- 513 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜNE AŞK-39
“ Komutanım! Kızımı kim istiyor. Ben tanıyor muyum ?”
Ahmet Astsubay, söyleyip söylemekte kararsız kaldı bir an. Sonra da söylemeye karar verdi. Ökkeş, ona her zaman açık olmuş ve yardımcı olmaya çalışmıştı.
“Tanımıyorsunuz Ökkeş Ağa, isteyen benim erim. Ailesi, istemek için buraya geldi. Önce ben konuşmak istedim sizinle. İyi bir ailesi var Halil’ in. Sizi de tanıyorum. İyi olmasalar araya girmem. Kızının, o ailenin yanında mutlu olacağını biliyorum. Gelelim mi istemeye. “
Ökkeş, bir müddet suskunluk içinde kaldı. Ahmet Astsubay’ ı hem seviyor, hem de onun fikirlerine çok önem veriyordu. Onu kırmak istemiyor fakat hiç bilmediği, tanımadığı insanlarla, kızını bir arada düşünmek istemiyordu. Üstelik, askerliğini yapan, tanımadığı, huyunu bilmediği bir insanla nasıl olabilirdi? Bir anda, onu düşünceleri kızının ona yalvardığı güne takıldı. Gülistan, hayatında ilk defa karşısında hem ağlamış, hem de yalvarmıştı. Evlenmek istemediğini söylemişti. Bunu söyleyebilmesi için birini gerçekten çok seviyor olmalıydı. Yoksa, yaşadıkları yörenin kızları böyle bir konuda, özellikle babalarına itiraz edemezlerdi. Demek ki her şeyi göze almış olmalıydı.
“Komutanım, isteyenin adı ne? Ayrıca, bu konuda kızımın fikrini de almam gerek. Bizim buralarda, kızların fikri sorulmaz ama ben soracağım. Bazı şeylerin değişmesi lazım artık. Siz gelin. Bir görüşelim. Tanıyalım. Ondan sonra, kızımın düşüncesini öğrenir, cevap veririm. Olmaz mı ? “
“Sağ ol Ökkeş Ağa, sen de çok seveceksin. Perşembe akşamı geliyoruz o zaman. Ben kefilim. “
“Tamam. Bekliyoruz. “
Bu konuşmanın ardından Ahmet Astsubay oradan ayrıldı. Dışarıya çıktığında, Halil heyecanla aracın dışında bekliyordu. Onu uğurlamak için kapıya çıkan Ökkeş ise meraklı gözlerle, Halil ve Mustafa arasında gidip geliyordu.
İçeriye girdiğinde, yüzünde endişe ifadesi belirdi. O sırada, Kezban Hanım’da odaya gelmiş, meraklı gözlerle kocasına bakmaya başlamıştı. Ökkeş’ in işaretiyle yanına oturdu. Gözlerini karısına dikti ve konuşmadan dikkatli bir şekilde bakmaya başladı. Bu bakışların manasını çözemeyen Kezban, meraklanmıştı.
“Buyur Bey! Bir şey mi diyecektin bana. “
“Evet! Gülistan’ ı istemeye gelecekler. Sen, anasısın. Kız sana bir şey dedi mi?
Bu soru üzerine Kezban afalladı bir an.
“Yok! Kız ne desin, köylük yerde. Her zaman yanımda. Kimseyi tanımaz, etmez. Kimmiş isteyen bey.”
“Ahmet Astsubay getirdi haberi. Onun eriymiş. Ben de gelsinler, tanışalım dedim. Perşembe akşamı gelecekler. Sen, bir konuş bakalım kızla. Ne diyor bu işe. Bir görelim bakalım. Nasıl insanlar?”
“Sen bilirsin bey. Allah, her şeyin hayırlısını versin. Sen, çok iyi bir babasın. Hepimiz, çok şanslıyız. “
Bu sözleri karısının ağzından duymak hoşuna gitmişti. O, kendini asabi davranışlarıyla çok yetersiz görürdü. Kendisiyle ara sıra vicdan muhasebesi yapardı. Son zamanlardaki davranışlarına baktığında, kendisi de inanamıyordu.
Bu konuşmanın ardından Kezban, sevincini belli etmemek için arkasını dönerek çıktı odadan. Doğruca, kızının yanına gitti. Bu sevinçli haberi ona vermek için sabırsızlanıyordu. Kızını, mutfakta bulaşıkları yıkarken buldu. Annesini karşısında, gülen yüzüyle görünce, iyi bir haber getirdiğini anlamıştı.
“Anne ! Ne oldu? Çok sevinçli görünüyorsun. Hayırdır?”
“Hayır kızım. Haydi, gözün aydın. Bugün, Ahmet Astsubay istemeye geleceklerini söylemek için gelmiş. Baban da” Gelsinler, tanışalım” Demiş. Kızım, hep senin mutluluğun için dua ediyorum. İnşallah, bu işin sonunda, seni beyaz gelinliğinin içinde göreceğim. “
“İnşallah anam. Senin duaların kabul olur. “
Gülistan, sevinçten deliye dönmüştü. Umutsuz olduğu anlarda hep dua etmişti. Uykusuz gecelerinde, umudunu yitirdiği anlarda, ona sevdası ve duaları destek olmuştu.
Halil Astsubay, araca bindiğinde şöyle bir yan gözle Halil’ e bakma gereği duydu. Halil, merakla komutanına bakıyor, merak etmesine rağmen soramıyordu içeride konuşulanları. Daha fazla heyecanlandırmamak için haberleri verdi Ahmet Astsubay.
“ Halil, haydi gözün aydın. Perşembe gecesi istemeye gidiyoruz sevdiğini. Gelsinler, tanışalım dedi babası. Şimdi, babanların yanına gidelim ve haberi verelim. “
“Sağ olun komutanım. Sizin hakkınızı nasıl öderim ben. “
“Neyse, sizi ellerimle evlendireyim. Çocuğunuz olduğunda, ona benim adımı verirsiniz. O zaman ödeşiriz. “
“Tabii ki komutanım. “
Lojmana geldiklerinde, Meliha Hemşire’ de tam kapıdan içeriye girmek üzereydi. Onları, özellikle de Ahmet Astsubay’ı görünce yüzünde gülücükler doldu taştı. Onu göremediği günlerde, hemen özlüyordu son zamanlarda. Aralarında sadece platonik gibi görünen çekim gücü, tanıdıkça sevgiye dönüşmeye başlamıştı. O, fiziksel görünüşünden daha çok karakterini beğenmişti. Güçlü ve aktif bir erkek olması ona daha çok yaklaştırmıştı.
Hep beraber içeriye girdiler. Müjdeli haber, orada bulunan tarafından sevinçle karşılandı. Hazırlıkların yapılması için iş dağılımı yapıldı. Meliha Hemşirenin yaptığı kahvelerin içilmesinden sonra Ahmet Astsubay karakola doğru yola çıktı.
İbrahim ise amcasının evini son zamanlarda uzaktan izlemeye başladı. Askeri aracın, amcasının evine gelmesi, onu çok rahatsız etmiş ve altından ne çıkacak acaba diye düşünmeye başladı.
Perşembe sabahı, Gülistan çok erken kalktı. İçindeki sevinç, bedenine de yansımış, günlük işlerini daha büyük bir zevkle yapmaya başladı. Evin temizliğini yaptı. Gelen konuklara ikram için, bütün becerisini ortaya koyarak yiyecekler hazırladı. Keban Hanım ise kızının yüzündeki gülümsemeyi gördükçe mutlu oluyor fakat bir taraftan da içine bir sıkıntı giriyordu. Sanki, bu kadar güzel giden bu işte, bir pürüz çıkacakmış gibi hisler vardı.
Dışarıya, içeriye giriyorlar ve arı gibi çalışıyorlardı. O sırada, eltisinin bir komşusu yoldan geçerken, Kezban’ın telaşeli durumunu görünce, merakla sorularını yöneltti.
“ Kız Kezban, ne bu haliniz. Pek telaşlısınız. Hayırdır. “
“ Hayır Emine abla. Kızı istemeye gelecekler. Onun hazırlığını yapıyoruz. Gelseydin. Bir yorgunluk kahvesi yapayım sana. “
“Gelmeyeyim. Benim de işim var. Sonra gelirim. Haydi, kolay gelsin. “
Dedikoduyu seven bir kadındı Emine. Köyde, ne olmuş, ne bitmiş, her şeyden haberi olur ve ajans haberleri gibi herkese ulaştırır ve büyük zevk alırdı bu alışkanlığından.
Başkalarının işine karışmayı çok sever ve bu yüzden de çoğunlukla başı ağrır ama bir şekilde sıyrılırdı bu sıkıntılardan.
Emine ayrıldıktan sonra aklı başına geldi Kezban’ ın. Ama geç olmuştu. Ağzından, istemeden, bir gaflet anında çıkmıştı o sözler. Şimdi kendisi üst mahalleden duyabilirdi kendi sözlerini.
Emine, koşar adımlar ile Gülistan’ ın amcasının evine doğru yürüdü. Kapıda Satı ile karşılaştı. Yüzüne anlamlı bir bakış attı.
DEVAM EDECEK !