- 685 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Elini Bile Tutamadım...
Bütün bir hayatı karşılıksız yada boşa kürek çekilmiş aşklarla geçivermişti. Fakir denilebilecek kadar da kötüydü durumu. Pantalonunda cep bile kulanmıyordu adeta, parası yoktu koymaya. Ama gönlü o kadar zengindi ki.
Eline bir kuruş geçse, dört yıl boyunca uzaktan sevdiği kızı görmek uğruna markette alıyordu soluğu. Sevdiği markette kasiyerdi çünkü. Onun için sadece sevdiğini görmenin bile maliyeti vardı. Bütün maddi varlığı ile onu sadece görebilmeyi becerebilen adam, sevgisi için benliğini bile teslim etmeye hazırdı. Zaman geçtikçe duygularına söz geçirememeye başladı ama sevdiği kızla da bir şekilde tebessümle selamlaşmaya başladılar. Zaman ilerledi, dostane bir arkadaşlıkları gelişti. Gözü sevdiğinden başkasını görmüyordu, bütün hayatı oluvermişti delikanlının. Gözlerini çevirdiği her yanda o vardı. Adımladığı sokaklarda her köşebaşında o çıkıveriyordu sanki karşısına ki; aheste aheste yürüyordu yolda, sevdiği ile çarpışıp ona zarar vermemek için. en sonunda açılabilmeyi düşünüyordu ama farklı dünyalarda aynı aşkı yaşayamayacaklarını da düşünecek kadar gerçekçiydi. Kaybedeceği de hiçbir şeyi yoktu. Seni seviyorum diyebildi sadece ondan sonra hep dinledi. Aslında sevdiğininde beklediği sadece iki kelime imiş. O an ikisininde içinden boynuna atlayıp sarılmak geliyordu, belliydi hallerinden. Gözleri dünyayı ısıtacak kadar sıcak bakıyordu. Ama delikanlı daha bi bulutların üzerindeydi. Zaman ilerliyor ama hala da ayılamamıştı mutluluk sarhoşluğundan. Herşey o kadar güzel gidiyordu ki; imkanlarının yetersizliğine rağmen evlilik planları yapıyordu delikanlı. Birkaç sorun vardı hayatında. Sevdiği kendisinden yaşça büyük ama aşkı hepsinden büyüktü. Bunu da sorun etmedi öğrendiğinde. "Ben yaşının büyük olduğunu bilmeden sevdim dört yıl boyunca, kendisini sevdim dedi" kendine. Bir an önce bir şekil vermeliydi hayatına.. Çok yoğun çalışıyordu, kendince radikal kararlar alıyordu. Önce işini değiştirdi. Sonra da çevresini. Çünkü, bu birlikteliği istemeyenler vardı. Onlara karşı da dik durdu. Önüme bakarım ben diyebildi. Taa ki birgün o telefon gelene kadar. Dört yıl peşinden koştuğu kız, başkası ile beraberdi. Kendisi hala, dört yılını sadece uzaktan görerek yaşadığı aşkına sahip olmanın heyecanı ile bulutların üzerinden inememişti ki; ayakları yere basan kız onu aldatıyordu. İnanmak istemedi, geldi baktı yaşlı gözlerle. Hayatın acımasızlığına karşı durmak için uzattığı eli, başkaları tutuyordu artık. Belki de ilk kez bu kadar içten ağladı delikanlı. Çünkü giden sevdiği değil, yıllarca kendisini avuttuğu umutlarıydı. o ki, herşeye rağmen sırf görmek uğruna cebindeki son kuruşu harcamak pahasına soluğu markette alıyordu. O kasa da olmasa da, defalarca markette dolaşıyor, onu bekliyordu. Sabahlara kadar onu düşünüyordu. Elini tutmanın bile ona en büyük mutlulukları verdiğini unutamıyordu... Belki aşk ona bir kez daha gülmedi ama gerçekten de hak etmeyen birisine duygularını harcamadığını da bilmenin buruk mutluluğunu yaşıyordu yorgun yüreğinde...
Not: İnşallah şans her zaman yüzüne güler...Güzel yüzünün hayata güldüğü gibi...
Serdar ÇAĞDAŞ
06.01.2009