seyit Ahmet Ağa Camisi (1836 Ahmet Ağa tarafından yaptırıldı), Cami-i Kebir (1748, Ahmet Ağa tarafından yaptırıldı), Cami-i Kebir (1837, Seyit Elhaç Mehmet Ağa tarafından yaptırıldı), Ulu Cami(1830, Mestan Ağa tarafından yaptırıldı), Cami-i Cedit (1825, Köprülü İbrahim Ağa tarafından yaptırıldı), Arnavut Camisi (Gazi Paşa Vakfı tarafından sağlanan fon ile yapıldı), Yalova Camisi, Musalla Tepesi Camisi.
MESCİTLER: Kanlı Mescit (1910, Lefkoşa), Akkavuk Mescidi (1902, Lefkoşa) Tabakhane Mescidi (Lefkoşa), Akkule Mescidi 1618, Gazimağusa), Hasan Ağa Mescidi (1901, Limasol)
TEKKELER: Mevlevi Tekkesi, Aziziye Tekkesi, Kırklar Tekkesi, Kutup Osman Tekkesi, Hala Sultan Tekkesi, Zuhuri Tekkesi, Hasan Ağa Tekkesi (1901, Limasol)
HANLAR: Büyük Han, Kumarcılar Hanı.
HAMAMLAR: Büyük Hamamlar, Korkut Hamamı, Ömerge Hamamı, Cafer Paşa Hamamı, Kızıl Hamam, Kertikli Hamamı, Hamam-ı Cedit, Mehmet Bey Ebubekir Hamamı, Hasan Ağa Hamamı.
KÜTÜPHANE VE MEDRESELER: Sultan Mahmut Kütüphanesi, Peristerona Köyü Medresesi, Mağusa Medrese Binası.
KONUTLAR VE DİĞER YAPILAR: Kemerli Evler, Derviş Paşa Konağı, Küçük Mehmet Binaları, Liman İdare Binası
ZİNDAN VE KALELER: Namık Kemal Zindanı, Larnaka Kalesi, Baf Kalesi.
SU KEMERLERİ: Arif Paşa Su Kemerleri, Ebubekir Paşa Su Kemerleri.
ÇEŞMELER: Zehri Çeşme, Atatürk Meydan Çeşmesi, Mevlevi Tekke Sokağı Çeşmesi, Laleli Çeşmesi, Fuzuli Sokağı Çeşmesi, Büyük Medresi Çeşmesi, Küçük Medrese Çeşmesi, Kuru Çeşme, Selimiye Çeşmesi, Dükkanlar Önü Çeşmesi, Cafer Paşa Çeşmesi, Hasan Kavizade Hüseyin Efendi Çeşmesi, Esseyit Emin Efendi Çeşmesi, Girne Kalesi Arkası Çeşmesi, Cami-i Kebir Çeşmesi, Hacı Hamit Bey Vakıf Çeşmesi, Osmanlı Çeşmesi, Gazi Paşa Çeşmesi.
ŞEHİTLİK TÜRBE MEZARLIKLARI: Çanakkale Şehitliği, Cambulat Türbesi, Pertev Paşa Mezarı
Kaynak: Meydan Larousse Ansiklopedisi ve Türk İslam Ansiklopedisi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.